Nihat Kahveci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nihat Kahveci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Haz 2012

BEŞİKTAŞ'IN ÇOCUĞU MU?

-->
Geçen sene nisan ayı ortasındaydık. Beşiktaşlılar olarak okulumuzda düzenleyeceğimiz söyleşi için İbrahim Üzülmez’le görüşmeye başladık. Kendisiyle yaptığımız görüşmede geçen diyaloglar şu şekildeydi:

-Abi 5 Mayıs’ı kesin tarih olarak belirledik o zaman değil mi?

-Tamamdır, siz afiştir, reklamdır asın 5’inde oradayım.

-Abi peki gelişini nasıl yapalım, uçak biletini biz ayarlayalım buradan?

-Saçmalamayın lan biz öyle küçük adam mıyız? Siz öğrenci adamlarsınız, ben atlar arabama gelirim kendim.

-Estağfurullah abi çok teşekkürler.

-5’inde görüşürüz kardeşim…

Heyecanla beklediğimiz 5 Mayıs gelir ve çatar. Beşiktaş’tan büyük bir saygısızlıkla apar topar yollanan İbrahim Üzülmez ilk defa kamuoyu önüne fakültemizde çıkar. Söyleşinin gerçekleştiği salona giderken koridorda karşılaştığı fakülte dekanına; hayatının belki de en mutlu gününü yaşadığını, üniversite öğrencilerinin karşısına çıkmanın çok gurur verici olduğunu ifade eder. Söyleşi sırasında Beşiktaşlılığının  rahmetli abisinden kendisine emanet kaldığını anlatır bizlere dolu gözlerle…

Bilenler bilir nam-ı diğer ‘’Deli İbrahim’’ Beşiktaş’ la yaptığı sözleşmelerde hiçbir zaman para konuşmamıştır.

Haziran ayı ortasındayız. Beşiktaş’ın çocuğu olduğunu iddia eden Nihat Kahveci Beşiktaş kulübünün UEFA’dan olan alacaklarına haciz koydurmuş, geciken ücretine faiz işletmiş. Beşiktaş bu kadar zor durumdayken avukatlarının parasını istemiş…

Nihat Kahveci… Sana kimse emeğinin karşılığını alma demedi, Beşiktaş kulübünde kimsenin parası da kalmadı, kalmaz. Bunu en başta senin bilip ona göre hareket etmen gerekirdi.

Şimdi medyada; Beşiktaş’tan ayrılırken sözleşmesinde yazan 2 yıllık alacaklarından vazgeçtiğini söylüyor Nihat Kahveci, bunu maharet olarak sunma çabası içerisinde. Haddim olmadan Beşiktaş taraftarı adına soruyorum Nihat Kahveci’ye: Oynamadığın yılların parasını da mı isteyecektin sevgili Nihat?

Beşiktaş’ın çocuğu mu? Geçiniz efendim…

İbrahim Üzülmezler'in ailesidir Beşiktaş.

Bu ailenin Nihat Kahveci gibi bir evladı yoktur.

Not: 22 Ocak 2012’ de ‘VEFA’ SADECE BİR SEMT ADI DEĞİL EVLAT başlıklı yazımda söylediğim bütün iyi niyetli sözler için çok pişmanım, yanılmışım…

15 Nis 2012

Transferin bir numaralı yıldızı: Burak Yılmaz



Bilirsiniz Türkiye futbol liglerinden Avrupa futbol liglerine transfer olan futbolcu sayısı çok kısıtlıdır. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olmaması başta olmak üzere altyapısal eksiklikler, eğitim, yabancı dil ve bu tip sıkıntılar futbolcularımızın Avrupa arenasında kendilerine yer bulamamalarının temel sebeplerini oluşturuyor. Özellikle 90'ların sonu 00'ların başında Türkiye'den Avrupa'ya yerli ve yabancı transferi hız kazanmıştı. Bunda Galatasaray'ın Avrupa'da geçirdiği başarılı sezonların ve ülke futbol takımımızın uluslararası turnuvalarda ortaya koyduğu kaliteli futbolun payı çok büyüktü.


O döneme baktığımızda Hakan Şükür, Tugay Kerimoğlu, Rüştü Reçber, Hakan Ünsal, Nihat Kahveci, Elvir Baljic, Geremi, Oktay Derelioğlu, Arif Erdem, Thomas Zdebel, Josip Skoko, Emre Belözoğlu, Okan Buruk Türkiye Ligi'nden Avrupa'nın üst sınıf liglerine transfer olan yerli ve yabancı futbolcuların bir kısmıydı. Daha sonradan ülke takımımız 2004, 2006, 2010, 2012 yıllarındaki uluslararası turnuvalara katılmaya hak kazanamayınca Avrupa arenasına Türkiye futbol liglerinden giden futbolcu sayısı da doğal olarak azaldı. Bu başarısızlıkların yanına futbol kulüplerimizin de Avrupa'da aldığı olumsuz sonuçlar da eklendi ve ortaya dış transferde çok durgun bir tablo çıktı. Son yıllarda Umut Bulut, Arda Turan ve Mehmet Topal gibi futbolcular Avrupa'nın üst sınıf liglerine transfer olabildiler. Bunun yanında Avrupa'ya gidenler ya Türkiye'ye döndü ya da futbolu bıraktı. Son on beş yıla şöyle bir dönüp baktığımızda Tugay Kerimoğlu ve Nihat Kahveci haricinde oynadığı takımlarda efsaneleşen futbolcu göremiyoruz. Belki bir de Sociedad taraftarının çok sevdiği Tayfun Korkut'u efsaneler arasına dahil edebiliriz.


Gelelim asıl meseleye; yani Burak Yılmaz'ın Avrupa'ya transfer olma ihtimaline...

Antalyaspor altyapısından yetişen golcü futbolcu sırasıyla Beşiktaş, Manisaspor, Fenerbahçe ve Eskişehirspor'da oynadıktan sonra 2010 yılında kendisini Trabzon'da buldu. Aynı zamanda mecazi anlamda da kendisini Trabzonspor'da bulan golcü(!) futbolcu bu sıfata da Trabzonspor forması altında ulaşabildi. Bu sezon ligde 31 maçta attığı 32 golle normal sezonu gol kralı olarak tamamlayan Burak için sezon sonunda Avrupa'nın üst sınıf liglerinden birisine transfer olma ihtimali çok da uzak görünmüyor. Ancak Burak'ın tercihi Oktay Derelioğlu gibi küme düşmemeye oynayan Las Palmas gibi bir takımdan yana mı; ya da Hakan Şükür gibi sürekli şampiyonluğa oynayan Internazionale gibi bir takımdan yana mı; ya da Nihat Kahveci gibi orta sıraları hedefleyen Real Sociedad gibi bir takımdan yana mı olacak henüz belli değil. Bu üç hücum oyuncusu örneği üzerinden gidersek Burak'ın tercihi kesinlikle Oktay'ın tercihine benzer olmayacaktır. En başarılı örnek olan Nihat modeli ise bana göre en yakın görülen ihtimal. Ancak olur da AC Milan, Internazionale, Arsenal, Liverpool, Borussia Dortmund gibi Avrupa'nın büyük kulüplerinin herhangi birinden transfer teklifi alırsa Burak bu fırsatı kaçırmayacaktır. Çünkü kariyeri boyunca yükselişe geçen ve santrafor mevkisinde kendisini bulan bir futbolcu olan Burak öz güvenini artık %100'e yakın olarak elde etmiş durumda. Nihat'ın Beşiktaş'tan ayrıldığında 22 yaşında olduğunu göz önünde bulundurursak; kariyerinde yeterli tecrübeye sahip olan Burak Yılmaz'ın yetenekleri elverdiği ve bu formunu üzerine koyarak arttırdığı sürece Avrupa'da başarılı olmaması için önünde hiçbir engel yok.

Umarım talihsiz bir sakatlıkla futbol hayatı sekteye uğramaz ve bir şekilde olmak istediği yerde başarılı olur. Attığı golden sonra taraftarına koşan kaç tane futbolcu kaldı ki zaten; bari Burak gibi takımına ve taraftarına gönülden bağlı, oynadığı oyuna saygısı olan futbolcular başarılı olsun!

22 Oca 2012

' VEFA ' Sadece Bir Semt Adı Değil Evlat


Esenler'de dünyaya gözlerini açtı,bebekler zaten dünyaya
geldiklerinde uzun bir süre dünyayı siyah-beyaz görürlerdi;ancak Nihat bu süreyi insiyatif alarak süresiz uzattı.Esenler'de işçi bir babanın 6 çocuğundan biriydi anlayacağınız imkanlar kısıtlıydı,sonrası bildiğimiz bir futbol hikayesi gibi başlıyor ama ezberleri bozarak devam ediyordu.
Esenlerspor'da kulak şeklinin avantajıını kullanan bu çocuğu rüzgarı arkasına aldığında,sağ kanatta kimse yakalayamıyordu. Derken sağ kanattan hızla kaptığı topla ceza sahasına sokulurken,rakip sol beki geride bırakarak kendisini bir anda Fulya'da buluyor, lise bittiğinde Beşiktaş altyapısında birgün Robert Pires adlı vatandaşın en yakın arkadaşlarından biri olacağını bilmeden başlıyor ter akıtmaya.

Emekçi babasının örnek çalışkanlığı galiba onun fikriyatında belli bir yer etmiş ki çalışmaktan başka birşey bilmiyor Kahveci bu yıllarda.Yetenek tek başına yetmez diyerek sabrediyor ve Fuat Çapa'nın tavsiyesiyle John Benjamin Toshack tarafından A takıma alınıyor. 9 Kasım 1997 tarihinde Beşiktaş formasıyla ilk resmi maçına Bursaspor karşısında çıkacak olan Nihat, babasına :''Gelme istersen bu maça,annemle ilgili çok kötü şeyler duyabilirsin,sinirin bozulur, kaldıramayabilirsin'' diyor ve o maça giden 'baba Kahveci' sonrasında bu konu hakkında tövbe ediyor.

2002 Ocak ayına gelindiğinde 5 milyon euro karşılığında Real Sociedad'ın yolunu tutmuş Nihat. Dönemin Beşiktaş teknik direktörü ''Nihat'ı satarsanız şampiyonluğu satarsınız'' diyor ama dinletemiyor nitekim ne kadar haklı çıktığı sezon sonunda anlaşılıyor. Artık kapalı tribünün önünde gol attıktan sonra şezlonga uzanır edasında uzanan bir Nihat'ı göremeyecek olmanın hüznü var Beşiktaş taraftarında. Serdar Bilgili ısrarla çok karlı bir iş yaptıklarını ifade ederek endüstriyel futbolun ''şeref'' tribününden el sallıyor purosuyla o dönem.Yıl 2002 Milli takımla dünya üçüncülüğü,yıl 2003 Roy Makaay'ın ardından -bana göre golcülerin Allah'ı olan- Ronaldo'yla birlikte gol krallığında 2 .oluyor.Bu sıralarda Türkiye'deki sosyete pazarlarında 15 numaralı Nihat formaları kapış kapış gidiyor,Beşiktaşlıların aidiyet duygusunun yanında anlam veremesem de miili gururumuz gözüyle izleniyor Nihat Türkiye'de.
Ben de Trt başında Nihat'ın maçlarında attığı gollerden sonra kanepenin üzerinde zıplayan taraftayım. 'Bak baba bizim çocuk yine salladı birtane, ayaklarına kurban bunun' diyerek geçti haftalar.

2009-2010 sezonu öncesi yaz ayları, keyifliyim ama yeni sebepler arıyorum. Gözlerim son dakika transfer haberlerinde ister istemez. Bilinen bir gerçek var ki futbol hastaları olarak yaz aylarındaki misyonumuz çıkan en asparagas haberlere bile heyecanlanmaktır. Neyse bir akşam baktım ki Nihat yuvasına dönmüş. Aldığı para biraz çokmuş ama ona helal olsunmuş,kimler neler almıyormuş ki sonuçta...

Oynadığı iki sezonda Beşiktaşlılığına yakışır şekilde sahada mücadelesini vermiştir Nihat Kahveci.Evet birşeyler ters gitmiştir,olmayan olamayan birşeyler vardır ama formayı giydiği her maçta onun ağırlığına uygun hareket etmiştir. İzleyenler oynadığı futbolu, onu tanıyamaz hale gelmiştir artık ve sonunda Beşiktaş'la yolları ayrılır 2 senelik bir başarısızlık öyküsünden sonra. Bu süreçte olanlar bilindik nankör taraftar hikayeleri...Kadın futbolunda bile göremeyeceğimiz ürkeklikte futbol oynayan kıymetli ayaklarını sakatlanırım korkusuyla araya sokmaya lütfetmeyen tangocular,sambacılar baş tacı edilmiş ama Nihat'ın bahtsız annesi Dolmabahçe'de ne yazık ki yine iyi anılmamıştır. Manevi erozyonun ayyuka çıktığı Beşiktaş camiasında aslında şaşırılmayacak şeylerdir bunlar.

Yurtdışında oynadığı zamanlarda formda olsun formsuz olsun başta Fenerbahçe'den olmak üzere birçok teklifler almıştır Nihat; fakat o yorulmadan hep aynı cevabı vermiştir: ''Ben Beşiktaşlı Nihat'ım,döneceğim yer Beşiktaş'tır,başka bir Türk takımında asla oynamam.''

Tarih 17 Ocak 2012. Nihat Kahveci profesyonel futbolculuk kariyerini noktaladığını açıkladı.Teşekkürler Beşiktaş'ın evladı Nihat Kahveci, sözünün eri olduğun için, başkaları gibi olmadığın için...Ve henüz 33 yaşında başarısız oyunun yüzünden sana küfürü layık görenlerin başını öne eğdirdiğin için. Bir kesim her zaman konuşacaktır elbet ama unutma ki ''Vefa'' senin için olmadığı gibi bizler için de sadece bir semt adı değildir.

Not:2 senedir beni tek heyecanlandıran gol Porto'ya attığın goldü Nihat abi. Ama maçı izlediğim kafede yere yakın ve içi boş tavana attığım yumruktan sonraki göçük senden bir hatıra olarak duruyor benimle. Sağ ayağına sağlık...