Ricardo Quaresma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ricardo Quaresma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Eyl 2012

Olmadı Olduramadık Quaresma

      Yaz başından bu yana Beşiktaş taraftarlarının kafasını en çok kurcalayan konulardan birisi şüphesiz ki Ricardo Quaresma'nın Beşiktaş'taki geleceğinin nasıl şekilleneceği oldu. Bu süreçte taraftarlar ikiye bölündü, yine hadsiz insanlar birbirine Beşiktaşlılık dersi vermeye başladı. Acaba kim daha iyi Beşiktaşlıydı?

      Öncelikle Quaresma'nın kariyeri ve istatistikleri hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. 17 yaşında Sporting Lizbon formasıyla profesyonel olmuş ve 2 yıl burada görev yapmış. 65 maçta 12 gol atarak 2003 yılında Barcelona'ya transfer olmuş ve burada 22 maçta forma şansı bularak 1 gol atabilmiş. Frank Rijkaard'la anlaşamayan oyuncu tekrar ülkesine dönerek Porto'da tam 4 yıl görev yapmış ve kariyerinin en verimli çağlarını burada geçirmiş. Bakalım kariyerinin en verimli çağları olarak gösterilen bu yıllarda Quaresma'nın başarısının sayısal verileri neler. Nam-ı diğer Q7 dört yılda 112 maça çıkarak 32 gol atmış Porto formasıyla ve Porto'nun kaptanlığına kadar yükselmiş. Inter'in dikkatini çeken üst düzey yetenekli oyuncu burada tutunamayarak Chelsea ve Inter arasında gidip gelir olmuş ve Jose Mourinho kendisinin takım oyununa uymadığı gerekçesiyle Inter' de onu düşünmediğini bildirmiş.
Sonrası malum dostlar; Quaresma İstanbul boğazında aldı soluğu. Klasikleşenlerden bile gösterişli bir hava alanı karşılaması, binlerce kişi önünde gerçekleşen imza töreni. O gün maalesef ben de oradaydım kapalı üst tribünde haykırıyordum Quaresma diye.Yanlıştı ama bunun adı görmemişlik değildi, bu daha farklı bir şeydi. Yıllarca mütevazi kadrolar ve oyuncularla mücadele etmeye alışmış Beşiktaş taraftarı, yetenek olarak gerçek anlamda bir dünya yıldızının siyah-beyaz forma taşıyacak olmasının heyecanını yaşıyordu sadece.

        Ve bugün;

        Şuan Quaresma' nın 1 yıl daha Beşiktaş kulübüyle profesyonel bir sözleşmesi bulunuyor. Quaresma 
geçen 2 yıl içinde ne yapmış bir göz atalım: 2010-2011 sezonunda 39 maça çıkıp, 3067 dakika sahada kalarak 11 gol atıp, 16 asist yapmış. 2011-2012 sezonunda 35 maça çıkıp, 2724 dakika sahada kalarak 7 gol atıp,11 asist yapmış. Yeterli mi tabi ki de değil ancak önceki istatistikleri ve kıyaslamalar göz önüne alındığında çarpıcı sonuçlar ortaya çıkıyor. Futbolcu değerlendirmenin ve futbolcuları birbiriyle kıyaslamanın farklı yöntemleri vardır elbette. Bunu etkileyen faktörler arasında yaşanan sakatlıklar, oynanan mevkiler vs. etkilidir. Ancak araştırıldığında görülecektir ki asist ve gol açısından değerlendirildiğinde yani skora katkı açısından Quaresma, Türkiye liginin önde gelen oyuncularından Stoch, Selçuk İnan, Melo, Elmander, Mehmet Topuz gibi oyuncuları geride bırakarak zirvede yer almıştır.

       Sayısal veriler göz önünde duruyor. Buna karşılık indirimi kabul etsin ya da etmesin '' Quaresma affedilecek mi?'' sorusu, Gaziantep'te masum insanların yaşamını yitirmesine neden olan bombalı saldırının Q7 tarafından mı gerçekleştirildiği sorusunu akıllara getiriyor... Futbolcuyu transfer eden yöneticiler sağ olsun ev, uçak bileti gibi masraflar da dahil olmak üzere futbolcunun sözleşmesine onay vermişler, şimdi profesyonel bir çalışan indirim kabul etmediği için adi suç işlemiş muamelesi görüyor. Çok garip şeyler oluyor.


      Quaresma görüldüğü gibi kariyeri boyunca sık sık taktik disiplin sorunları yaşayarak dünyanın büyük kulüplerinde tutunamamış. Dünya ve Avrupa futbolu incelenirse özellikle üst düzey kanat oyuncularının 10-13 yıl verimli olduktan sonra 30'lu yaşlardan itibaren verimli olamadıkları görülür.Bu demek oluyor ki Beşiktaş, mali konularda anlaşamamış haliyle bile bu senenin sonuna kadar Quaresma' nın olumlu özelliklerinden gayet güzel faydalanabilir. Nasıl mı? Kariyerinin hiçbir döneminde savunma yönünü geliştirememiş ve 28 yaşına kadar gelmiş oyuncudan bu dakikadan sonra defans yapmasını beklemeyerek ve yeteneklerini üst seviyede ortaya koyacağı biçimde onu kanatlara hapsetmeden serbest oynatarak.
       
       Samet Aybaba geçen sene takımın başında Carvalhal varken aynen bu söylediğime yakın açıklamalar yapıyordu medya organlarına. Beşiktaş'ın çifte kupalı sezonunda teknik direktörlüğünü yapan Mustafa Denizli de kendi döneminde benim sistemime uymaz diyerek Quaresma'yı 'istemeyen' hocalarımızdan. Ama sayın hocamız ne hikmetse yayıncı kuruluşun canlı yayınlarında hangi hoca Quaresma'yı istemez diyerek bir 'u' dönüşü yapmıştı geçtiğimiz sene. Kendisi Yusuf Şimşek'i Fenerbahçe'ye transfer olduğu dönemden itibaren  başta sağ bek olmak üzere Beşiktaş'taki son dönemleri de dahil olmak üzere sol ve sağ açık bölgelerinde görevlendirmiş bir teknik direktör.

     Fazla söz ettik. Olmadı olduramadık cigano. Ne sen bize verdiğin o çok büyük sözleri tutabildin tam anlamıyla, ne de biz sana tam anlamıyla sahip çıkabildik. Mourinho ve daha birçoğunun yapamadıklarını yapıp kolay yol dururken ego tatminine giriştik. Canlar sağ olsun...

15 Şub 2012

Kartal Braga'da Yüksekten Uçtu

Avrupa Ligi'nde D.Kiev, S.City ve M. Tel-Aviv ile birlikte yer aldığı E grubunu 1. sırada bitirerek bir ilke imza atan Beşiktaş'ta yüzler gülüyordu. Bu başarısı, ligde aldığı galibiyetler ve yenilmezlik serileri, üstün form sahibi Beşiktaş'ı Avrupa manşetlerine taşımış ve ligde de zirveye ortak yapmıştı ancak her zirve çıkışının bir de iniş safhası olduğu yine gözler önüne serildi; Karakartal Süper Lig'de son 4 maçta yalnızca 1 puan alabildi. Bu travmatik dönemin acil çıkış kapısı ise elbette ki Avrupa Ligi İkinci Turu'ndaki Braga maçıydı. Tüm Türkiye basınında hem futbolcuların hem de teknik patron Carvalhal'ın tek çıkış noktası Braga deplasmanı olarak gösteriliyordu. Çok doğru bir tespit olduğu ortadaydı, çok sevilen ve el üstünde tutulan Quaresma'nın Mersin İdman Yurdu maçındaki sorumsuz davranışı, Simao'nun isteksizliği, Carvalhal'ın bu düşüşe müdahele edememesi bir anlamda takım içinde bazı çatlaklar olduğunu belgeliyordu.
İşte Braga maçı böyle bir zamana denk geldi ki, maçı kazanmak bir anlamda kötü günleri geride bırakmak olacaktı. Bunun farkında olan Carvalhal belki de savaşçı bir takım sahaya sürerek bu düşünceyi gösterdi. İlk on bir açıklandığında sahada bir Beşiktaş forveti görememek eminim benim gibi tüm Beşiktaşlıları da bir anlık şaşkınlığa götürmüştür ki, forvetsiz oynamak Beşiktaş'a sıkıntı yaratmadı da değil ancak 30. dakika Braga aleyhine gelen kırmızı kart işleri tersine çevirdi ve belki de bir eksiklik, bir hata olarak görülebilecek bu taktiksel diziliş kendini ele vermedi.
Maçta kırmzı kart sonrası üstünlüğü ele alan Beşiktaş dakika 37'de artık klasikleşen "Fernandes yapar ortayı, Sivok vurur kafayı" sloganını haksız çıkarmayarak bu ikili bir tipik Kartal golü daha atıyordu ve Sivok Beşiktaş'taki en golcü sezonunda listeye 1 gol daha yazıyordu. Oyunun kontrolü tamamen Beşiktaş'taydı, bunda kırmızı kart kadar Beşiktaş defansının üstün mücadele örneğinin ve mükemmele yakın performansının da etkisi var diye düşünüyorum. İkinci yarıda ise yine Fernandes sahneye çıkıyor ve Simao'ya asisti yapıyordu. Burada şunu da söylemek lazım ki hala "bu Fernandes neden büyük takımlarda oynamıyor, adamlar biliyor abi bu adamda bir numara yok almazlar tabi, ancak Beşiktaş'ta oynayabilir." gibi düşüncelere kapılanlara Fernandes oynadığı oyunla birkez daha cevap veriyordu.
Son olarak Beşiktaş'ın cefakar, vefakar taraftarına da değinmek gerekir. Türkiye'den kilometrelerce uzakta Braga'da maç başından itibaren susmayan ve hem futbolcular hem de televizyondan maçı takip edenler için için İnönü atmosferi yaratan taraftarlara teşekkür etmek gerekir. Hani Braga'lı taraftar stadı doldur(a)mamış orası gerçek ama Beşiktaş taraftarı yine formunda, yine deplasmandaydı.
0-2 lik güzel sonuç tabi ki bazı soruları da beraberinde getirdi; Lazio mu A.Madrid mi?