Selçuk İnan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Selçuk İnan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Şub 2014

Galatasaray'da Gençleştirme Operasyonu

Bu yazıyı yazarken Spor Toto Süper Lig’de ikinci yarının 5. Hafta maçları oynanmaktaydı. Ligde Fenerbahçe 48 puanla lider bulunurken Beşiktaş’la arasında 6, Galatasaray ile 4 puan fark bulunmaktaydı. Ligde ikinci devreye başlarken Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki fark 10 puan iken bu fark ligin hemen başında Fenerbahçe’nin Eskişehirspor ve Sivasspor maçlarını kaybetmesiyle ve Galatasaray’ın Bursaspor’u ardından Eskişehirspor’u yenmesiyle 4’e indi.  Fenerbahçe sakatlıklarla boğuşup hem şike sürecinden Yargıtay kararı çıkan Aziz Yıldırım’ın durumuyla hem de kaybedilen 6 puanla sıkıntılı bir sürece girmişti. Galatasaray ise güzel bir form yakalayıp farkı 4’e indirmesine rağmen Antalya’da kaybedilen 2 puanla farkı 6’ya çıkarıp lig ikinciliğini de Beşiktaş’a kaptırmış oldu. Ligde her hafta puan farkları değişirken bu durum 5.hafta da devam etti. Fenerbahçe, Elazığ beraberliğiyle üst üste 3.deplasman maçında da puan kaybedince ve Galatasaray – Beşiktaş derbisinde gülen taraf Galatasaray olunca hem ikinciliğe yerleştiler ve farkı tekrardan  4 yaptılar. Beşiktaş ise İnönü stadyumundan uzak kalıp açıkçası taraftar desteğini çokça aradığını gösterirken tekrar edilen Kasımpaşa galibiyetiyle yeniden zirve yarışına ortak olmuştu fakat Galatasaray derbisini kaybetmesiyle bu potadan biraz uzaklaşmış oldu.


Ligin 2. devresine girerken Galatasaray büyük bir gençleştirme operasyonu yaşadı.  Ligin 5. Haftasından sonra yönetimle yaşadığı sorunlardan ötürü Fatih Terim gönderilmişti ve yerine ünlü İtalyan Teknik Adam Roberto Mancini getirildi. Mancini’nin getirilmesinden sonra Galatasaray sisteminde bazı değişiklikler oldu. Galatasaray’ın savunma zafiyeti ve sol bek sıkıntısı çok iyi biliniyordu. Hücum hattı olarak ligin en kaliteli takımı gösterilirken savunmada ciddi problemler yaşaması takıma büyük sıkıntılar yaratıyordu.  Mancini göreve geldikten sonra bu soruna hemen dikkat çekmiş ve acilen bu bölgeye takviyeler istediğini belirtti. Ligin ilk devresini böyle kapatmak zorunda olan takım, ligde Fenerbahçe’yle puan farkını açmasına rağmen Şampiyonlar Ligi’nde işi zora soksa da İstanbul’daki Juventus galibiyetiyle gruplardan çıkmayı başardı.


Ara transfer döneminde Fatih Terim gibi  -her ne kadar transferler yüzünden olsa da- Mancini’de yönetimle sorunlar yaşadı. Yönetimin Mancini’nin istediği transferleri yapmadığı, kendi kararları doğrultusundaki transferler için çalıştığı gazetelerde yer almaya başladı. Bu kriz hatta İngiliz ve İtalyan basınında Roberto Mancini’nin bu durum yüzünden istifa edebileceğini bile yazdı. Bu kriz daha sonra büyük oranda çözülmesine rağmen Galatasaray transferleri için bir başka sıkıntı vardı: Yabancı futbolcu kontenjanı. Kadrosunda 6+0+4 yabancı kuralından dolayı tam 10 futbolcusu olan Galatasaray, bazı futbolcularla yollarını ayırmak zorunda kalacağı açıktı. Bu sebeple bir temizlik operasyonu da olacaktı bu devre Galatasaray için.

Roberto Mancini yeni bir Galatasaray yaratmaya başladı.


Galatasaray, bu krizler ışığında transfer döneminde 8 futbolcu transferiyle büyük bir operasyon yapmış oldu takımda. Bunlardan 4 tanesi yabancı olurken 4 tanesi de yerli futbolcular oldu. Takımın yaşadığı savunma sıkıntılarından dolayı yoğunluğun bu bölgeye olduğu görülüyordu. Takım, uzun süredir çok sıkıntı yaşadığı sol bek yokluğunu Gremio’da yakaladığı başarılı performansla  2013 yılında Brezilya’nın en iyi sol bek oyuncusu seçilen 21 yaşındaki Alex Telles ile çözmüş oldu. Bu bölgeye bir türlü takviye yapamayan takım uzun süredir Hakan Balta ile oynuyordu ve Fatih Terim döneminde zaman zaman kanat oyuncusu Albert Riera’da bu bölge de görev yapmıştı.  Savunmanın göbeğinde yaşadığı sorunlar da bu bölgeye takviyeleri gerektiriyordu. Semih Kaya ve Chedjou’nun formsuzluğu, Dany’nin zaman zaman pahalıya patlayan hataları bu bölgede adeta alarm veriyordu. Mancini’nin de bu bölgeye özellikle iyi tanıdığı için İtalyan stoperlerden istediği söyleniyordu. Yönetim ne kadar birkaç İtalyan savunmacılarla görüşse de anlaşmaya varamadı ve yapılan transferlerden en yaşlısı olan Boca Juniors’dan 25 yaşındaki Nicolas Burdisso ve Jurgen Klopp’un birçok yıldız çıkardığı Borussia Dortmund’daki okulundan olan genç savunmacı 19 yaşındaki Koray Günter’i kadrosuna kattı.Savunma takviyesine devam eden Galatasaray, ligin önemli oyuncuları arasında gösterilen 2 futbolcuyla daha anlaştı: Eskişehirspor’dan 24 yaşındaki Veysel Sarı ve Kayserispor’dan 21 yaşındaki Salih Dursun. İki oyuncu da sağ bek oynamasına rağmen Veysel Sarı savunmanın göbeğinde ve ön liberoda da oynama özelliğine sahip. Bu oyuncular takıma katılırken Dany’de Beşiktaş’a kiralandı.


Savunmaya  4 oyuncu katılırken diğer 4 oyuncu da orta saha bölgesine katıldı. Grasshopper’dan yine gelecek yıllardaki yeteneklerden biri olarak gösterilen 21 yaşındaki Bosnalı oyuncu Izet Hajrovic transfer edildi. Bucaspor’dan 23 yaşındaki oyuncu Umut Gündoğan’da takıma katıldı. Aralık 2013’den beri teknik direktör Roberto Mancini’nin istediğiyle 4 hafta boyunca denenen ve A takımla idmanlara çıkan 19 yaşındaki Lucas Ontivero’da Burdisso ile birlikte Galatasaray’ın iki Arjantinlisinden biri oldu. Yönetim bu süreçte kontenjanda yer açmak için Kayserispor’dan büyük umutlurla alınan fakat tam olarak kendisinden isteneni veremeyen Nordin Amrabat’ı Malaga’ya gönderirken Olympiakos’dan alınan İspanyol Albert Riera ile de yollarını ayırdı. Albert Riera’da geçen günlerde Ukrayna takımı Metalist Kharkiv ile anlaştı. Galatasaray, büyük bir şanssızlık yaşayarak gelecekte büyük yıldız adayları arasında gösterilen ve sezon başında takıma kattığı 19 yaşındaki Portekizli oyuncu Bruma’yı ise sakatlığa kurban verdi. Sezonu kapatan Bruma ise kontenjanda yer açmak için sakat da olsa Gaziantepspor’a kiralandı. Bu durum gündemde çok tartışılsa da iki kulübün anlaşması sebebiyle durum aşılmış oldu. Bir türlü kadroya giremeyen Engin Baytar ise Çaykur Rizespor’a gitti.

Izet Hajrovic ve Alex Telles yeni transferlerden en dikkat çekenler oldu.

Bu transferler olurken takımın yeni bir yapılanma ve oyun anlayışına gittiğini söylemiştim. Bu yeni sürece bakacak olursak;  Galatasaray’ın, Mancini döneminde defansa çok daha önem veren bir takım haline geldiği görülüyor. Genel olarak bu durumun Mancini’nin oyun anlayışından kaynakladığını söyleyebiliriz. Çünkü İtalyan teknik adam Galatasaray’dan önce çalıştırdığı dünyanın en iyi hücum hatlarından birine sahip olan Manchester City’yi bile savunma ağırlıklı bir futbol oynattığı için zaman zaman sert eleştiriler alıyordu. Takıma bu etkisi büyük oranda yansımış görülüyor. Fatih Terim dönemine göre Galatasaray artık daha az gol yiyor. Roberto Mancini’nin geldiği günden beri adeta jokeri olan Ceyhun Gülselam’ın defansif pozisyonda başarı olmasıyla Melo ve Selçuk daha çok hücuma çıkmaya başladı. Fizik gücü de ciddi oranda arttığı belli olan takım özellikle iç saha maçlarında artık çok daha baskılı bir futbol oynamaya başladı. Yaşını getirdiği eksileri artık ciddi olarak iyiden iyiye göstermeye başlayan Drogba ise artık biraz daha sahada yok olmaya başladı. Drogba’nın yaşattığı bu eksilerini Umut Bulut hala kulübeden gelerek kapatıyor. Şu ana kadar belki de Galatasaray’ın en çok ve en iyi verim aldığı oyuncusu olan Muslera ise kalede güven vermeye devam ediyor.


Galatasaray bu sezon her zamankinden daha zorlu bir yarış içerisinde


Galatasaray yaşadığı bu transfer süreciyle takımı adeta yeniden yapılandırmış oldu. Alınan oyuncuların yaşlarına bakıldığında önümüzdeki yılların takımının kurulmaya çalışıldığı ortada gözüküyor.  Tüm transferleri ciddi oranda izleyemesek de bu transferlerden en çok dikkat oyuncular ise Alex Telles ve İzet Hajrovic oldu. Takımın iki sezondur şampiyon olan oyuncularının tecrübesi, Didier Drogba ve Wesley Sneijder gibi dünya yıldızlarının katkılarıyla, Roberto Mancini böylece yeni bir Galatasaray yaratmaya başladı. Takım şu an da üç kulvarda da yoluna devam ediyor. Fenerbahçe ve Beşiktaş’la ligde büyük bir mücadele içinde bulunurken Fenerbahçe’yi takibini sürdürerek 28.haftadaki derbiye kadar rakibinin puan kayıplarını kollamaya çalışacak.  Türkiye Kupası’nda yarı finalde bulunuyor.  Chelsea ile de önümüzdeki günlerde hayati önemi olan Şampiyonlar Ligi maçlarına çıkacak. Bu operasyonun takıma nasıl katkı sağlayacağını, takımın yeni sistemiyle nasıl başarılar kazanacağını ve oynayacağı futbolu önümüzdeki günlerde çok daha iyi görmüş olacağız.

21 Eyl 2012

Olmadı Olduramadık Quaresma

      Yaz başından bu yana Beşiktaş taraftarlarının kafasını en çok kurcalayan konulardan birisi şüphesiz ki Ricardo Quaresma'nın Beşiktaş'taki geleceğinin nasıl şekilleneceği oldu. Bu süreçte taraftarlar ikiye bölündü, yine hadsiz insanlar birbirine Beşiktaşlılık dersi vermeye başladı. Acaba kim daha iyi Beşiktaşlıydı?

      Öncelikle Quaresma'nın kariyeri ve istatistikleri hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. 17 yaşında Sporting Lizbon formasıyla profesyonel olmuş ve 2 yıl burada görev yapmış. 65 maçta 12 gol atarak 2003 yılında Barcelona'ya transfer olmuş ve burada 22 maçta forma şansı bularak 1 gol atabilmiş. Frank Rijkaard'la anlaşamayan oyuncu tekrar ülkesine dönerek Porto'da tam 4 yıl görev yapmış ve kariyerinin en verimli çağlarını burada geçirmiş. Bakalım kariyerinin en verimli çağları olarak gösterilen bu yıllarda Quaresma'nın başarısının sayısal verileri neler. Nam-ı diğer Q7 dört yılda 112 maça çıkarak 32 gol atmış Porto formasıyla ve Porto'nun kaptanlığına kadar yükselmiş. Inter'in dikkatini çeken üst düzey yetenekli oyuncu burada tutunamayarak Chelsea ve Inter arasında gidip gelir olmuş ve Jose Mourinho kendisinin takım oyununa uymadığı gerekçesiyle Inter' de onu düşünmediğini bildirmiş.
Sonrası malum dostlar; Quaresma İstanbul boğazında aldı soluğu. Klasikleşenlerden bile gösterişli bir hava alanı karşılaması, binlerce kişi önünde gerçekleşen imza töreni. O gün maalesef ben de oradaydım kapalı üst tribünde haykırıyordum Quaresma diye.Yanlıştı ama bunun adı görmemişlik değildi, bu daha farklı bir şeydi. Yıllarca mütevazi kadrolar ve oyuncularla mücadele etmeye alışmış Beşiktaş taraftarı, yetenek olarak gerçek anlamda bir dünya yıldızının siyah-beyaz forma taşıyacak olmasının heyecanını yaşıyordu sadece.

        Ve bugün;

        Şuan Quaresma' nın 1 yıl daha Beşiktaş kulübüyle profesyonel bir sözleşmesi bulunuyor. Quaresma 
geçen 2 yıl içinde ne yapmış bir göz atalım: 2010-2011 sezonunda 39 maça çıkıp, 3067 dakika sahada kalarak 11 gol atıp, 16 asist yapmış. 2011-2012 sezonunda 35 maça çıkıp, 2724 dakika sahada kalarak 7 gol atıp,11 asist yapmış. Yeterli mi tabi ki de değil ancak önceki istatistikleri ve kıyaslamalar göz önüne alındığında çarpıcı sonuçlar ortaya çıkıyor. Futbolcu değerlendirmenin ve futbolcuları birbiriyle kıyaslamanın farklı yöntemleri vardır elbette. Bunu etkileyen faktörler arasında yaşanan sakatlıklar, oynanan mevkiler vs. etkilidir. Ancak araştırıldığında görülecektir ki asist ve gol açısından değerlendirildiğinde yani skora katkı açısından Quaresma, Türkiye liginin önde gelen oyuncularından Stoch, Selçuk İnan, Melo, Elmander, Mehmet Topuz gibi oyuncuları geride bırakarak zirvede yer almıştır.

       Sayısal veriler göz önünde duruyor. Buna karşılık indirimi kabul etsin ya da etmesin '' Quaresma affedilecek mi?'' sorusu, Gaziantep'te masum insanların yaşamını yitirmesine neden olan bombalı saldırının Q7 tarafından mı gerçekleştirildiği sorusunu akıllara getiriyor... Futbolcuyu transfer eden yöneticiler sağ olsun ev, uçak bileti gibi masraflar da dahil olmak üzere futbolcunun sözleşmesine onay vermişler, şimdi profesyonel bir çalışan indirim kabul etmediği için adi suç işlemiş muamelesi görüyor. Çok garip şeyler oluyor.


      Quaresma görüldüğü gibi kariyeri boyunca sık sık taktik disiplin sorunları yaşayarak dünyanın büyük kulüplerinde tutunamamış. Dünya ve Avrupa futbolu incelenirse özellikle üst düzey kanat oyuncularının 10-13 yıl verimli olduktan sonra 30'lu yaşlardan itibaren verimli olamadıkları görülür.Bu demek oluyor ki Beşiktaş, mali konularda anlaşamamış haliyle bile bu senenin sonuna kadar Quaresma' nın olumlu özelliklerinden gayet güzel faydalanabilir. Nasıl mı? Kariyerinin hiçbir döneminde savunma yönünü geliştirememiş ve 28 yaşına kadar gelmiş oyuncudan bu dakikadan sonra defans yapmasını beklemeyerek ve yeteneklerini üst seviyede ortaya koyacağı biçimde onu kanatlara hapsetmeden serbest oynatarak.
       
       Samet Aybaba geçen sene takımın başında Carvalhal varken aynen bu söylediğime yakın açıklamalar yapıyordu medya organlarına. Beşiktaş'ın çifte kupalı sezonunda teknik direktörlüğünü yapan Mustafa Denizli de kendi döneminde benim sistemime uymaz diyerek Quaresma'yı 'istemeyen' hocalarımızdan. Ama sayın hocamız ne hikmetse yayıncı kuruluşun canlı yayınlarında hangi hoca Quaresma'yı istemez diyerek bir 'u' dönüşü yapmıştı geçtiğimiz sene. Kendisi Yusuf Şimşek'i Fenerbahçe'ye transfer olduğu dönemden itibaren  başta sağ bek olmak üzere Beşiktaş'taki son dönemleri de dahil olmak üzere sol ve sağ açık bölgelerinde görevlendirmiş bir teknik direktör.

     Fazla söz ettik. Olmadı olduramadık cigano. Ne sen bize verdiğin o çok büyük sözleri tutabildin tam anlamıyla, ne de biz sana tam anlamıyla sahip çıkabildik. Mourinho ve daha birçoğunun yapamadıklarını yapıp kolay yol dururken ego tatminine giriştik. Canlar sağ olsun...