Arjantin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Arjantin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Eyl 2014

Boca Juniors'tan Dersimspor'a

Ziraat Türkiye Kupası’nın ilk eleme etablarından olan profesyonel liglerde takımı olmayan illerden 32 takımın katıldığı ön eleme turunda Dersimspor, Muş ekibi Hasköy Yıldızspor’u   8-1 ile geçti.  Bu maça damga vuran maçın skoru değil de maçta hat-trick yapan Dersimspor’un Boca Juniors altyapılı oyuncusu Lucas Sebastian Rodriguez oldu.


1994 doğumlu Arjantinli oyuncu Dersimspor’dan önce 44Malatyaspor’da oynuyordu. Liglerimize asıl  geliş sebebi ise Eskişehirspor’du. Ertuğrul Sağlam tarafından Arjantin’den getirilen oyuncu Eskişehirspor ile idmanlara çıktı ama teknik heyet tarafından beğenilmeyince kadro dışı kaldı. Geçen yılın Kasım ayında 44Malatyaspor’a giden futbolcu attığı gollerle bir anda amatör liglerin ilgi odağı oldu.



Bu sezonun başında ise diğer Bölgesel Amatör Lig takımı Dersimspor’a transfer oldu.  2009-2010 yıllarında Boca Juniors ve Arjantin U20 Milli Takımı'nın yıldızıyken şu anda BAL’ın en gözde oyuncusu konumuna geldi.





Dersimspor’un renklerinin Arjantin’le aynı olmasının kendisinde bir hava yarattığı söyleyen Rodriguez, takımda çok güzel bir ortam olduğunu söylemiş. Ülkemize gelmeden Arjantin’de kendini gösterdiğini, Eskişehirspor ve 44Malatyaspor’dan sonra Dersimspor’a geldiği için mutlu olduğunu söylüyor. Kendisini burada da gösterip Dersimspor’un 3. Lige çıkması için tüm gücünü ortaya koyacağını ve ülkemizde daha büyük takımlarda oynamak istediğini söyleyen Lucas Sebastian Rodriguez için Dersimspor macerası ve sonrası neler getirecek göreceğiz. 

27 Haz 2014

Amerika'nın Yükselişi Avrupa'nın Düşüşü

Her futbolseverin büyük heyecanla beklediği, kupaların kupası Dünya Kupası’nda grup maçları tamamlandı. Bol gollü ve güzel maçlar izlediğimiz turnuva, 2010 Güney Afrika’dan çok daha kaliteli bir futbolla ve sürprizle geçiyor. Bizi futbola doyuran turnuvada sadece grup maçlarında 2010’un toplam gol sayısına yaklaşılmış oldu. 48 maçta tam 136 golle maç başına 2,8 gol atıldı. 2010 Dünya Kupası’nda ise toplam 145 gol atılmıştı. Belki de böyle güzel geçmesi futbol denince akla gelen ülke de oynanmasındandır.

Turnuvaya başlarken herkes ev sahibi olmasının avantajı ve yepyeni jenerasyonuyla Brezilya’yı en büyük favorilerden biri gösteriyordu.  Bu favorinin karşısına hemen ister Dünya Kupası olsun ister Avrupa Şampiyonası olsun her zaman kupanın favorisi olan Almanya yazılıyordu. Almanya’da kendini büyük oranda yenilemesine rağmen yine o disiplinli Alman futbolu ekolünden taviz vermemiş ve bu yeni jenerasyona da aşılamıştı. Dünya Kupası’nın her zaman gizli finalistlerinden olan Arjantin ve Hollanda da gruplardan rahat çıkarak sürpriz yapmadılar. Arjantin her ne kadar kaliteli kadrosuna rağmen takım oyunun uzak bir görüntü çizerek alarm verse de süper yıldızı Messi Arjantin’i sırtlamayı başardı. Hollanda ise yine kaliteli oyuncuları ve derli toplu oyunuyla çok rahat bir grup aşaması sürdürdü.Samir Nasri ve Franck Ribery’den yoksun başarı beklenmeyen Fransa ise Didier Deschamps’ın çabasıyla güzel bir futbolla Kupa’ya aday olarak ‘bende varım’ dedi. Belçika ise ne kadar iyi bir kadrosu olsa da ciddi bir başarı için ilerleyeceği yolun olduğunu göstermesine rağmen rahatca gruptan çıktı.


Bu turnuva bize çok büyük bir sürprizler yaşattı hemen daha grup maçlarında. Avrupa’nın önde gelen ülkeleri birer birer elendi. Önce son şampiyon İspanya 2010’da yenip kupayı aldığı Hollanda’dan ağır bir hezimet yaşadı. Kupa’nın 2.gününde Van Persie’nin  hattrick yaptığı maçta 5-1 yenildiler ardından ikinci maçta ise 2010 Dünya Kupası’nın o kısır maçlarında pozitif ve zevkli futbol oynayan birkaç takımından olan Şili’ye yenilip gruptan çıkamadı. Asıl sürpriz ise kesinlikle D grubunda yaşandı. Turnuva’nın ölüm grubu olan D grubunda İtalya, İngiltere, Uruguay ve Kosta Rika vardı. Kime sorsanız herkes önce bu gruptan İtalya, İngiltere çıkar der sonra Uruguay’da son yarı finalistlerden olduğu için muhtemelen İngilizlerinde son yıllarda kupalarda hiçbir başarıları olmadığını düşünürsek İngiltere yerine Uruguay çıkabilir derdi ama kimse Kosta Rika lider çıkar demezdi. Kupa’nın en çok konuşulan konularından biriyse bu grupta yaşanan  Kosta Rika’nın sürpriz namağlup liderliğiyle İngiltere ve İtalya'nın beraber elenmesi oldu. Diğer taraftan Almanya’nın grubunda Portekiz de gruptan çıkamazken 2018 Dünya Kupası’nın ev sahibi ve Kupa’nın en pahalı teknik direktörü Fabio Capello’ya sahip Rusya’da gruptan çıkamadı. Tartışmasız Dünya’nın en iyi forvetlerinden olan Didier Drogba ve arkadaşlarının Fildişi Sahili ise 2006 ve 2010’da hep ölüm gruplarına düşüp çıkamazken bu sefer nispeten rahat bir grupta olmasına rağmen yine turnuvaya devam edemediler. Yine bir başka sürpriz ise bu grupta savunma yaparak 2004’te Avrupa Şampiyonu olan Yunanistan’ın 2 golle gruptan çıkması oldu.


2014 Dünya Kupası’na şöyle bir bakarsak Avrupa futbolunun ağır bir kayıp yaşadığını görüyoruz. Bu kupa Avrupa'nın düşüşü Amerika'nın yükselişi oldu. Avrupa'nın devleri birer birer elenirken kalan 16 takım içinde sadece 6 Avrupa ülkesi kaldı. Öte yandan Dünya Kupalarına her zaman renk atan Afrika futbolu ise son 16’da 2 ülkeyle devam ediyor. Bu küçük bir başarı gibi görünse de Dünya Kupası tarihinde ilk kez iki Afrika ülkesi birden 2. Tura yükselmiş oldu. Asya ülkelerinden hiç biri ise 2.tura kalamayarak çok başarısız bu turnuva yaşadılar.Bu kupanın parlayanları ise kuşkusuz ev sahibi kıta olan Amerika ülkeleri. 16 takımın yarısını Amerika ülkeleri oluşturuyor. Ayrıca şu anda bütün Amerika ülkeleri ise gerçekten zevk veren kaliteli oyunlarıyla buraya geldiler. Karşılaştıkları takımların karşısında favori ve çekinilen takım konumundalar. Son 16 karşılaşmaları ise; Brezilya – Şili, Hollanda-Meksika, Fransa – Nijerya, Arjantin – İsviçre, Kolombiya – Uruguay, Kosta Rika – Yunanistan, Almanya – Cezayir, Belçika – ABD.


Şu anda Kupa’nın en parlayan yıldızı olmayı Neymar başardı. Kupa başlarken Brezilya’ya Neymar ve arkadaşları denilebilir mi diye tartışılırken Neymar bu sorunun cevabını daha ilk maçtan  vererek ve turnuvanın gol krallığını Messi’yle paylaşarak şu anda  Brezilya’nın ve kupanın yıldızı oldu. Diğer bir parlayanı ise Liverpool’da muhteşem bir sezon yaşayan Luis Suarez oldu. Suarez o muhteşem futbolunu sürdürerek Uruguay'ı sırtlamasıyla değil Chiellini'yi ısırmasıyla gündeme oturdu. FIFA’nın Suarez’e verdiği 9 milli maç ve 4 ay futboldan men cezasıyla Suarez’in Dünya kupası macerası sona erdi. Bir taraftan Ronaldo’lu Portekiz evinin yolunu tutarken bir taraftan Messi ise Arjantin’i sırtlayacak gibi görünüyor.




Kupa’da son 16 maçları başlarken her şeyin olabileceği telafisi olmayan döneme girildi. Artık her maçta her şey olabilir. 8 takımla Kupa’ya şimdilik en çok sarılan Amerika iken belki kupa 2006 ve 2010’da gittiği Avrupa’da kalabilir. Belki güzel bir sürprizle hiç gitmediği kıta Cezayir ya da Nijerya’nın elinde Afrika’ya gidebilir. 2018’e kadar süremeyeceğimiz bu keyif için Kupaların Kupasını izlemeye devam edip Brezilya’da Altın Kupanın kimin elinde yükseleceğini görelim. 

16 Oca 2014

Maradona, Napoli, Catenaccio | İtalya 90

90 Dünya Kupası yaklaşırken Gorbaçov Sovyetler Birliği Devlet Başkanı seçilmiş ve ABD Başkanı Bush ile Soğuk Savaş'ın sona erdiğini açıklamıştı. 89 Kasımında Berlin Duvarı yıkılmış, 90 Şubatında ise Mandela serbest bırakılmıştı. Dünya savaşlardan sıkılmış gibi yapan liderlerin sahte barış gösterileri altında farklı bir yere doğru evrilmeye devam ediyordu. Türkiye ise bildiğiniz gibi kaostan beslenmeye devam ediyordu. Turgut Özal Cumhurbaşkanı olmuş, 89 1 Mayısında Mehmet Akif Dalcı polis kurşunuyla alnından vurulmuş, açlık grevleri, protestolar devam ederken güneydoğuda yaşanan savaş ise tam gaz devam ediyordu. Türkiye'nin Dünya Kupası hasreti 34 yıla çıkıyordu.

Aslında 90 İtalya ile ilgili Dünya Kupalarında Afrika Futbol Tarihinin kısa bir özetini geçerken bir-iki kelam etmiştim ama konuyu biraz daha açasım geldi. 7,000 gazetecinin takip ettiği 90 İtalya son şampiyon Arjantin ile Kamerun arasında oynanacak olan açılış maçıyla başlayacaktı. Herkes efsanenin ikinci yuvasında oynayacağı turnuvada harikalar yaratacağına adı gibi emindi. Ancak turnuva bireysel performans açısından Maradona için bir kabusa dönüşüyordu. Diego turnuvayı gol atamadan tamamlayarak büyük hayal kırıklığı yaratmıştı. Finale kadar yükselen Arjantin'de turnuvaya damgasını vuran isim Claudio Caniggia oldu. Arjantin takımının kalecisi Goycochea ise yedek kulübesinden gelerek harikalar yaratan isimler arasına adını yazdırdı ve unutulmaz figürlerden biri olmayı başardı.


Turnuvanın bir diğer hayal kırıklığıysa EURO 88'in şampiyonu ve en iyi oyuncusu olan Van Basten'in tek gol dahi atamaması oldu. Batı  Almanya ve Hollanda arasındaki ezeli rekabet o yıllara damgasını vuruyordu. İkinci turda eşleşen bu iki takımın o zamanki her maçı olaylı geçiyordu. Bu sefer de Völler ve Rijkaard arasında maç boyu yaşanan sürtüşme iki kırmızı kart ve Rijkaard'ın Völler'in kafasına tükürmesiyle son buluyordu.

Turnuvanın taraftar kısmı da hayli ilgi çekiciydi. İtalya güvenlik güçleri 300 İngiliz holiganı sınır dışı ederken, İngiltere ve İrlanda arasında oynanan maçta, dünyanın dört bir yanından akın eden İrlandalılar Kraliçeye ve Thatcher'e özgürce ağız dolusu küfür etme fırsatını yakalamışlardı. Turnuva süresince İtalya'ya yaklaşık olarak 20,000 İrlandalı'nın giriş yaptığı da kayıtlarda yer almaktadır. Ayrıca bu turnuva Ada'nın üç kadim halkı İngiliz, İskoç ve İrlandalıları İtalya'da buluşturma özelliğine de sahiptir.

Dünya futbol tarihinin en ilginç taraftar hikayelerinden birisi ise Arjantin ve İtalya arasında Napoli şehrinde oynanan yarı final maçında yaşandı. Stadio San Paolo'yu dolduran İtalyan taraftarların bir kısmı o dönem Napoli forması giyen Maradona'dan ötürü memleketleri olan İtalya'yı değil Arjantin'i destekledi. Dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir olaydı bu. Aynı maçta Walter Zenga'nın gol yememe rekoru da tarihe gömüldü ve penaltılar sonucu Arjantin İtalya'yı eleyerek finalde Batı Almanya'nın rakibi oldu. İtalya'da Zenga'nın gol yememesinin en önemli nedenleri arasında, muhteşem kaleciliğinin yanında, İtalya'nın savunma hattında forma giyen Bergomi, Baresi, Ferrara ve Maldini gibi isimler yer alıyordu. Salvatore "Toto" Schillaci ise turnuvanın sürpriz gol kralı olmayı başardı. Turnuva öncesi çok kısa bir süre milli forma giyme şansı bulan Schillaci ilk maçta Vialli'nin sakatlanmasıyla kendine şans buldu ve bunu da çok iyi değerlendirdi. Dünya Kupaları tarihinin maç başına en az gol olma rekorunu elinde bulunduran turnuvaya İtalya'nın futbol karakterinin sirayet ettiği her halinden belliydi.

Klinsmann ve Völler ikilisinin sürüklediği muhteşem hücum gücüyle yarı finalde İngiltere'yi eleyerek finale yükselen Batı Almanya'nın hocası Beckenbauer hem futbolcu hem de teknik direktör olarak Dünya Kupası kazanan ilk isim olarak tarihe geçmek üzereydi. İngiltere'de dönemin en iyi oyuncularından ikisi olan Lineker ve Gascoigne (namı diğer Gazza) takımı yarı finale kadar taşımıştı. Uzatmalara giden maçta kırmızı kart gören Gazza takımını 10 kişi bırakarak adeta maçı sabote etti. Oynadığı sert futbolla hafızalarda yer eden Gazza'nın Dünya Kupası finalini İngiltere'ye reva görmemesi kabul edilemez bir durumdu. Penaltılar sonucu Batı Almanya'ya kaybeden İngiltere'de Gascoigne'in döktüğü göz yaşları turnuvanın unutulmaz anlarından biri oluyordu.

Aralarında Caniggia'nın da bulunduğu dört as oyuncusundan yoksun Batı Almanya karşısına çıkan Arjantin'in işinin çok zor olduğu maç öncesinden belliydi. Maçtan önce Maradona'ya uzatılan mikrofonlara Diego Batı Almanya-İtalya maçı nerede oynanacak diye sorar. Çünkü İtalya maçından önce kimse Arjantin'e şans tanımamıştı. Herkesin beklentisi Almanya-İtalya finali şeklindeydi.


Final maçını dokuz kişi tamamlayan Arjantin'de Pedro Monzon Dünya Kupaları tarihinde ilk kez final maçında kırmızı kart gören oyuncu olma unvanını kazandı (nasıl bir unvan ve kazanımsa artık) ve Brehme'nin maçın bitimine beş dakika kala attığı gol Batı Almanya'ya kupayı kazandırdı. 86 Dünya Kupası'nın en iyi ismi Maradona göz yaşları eşliğinde sahayı terk ederken kupa Matthaus'ün ellerinde yükseliyordu.

17 Eki 2012

Lionel Messi sen nelere kadirsin!


Şili-Arjantin maçının devre arasında Paraguaylı yan hakem Nicolas Yegros Arjantinli yıldız futbolcu Lionel Messi ile çektirdiği bu fotoğrafla futbol tarihinin en anlamlı karelerinden birinde kendine yer buldu.
Daha önce futbolcuların birbirleriyle fotoğraf çektirmelerine; karşılıklı forma değişimlerine çok kez şahit olduk. Ancak böylesi yüz yılda bir olur. O da tabi ki Lionel Messi'ye denk gelir.