Antonio Di Natale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Antonio Di Natale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Oca 2013

Bir acayip komün: Viareggio

İtalya'nın batısındaki Toscana şehrinin kuzeyinde kurulmuş bir komün olan Viareggio 64,000 nüfusa sahip. Akdeniz'in kollarından birisi olan Tiren Denizi'ne kıyısı olan -hatta denizle iç içe yaşayan- komünün en önemli eğlencelerinden birisi de tabi ki futbol.


FC Esperia Viareggio, Lega Pro Prima Divisione B*'de komünü temsil eden futbol kulübü. 1919 yılında kurulan kulübün lakabı tıpkı Udinese'nin ki gibi "Zebralar". Viareggio maçlarını 7000 kapasiteli Stadio Torquato Bresciani'de oynuyor. 2002 yılında İtalya Futbol Federasyonu'ndan adını sildirerek kapanan kulüp bir yıl sonra tekrardan kurulmuş. 2003 yılından bu yana kulüp fena sayılmayacak derecede bir ilerleme kaydetmiş durumda. Kulübün efsaneleri arasında İtalya'nın milli forveti Antonio Di Natale de yer alıyor. 1998-99 sezonunda 25 maç formasını giydiği Viareggio'da 12 gole imza atmış. Ayrıca şu an Napoli'de teknik direktör olarak görev yapan Walter Mazzarri ve Zenit'in teknik direktörü Luciano Spalletti de 90'ların başında birer yıl arayla Viareggio forması giymişler.
Aktif kadronun en tanıdık ismiyse Juventus forması giyen Sebastian Giovinco'nun kardeşi Giuseppe Giovinco. Giuseppe, Gianluigi Buffon'un satın aldığı Carrarese kulübünden sezon başında kiralandı.


Kulübün en ateşli taraftar topluluğu ise "Gruppo Autonomo". Grubun üyeleri eskiden Viareggio'nun hokey takımına destek verirlerken 90'ların ortasında bu takım küme düşünce bir süre göz önünde olmamışlar. 2003 yılında Viareggio'nun dönüşüyle futbola da destek vermeye başlamışlar. Resmi olarak 1 Temmuz 2003 yılında kurulan grup, haliyle kulübün tek ULTRAS grubuymuş. 2006-07 sezonunda yürürlüğe giren bir kanun yüzünden(protesto amaçlı) Gruppo Autonomo takımlarını 2007-08 sezonundan beri tribünden desteklememekte. Grup, tekrardan ayağa kalkan Viareggio hokey takımı maçlarında varlığını sürdürüyor.


*: eski adı Serie C1 B, İtalya'nın üç numaralı ligi.

10 Haz 2012

In Prandelli We Trust


Turnuvanın üçüncü günü C grubunun iki favorisinin karşılaşmasıyla başladı. Bu maça kadar turnuvada bütün maçlarda gol olmuştu. Gelenek bozulmadı. Genel anlamda olumlu bir görünüm var EURO 2012’de. İtalya ve İspanya şampiyona elemelerinde mağlubiyet yüzü görmeyen takımlardandı. Son üç büyük uluslararası futbol şampiyonasının galipleri karşı karşıya geldi bu akşam. 2008’deki çeyrek final mücadelesinin rövanşı niteliğinde sayılabilecek bir karşılaşmaydı. 2008’de İtalya’nın hocası Roberto Donadoni’yken; İspanya’nın hocası ise Luis Aragones’ti. 2008’de İspanya’nın başarısı İtalya’nın başarısızlığını gölgelemişti. Donadoni de Aragones de takımlarından ayrılmışlardı. Bakalım bu turnuva Cesare Prandelli ve Vicente Del Bosque’nin de sonu olacak mı?

Maça geçersek kadrolar açıklandığında açık söylemek gerekirse ben çok şaşırdım. Aklıma direkt olarak Braga deplasmanına giden Beşiktaş ve o zamanki hocaları Carlos Carvalhal geldi. Galip gelmesine rağmen Carvalhal bana göre çok büyük bir çapsızlık yapmış ve takımını sahaya forvetsiz sürmüştü. İtalya’nın Catenaccio’su ne kadar çirkin geliyorsa insanlara bana da 4-6-0 denen taktik saçma gelmiştir hep. İspanya da bu maça 4-6-0 çıkarak benim beklentilerimin altında kaldı. Del Bosque’nin ne olur ne olmaz diye 3 tane santrafor dahil olmak üzere çok sayıda hücumcu çağırarak bunların çoğunluğunu da yedekte oturtmasıyla tam bir hayal kırıklığı oldu. İtalya ise Juventus ağırlıklı bir kadroyla çıktı Barça-Real Madrid ağırlıklı İspanya’nın karşısına. Cesare Prandelli’nin Fiorentina’da geçirdiği başarılı sezonlardan sonra İtalya’nın başında neler yapacağı merak konusuydu. Bu maç bir kriter olmaz, ancak kısa vadede -2006’dan bu yana güç kaybeden- İtalya’nın gruptan çıkıp çıkamayacağı başarı turnusolü görevi görecektir Prandelli için.

İlk yarıda Prandelli’nin sahaya sürdüğü kadro her ne kadar Del Bosque’ninkinden zayıf olsa da Prandelli’nin taktiksel olarak katkılarını yadsıyamayız. İtalya ilk yarıda beklenenin çok üzerinde bir futbol oynadı desek abartmış olmayız herhalde. Çünkü maç öncesi bütün olumsuzluklar İtalya’dan yanayken İspanya sahaya son iki büyük turnuvanın şampiyonu olarak çıkmıştı. Milan’dan Cassano, Roma’dan De Rossi, City’den Balotelli PSG’den Motta ve Napoli’den Maggio haricindeki altı futbolcu da Juventus kadrosuna mensuplardı. İspanya ise daha çok Barcelona’nın 4-6-0 oyun düzenine yakın bir dizilim ve futbol anlayışıyla sahadaydı. İlk yarıda akıllarda kalan iki topuk hareketi vardı: Birincisi maçın başında Pirlo’nun savunma derinliğini yitirdiği anda verdiği riski savan topuk pası; ikincisi ise devrenin sonlarına doğru Balotelli’nin taç çizgisinde topuğuyla güçlükle kontrol ettiği toptu.

Tribünler açısından birkaç kelime etmek gerekirse; öncelikle Polonyalı futbol severlerin maça ilgisi çok fazlaydı. İspanyollar her ne kadar çoğunlukta gözükseler de organize olamadılar. İtalyanlar ise bilindik tribün aktivitelerini sergileyip organize bir şekilde turnuvaya geldiklerini kanıtladılar.

İkinci yarıda ise iki takım da ilk yarıdakinden çok farklı bir görüntü çizmedi. Balotelli’nin çıkıp Di Natale’nin girmesi maçın ilk dönüm noktasıydı. Maçın ikinci dönüm noktası ise Negredo veya Llorente dururken iki sezondur formsuz olan Torres’in bir nevi kurtarıcı olarak oyuna girmesiydi. Di Natale’nin golünde Pirlo’nun asisti ve Fabregas’ın golünde de Silva’nın asisti belki de gol vuruşundan daha değerli olan iki pastı. Buffon ve Casillas ise yedikleri goller de dahil olmak üzere hatasız oynadılar. Di Natale yıllanmış şarap gibi her geçen yıl performansını artırdıkça tam tersi yönde Torres yıldan yıla daha iyi olması gerekirken giderek kan kaybediyor.
İtalya benim ve futbol kamuoyunun beklentileri üzerinde bir oyun ortaya koyarak çoğumuzu şaşırttı. İspanya ise çok açık bir biçimde İtalya’dan çekindi ve oyununu da buna göre kurgulamak zorunda kaldı. Benim özel tebriklerim Cesare Prandelli, Antonio Di Natale ve Gigi Buffon’adır. Ancak İspanya’da da Xavi-Iniesta ikilisi bir kez daha olumlu futbol nasıl oynanır futbol severlere gösterdiler.
Forza Azzurri diyerek bir İtalya yazısını daha sonlandırmanın hüznünü yaşıyorum. Sizlere de 1990 İtalya Dünya Kupası’nın müziğini armağan ediyorum.

6 Haz 2012

Calciopoli yıldıramaz bizleri...

İtiraf edeyim ben her Dünya Kupası'nda Brezilya'yı desteklerim. Ancak her zaman da bir sürpriz takımım olur üçüncü dünya ülkelerinden. Avrupa Şampiyonaları'nda ise durum biraz daha farklıdır. Çocukken Hollandalıların turuncu formaları ve İtalyanların Gök Mavi formaları ilgimi çekmiyordu desem yalan olur. Çünkü bayrak ve forma uyuşmazlığı çocukluğumun ilk travmalarındandır. Bu da diğer travmalar gibi bir hayli ilgi çekici olmuştur. Türkiye'nin katıldığı her turnuvada benim için Türkiye açık ara favoridir parantez içinde bunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Gelgelelim EURO 2012'deki tek favorim İtalya'ya...

Turnuvanın açık ara en formsuz takımını destekleme fikri nereden çıktı diye sorarsanız geçmişten günümüze gelen İtalya hayranlığı yine had safhaya ulaştı ve ben her şeye rağmen Forza Italia dedim. Zaman zaman yanlışları olan İtalya'nın Catenacciosu'ndan ziyade; yaşam alanlarındaki kaotik durumun futbollarına yansıması benim için her zaman yeterince ilgi çekici olmuştur. En zor dönemlerini geçirirken bile yaptıkları sürpriz çıkış ve 2006 Dünya Kupası'nı kaldırmaları da takdire şayandı. Toldo, Panucci-Cannavaro-Nesta-Maldini, Gattuso-Ambrosini-Albertini, Totti-Del Piero-Inzaghi ilk on biri bugün sahada yok. Hatta bu isimlerin çoğu futbolu da bıraktı. Ancak sırf bu kadronun hatırına bile desteklenecek bir takımdır İtalya. Hazırlık maçlarındaki başarısız sonuçlar aldatmasın sizleri. Yine bir şike skandalı içerisinde olan İtalya Milli takımında moraller ziyadesiyle bozukmuş. Bu bana pek inandırıcı gelmiyor açıkçası. Cesare Prandelli'nin takımı elemelerde mağlubiyet yüzü görmeden rahatça turnuvaya katılma hakkını kazandı. Bana sorarsanız çok kolay bir gruptan olması gerektiği şekilde çıktı. EURO 2012'de C Grubundaki rakipleri ise İtalya'yı bir hayli zorlayacak cinsten. Fakat grupta üç tane beraberlik alıp şampiyon olduğu 1982 Dünya Kupası'nı göz ardı etmeyin derim ben.

Biraz da kadroya bakacak olursak; kale her zamanki gibi sağlam ellerde. Buffon yaşlanmasına rağmen hala dünyanın en iyileri arasında. Namağlup lig şampiyonu Juventus'un kalesi de Buffon'un ellerindeydi. Savunmada göze çarpan bir isim eskisi gibi yok. İtalya'nın en zayıf karnı çok ironik bir şekilde savunması olacak gibi duruyor. Orta sahada ise Championship Manager 03/04'ün efsanesi Milan'ın yeni transferi Riccardo Montolivo ve Milan'ın bu sezon parlayan yıldızı Nocerino öne çıkan isimlerden. Bu ikilinin yanında Roma efsanesi kaptan Daniele De Rossi ve Juve'nin tecrübeli yıldızı Milan efsanesi Andrea Pirlo da orta sahada etkili oyun ortaya koyabilecek diğer isimler. Hücum alanındaysa gol krallığı konusunda rüştünü ispat etmiş Antonio Di Natale, sezon ortasında kalbinin delik olduğunu öğrenip tedavi gören San Siro'nun yaramaz çocuğu Antonio Cassano ve EPL'nin şampiyonu City'nin sorunlu yıldızı yepyeni sırt ismiyle Barwuah Balotelli etkili olacak isimler.

Geçmiş yıllara göre zayıf bir kadro gibi gözükse de 1990 Dünya Kupası'nda Salvatore Schillaci'den gol kralı yaratan; 2006 Dünya Kupası'nda Luca Toni ve Fabio Grosso'yu dünyaya tanıtan Azzurri'nin bu turnuvada da sürpriz yapma ihtimali bir hayli fazla gözüküyor.
Calciopoli'ye rağmen Forza İtalia...