Bastır Ankaragücü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bastır Ankaragücü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Şub 2014

MKE Ankaragücü tarihi: Bölüm 1


İmalât-ı Harbiye günleri, İstanbul (1910-1920)

MKE Ankaragücü’nün kökleri Zeytinburnu’daki, İmalât-ı Harbiye atelyesinde silah tamirati ve imalatı yapan işçilere dayanır. Bu atelyelerde orduya silah üretimi yapıldığı için doğal olarak istihdam yoğunluğundan söz etmek mümkündü. İşçi-futbolcular tek çatı altında İstanbul Ligi’ne katılmaya karar verir. Şükrü Abbas Turan Sanatkarangücü’nün Agâh Orhan da Altınörs İdmanyurdu’nun başında yer alan İmalât-ı Harbiye mektebinin son sınıf öğrencileridir. İki kulüp 31 Ağustos 1910 tarihinde tek çatı altında toplanır. Duygu Hatıpoğlu ve M. Berkay Aydın Kurtuluş Savaşı günlerinde İstanbul’un işgali sırasında İmalât-ı Harbiye ve üç İstanbul takımı arasındaki farkı şu şekilde anlatır:

“Üç İstanbul takımı için genelde “zorlama” olarak çıkarılan Kurtuluş Savaşı’na “moral katkılarına” ilişkin “efsanelere” karşılık, MKE Ankaragücü kulübünün tarihi, doğrudan bu ulusal mücadele sürecinde şekillenmiştir. Bahsedilen İstanbul takımlarının işgalci emperyalist güçlerin askerlerinden ve görevlilerinden oluşan takımlarla “top oynayıp” sözde “destansı başarılar” kazandıkları iddia edilir ve işgal kuvvetleri başkomutanlarının (General Harrington) ellerinden alınan kupalara haddinden büyük anlamlar yüklenirken, ileride Ankaragücü adını alacak olan İmalât-ı Harbiye futbol takımlarının bu efsanelerde adı hiç geçmez. Bunun çok basit bir nedeni vardır: Altınörs İdmanyurdu ve Turan Sanatkarangücü’nün futbolcuları işgalcilerle futbol oynamamıştır! Çünkü İmalât-ı Harbiye takımlarının oyuncuları o sırada, İmalât-ı Harbiye işçilerinin genel kitlesiyle beraber, işgalcilere karşı, başka toplarla oynanan, daha başka, daha çok sert, kuralsız ve ölümcül bir oyuna katılmış bulunmaktadır.”

İmalât-ı Harbiye işgal altındaki resmi başkente karşı fiili başkent konumu kazanmış olan Ankara’ya taşınır ve İmalât-ı Harbiye Makine Kimya Endüstrisi’ne dönüşürken MKE Ankaragücü’nün Ankaralılaşma süreci de başlar.

Ankara (1920-2013)
1920 yılında Altınörs İdmanyurdu Anadolu Sanatkarangücü adını alarak Ankara’da yaşamına devam eder. Turan Sanatkarangücü de 1922 yılından itibaren Ankara’da faaliyetlerine devam eder. Kulüp günden güne kitleselleşmektedir. Fabrikanın kent hayatına kattıkları bu kitleselleşmenin en önemli ayağını oluşturur. Fabrikada çalışan işçiler genel olarak Cebeci, Abidinpaşa, Kale Mahallesi, Boşnak Mahallesi (Sakarya Mahallesi)’nde ikamet eder. Talatpaşa ve Ulucanlar arasında yoğun olarak yaşayan işçiler kulübün kitleselleşmesinde bir başka önemli etken olur.

31 Ağustos 1923 tarihinde Anadolu-Turan Sanatkarangücü adıyla bu iki kulüp birleşir. 31 Ağustos 1933’te ise yapılan kongrede kulübün adı Ankaragücü Gençlik ve Spor Kulübü olarak değiştirilir. Bu değişiklik kulüp için ne ilk ne de son değişiklik olacaktır. Ancak, Ankaragücü’nün sarı-lacivert renkleri hiç, adı ise yasal zorunluluklar dışında pek değişmeyecektir. Kulüp isminin Ankaragücü olarak belirlendiği bu tarihi kongrede öne çıkan diğer isimler Çankaya Güneşi, Dikmen Yıldızı, Zafer, Kurtuluş, İmalât-ı Harbiye Gücü’dür. Alaeddin Baydar*, İmalât-ı Harbiye Gücü’nü “Ankara’nın Gücü” olarak değiştirmeyi önerir; Kerim Fil’in aklında ise “Anadolu Gücü” vardır. Ankara’nın Anadolu’nun kalbi olarak görülmesi nedeniyle “Ankara’nın Gücü” isminde herkes hemfikir olur, söyleyiş kolaylığı göz önüne alınarak da kulübün adı Ankaragücü olarak konur.

Profesyonelleşme (Milli Lig Yılları)
Ankara’da ilk profesyonel mahalli lig 1954 yılında kurulur. Ankaragücü, Hacettepe, Gençlerbirliği, Güneşspor, Ankara Demirspor, Yolspor, Hilalspor ve Otoyıldırım kulüpleri 8 Temmuz 1954 tarihinde Futbol Federasyonu’na müraacat edip Ankara’da profesyonel ligin kurulmasını talep ederler. Ankaragücü mahalli ligin ilk sezonunu ikinci tamamladıktan sonra iki yıl üst üste şampiyon olur. 1958 yılında ise Milli Lig kurulur. Türkiye 1. Futbol Ligi Ankaragücü’nün ve Ankara takımlarının kaderini belirleyecektir. 1958-59 sezonuna Ankara ve İzmir’den dörder, İstanbul’dan ise sekiz takımın katılması kararlaştırılır. Futbolda İstanbul hegemonyası o günlerden başlar. Futbol Federasyonu bir milli lig kurmuş olmasına rağmen bu ligde yapılacak maçlardan elde edilecek geliri İstanbul’un üç kulübüne %60 oranında paylaştırılmasına karar vermiştir.
Doğal olarak diğer kulüpler bu duruma tepki göstermiş; ancak hiçbir sonuç alınamamıştır. 60’lar boyunca başarı kıstası olarak lig sıralamasını aldığımızda Ankaragücü’nün en başarılı sezonu 1963-64 olacaktır. Ankaragücü bu sezon ligi dördüncü sırada tamamlamıştır. Ankaragücü’ne 1967-68 sezonununda İkinci Lig yolu gözüküyordu. Ankaragücü 1965-66 sezonunu 7., 1966-67 sezonunu 9. tamamlamış olmasına rağmen başarısız geçen bir sezonun ardından ilk kez bir alt lige düşüyordu. Ankaragücü’ne 7.’lik ve 9.’luğu getiren sezonlarda kulübün efsane isimlerinden Ertan Adatepe gol krallığında ilk sırada yer alıyordu. Ankaragücü İkinci Lig’de fazla durmadı ve bir sonraki sezon tekrardan 1. Lig’e yükseldi. Ayrıca bu sezon Ankaragücü tarihinde ilk kez Başbakanlık Kupası’nın da sahibi oldu:

1968 Başbakanlık Kupası, 1968-69 Türkiye 2. Futbol Ligi şampiyonu Ankaragücü ile 1968-69 sezonu Türkiye Amatör Futbol Şampiyonası şampiyonu Sebat Gençlik arasında oynanması gereken Başbakanlık Kupası'nın 9. sezonudur. 18 Haziran 1969'da, Ankara 19 Mayıs Stadyumu'nda oynanması planlanan maç Türkiye Futbol Federasyonu'nu protesto eden Sebat Gençlik sahaya çıkmadığından dolayı oynanamamış ve Ankaragücü hükmen 3-0 galip sayılmıştır. Böylece Ankaragücü ilk kez bu kupada şampiyonluğa ulaşmıştır.

1969-70 sezonundan itibaren kulübün adı MKE Ankaragücü olarak değiştirildi.


Kupa Beyi Ankara
O yılları ilk olarak Ziya Adnan’ın ağzından betimlemek gerekirse:

“1970’li yılların başları, Ankaragücü’nün altın yılları idi. Efsane kadrolardan birini izliyorduk. Ali Osman’lı, Baskın’lı, Müjdat’lı, Erman’lı, Tahsin’li kadrosu ile rakiplerine kök söktürürdü Ankara’nın sarı-lacivertlileri.“

70’li ve 80’li yıllara “Kupa Beyi” olarak damgasını vuracak olan Ankaragücü 1971-72 sezonunda Türkiye Kupası’nı ilk kez müzesine götürdü. Bu zorlu yolda Osmaniye Gençlik, Sarıyer ve Beşiktaş’ı kupadan eleyerek adını finale yazdıran Ankaragücü’nün rakibi İzmir temsilcisi Altay’dı. İzmir’deki maçı 1-0 kaybeden Ankaragücü Ankara’da oynanan rövanş mücadelesine moralsiz ve avantajsız bir konumda çıkıyordu. Ligi o sezon beşinci tamamlayan Ankaragücü’ne taraftarının inancı tamdı. Coşkun Süer’in iki, savunma oyuncusu Müjdat Yalman’ın bir golüyle rakibini 3-0 mağlup eden Ankaragücü Türkiye Kupası’nı Ankara’ya getiren ilk Ankara takımı oluyordu. Sezon sonunda lig şampiyonu Galatasaray ile Cumhurbaşkanlığı Kupası için mücadele eden Ankaragücü maçı 3-0 kaybediyor ve tarihinde ilk kez Cumhurbaşkanlığı Kupası kazanma fırsatını kullanamıyordu.

1972-73 sezonunu dördüncü tamamlayan Ankaragücü 70’lerin başında Türkiye futboluna damga vurmaya devam ediyordu. “Ankara Canavarı” lakabı bu günlerde Ankaragücü için kullanılmaktaydı. Bir önceki sezon kupayı kazanan takım Avrupa Kupa Galipleri Şampiyonası’na katılmaya hak kazanmıştı. Leeds United ile eşleşen Ankaragücü ilk maçında Ankara’da güçlü rakibine kök söktürüyor ancak 1-1’lik sonuca razı olmak zorunda kalıyordu. İngiltere’de oynanan maçı 1-0 kazanan Leeds United Ankaragücü’nü kupadan eleme başarısını gösteriyordu. Dönemin en başarılı İngiliz takımlarından birisi olan Leeds United karşısında verilen bu mücadele Ankaragücü’nün o dönemde ne denli iyi bir takım olduğunun da ispatı niteliğindeydi. Kupa Beyi üst üste iki kez Türkiye Kupası’nı kazanmayı kendine hedef koymuştu. Yarı finalde eşleştiği Fenerbahçe karşısında sekiz kişi kalan takım İnönü Stadı’ndan 2-1 galip ayrılmayı başarıyordu. Finalde rakip Galatasaray’dı. İstanbul’daki maçı 3-1 kaybeden Ankaragücü Ankara’da da rakibini yenemiyor 1-1’lik beraberlikle sahadan ayrılarak iki kez üst üste bu kupayı kazanma şansını yitiriyordu. 1973 Başbakanlık Kupası’nı ise aldığı 5-2’lik sonuçla Fenerbahçe’ye kaybediyordu.

1973-74 sezonunda da Avrupa Kupa Galipleri Şampiyonası’na katılan Ankaragücü eşleştiği İskoç rakibi Glascow Rangers’a Ankara’da 2-0, Glascow’da 4-0 mağlup olarak hayal kırıklığı yaratıyordu.

Ankaragücü “asansör” takım oluyor
70’lerin ilk yıllarında fırtına gibi esen Ankaragücü için karanlık günler başlıyordu. 1975-76 sezonunda küme düşen sarı-lacivertliler bir sonraki sezon tekrardan 1. Lig’e yükseliyordu. Ancak işler iyi gitmeyince tekrardan İkinci Lig yolları gözüktü.


80’ler ve 2. Kupa
1980-81 sezonunda İkinci Lig’de mücadele eden Ankaragücü ligi ikinci sırada tamamlıyordu. Diğer taraftan Türkiye Kupası’nda Düzce, Muhafızgücü, Konya, Ordu ve bir önceki yılın kupa şampiyonu Altay’ı eleyerek çeyrek finalde Beşiktaş’la eşleşen Ankaragücü; İstanbul’da 2-0 kaybedilen maçın rövanşında 2-0 galip gelerek maçı uzatmaya götürüyordu. Uzatmada rakibini 3-0’la geçen sarı-lacivertlilerin yeni rakibi Fenerbahçe oluyordu. İstanbul’da oynanan ilk maçı 1-0 kazanan Ankaragücü Ankara’da 23,524 seyircinin izlediği maçta 0-0 berabere kalarak finale yükseliyordu. Finaldeki rakip Boluspor’du. Ankara’daki ilk maç 2-1 galip kapatılmıştı. 13 Mayıs 1981’de Bolu’da oynanan rövanş maçında kapalı tribünden atılan konfetiler Ankaragücü taraftarının olduğu bölümü adeta beyaza boyamıştı. Bolu’ya ilk araçlar vardığında konvoyun bir ucu hala Ankara’daydı. 0-0 biten maçın ardından Türkiye Kupası bir kez daha Ankaragücü’nün müzesindeki yerini alıyordu. Maç sonunda futbolcuların tellerin üzerinden tribüne atladığı sahneler hafızalarda kendisine silinmeyecek bir yer ediniyordu.

1980-81 sezonu bittiğinde Ankara’nın 1. Lig’de takımı bulunmuyordu. Aynı zamanda Türkiye’de ilk kez bir İkinci Lig takımı Türkiye Kupası’nı kazanıyordu. Ankara Valisi Mustafa Gönül durumu “yukarıya arz etti”. 80 Darbesi Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in talimatıyla bir kanun çıkarıldı. Buna göre; Türkiye Kupası’nı kazanan takım hangi ligde oynarsa oynasın 1. Lig’e çıkacaktı. Aynı şekilde 1. Lig’den düşen takım da 1. Lig’de kalacaktı. 1981-82 sezonunda takım sayısı 16’dan 17’ye çıkarıldı ve Ankaragücü Sakaryaspor’la beraber lige yükselen diğer takım oldu. Başka bir değişle kimsenin hakkı yenmeden Ankaragücü 1. Lig’deki yerini aldı.

1980-81 sezonunda ligi şampiyon tamamlayan Trabzonspor ile Devlet Başkanlığı Kupası için mücadele eden Ankaragücü Ankara’da oynanan maçta 25,000 taraftarının önünde Bombacı Nazmi’nin attığı golle kupanın sahibi oldu.

1981-82 yılını ligde 7. tamamlayan ve Türkiye Kupası finalinde Galatasaray’la eşleşen Kupa Beyi İstanbul’da 3-0 kaybettiği maçın rövanşını 2-1 almasına rağmen kupayı ikinci kez Galatasaray’a kaybetti. Aynı sezon Kupa Galipleri Kupası’nda Sovyetler Birliği temsilcisi Rostov ile eşleşen Ankaragücü deplasmanda 3-0, Ankara’da 2-0 yenilerek ilk turda elendi. 1982-83 sezonunda ligde altıncı olan Ankaragücü’nün 80’lerdeki efsane kadrosunda “Halil İbo, Maradona Sadık, Hrubeş Mehmet ve Bonhof (Bombacı) Nazmi” gibi isimler yer alıyordu. Hatta Ankaragücü tribünlerinin başarısızlık durumlarında atıfta bulunduğu oyuncu grubu da bu dönemdendi:

Kalemizde kaptan Adil
Geri dörtlü geçilmez duvar
Orta saha hepsi canavar
İleride Halil İbo var (Mehter Marşı bestesiyle)

Gündüz Tekin Onay 1983-84 sezonunda devraldığı takımı ilk sezon beşinci, ikinci sezon dördüncü ve üçüncü sezon altıncı yapmayı başarıyordu. 1985-86 sezonunda Balkan Kupası’nda mücadele eden Ankaragücü’nün ilk rakibi Varna Spartak’tı. Ankara’da 2-0, Varna’da 0-0 biten maçların ardından yarı finale yükselen takım İraklis’le 1-0’lık karşılıklı galibiyetlerin ardından penaltılarda 4-3 kaybetti. 1987-88 sezonunda takımı Fatih Terim yönetmeye başladı. İkinci sezonunda takımı altıncı yapmayı başardı.

Bundan sonraki süreçte Ankaragücü için Türkiye Kupası finaline çıkılan 1990-91 sezonu haricinde başarılı günler geride kalmıştır. Ta ki 2000 yılında takımı Ersun Yanal yönetmeye başlayıncaya kadar. Gelecek sayıda 90’lar, 2000’ler ve 2010’lu yıllarda Ankaragücü’nün genelde başarısız, nadiren başarılı geçen günlerini konu edineceğiz. Ersun Yanal, Cemal Aydın, Ahmet Gökçek, PTT 1. Lig günleri ve son olarak Spor Toto 2. Lig günleri ana başlıklarımız olacak.

KAYNAKÇA
Adnan, Ziya, Çünkü Biz Ankaragüçlüyüz!.., İletişim Yayınları, İstanbul, 2005.
Arığ, Veli Necdet, Ankaragücü Belgeseli, MKE Yayını, Ankara, 1996.
Ertuğ, Ali Rıza, Ankara Sporunda 50 Yıl, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Beden Terbiyesi Bölge Başkanlığı, 1973.
Hatıpoğlu, Duygu; Aydın, M. Berkay, Bastır Ankaragücü, Epos Yayınları, Ankara, 2007.

(Bu yazı Joganita Dergi'nin 2. sayısında yayınlanmıştır.)

1 Eyl 2013

70'ler, 80'lerin ruhuyla... Bastır Ankaragücü!

Ankaragücü 104 yaşında! 31 Ağustos 1910 tarihinde kurulan kulübümüz dün 104 yaşına girdi, taraftar da Sakarya Caddesi'ni sarı-laciverte boyadı, ateşe verdi...

Taraftarı biraz sonraya bırakıp önce futbol konuşalım. Üç hafta önce Süper Lig ve 1. Lig'in başlamasıyla hemen her camia futbola tekrardan kavuştu. Şimdi sırada Ankaragücü'nün ligi 2. Lig Kırmızı Grup var...
Uzun zaman sonra büyük umutlarla girilen bir sezon... On binden fazla satılan kombine kart ve yeşeren umutlar... Ayrıca -üç eksik haricinde- büyük ölçüde koruduğumuz kadromuz ve futbolcuların, emekçilerin alacaklarının kalmaması şampiyonluk için önümüzde pek de fazla bir engel olmaması. Son olarak, hazırlık maçlarında alınan başarılı sonuçlar ve takımın oynadığı futbol da sezona başlarken en önemli artılarımızdan.

Genel olarak 2. Lig seviyesindeki takımlarla oynadığımız hazırlık karşılaşmalarında yenilgi yüzü görmedik. Profesyonel liglerde üçüncü sezonuna girecek olan altyapı kadromuz artık şampiyonluk yaşayabileceği bir kümede yer alıyor. İki senedir parasızlıklar, yokluklar içinde boğuşan futbolcu kardeşlerimiz için artık vakit doldu. Taraftar, maddi kaygıları ortadan kalkan futbolculardan üçüncü klasman seviyesinde büyük beklenti içerisinde. Konuştuğum futbolcu arkadaşlar da bu durumun farkında ve onlar da bizimle hemfikir. Anadolu Selçuklu ile oynadığımız hazırlık maçında tesislerdeki otları meşale ile yakmayı başaran taraftarın coşkusu ve ardından gelen yangın var yangın var biz yanıyoruz Ankaragücü aşkıyla tutuşuyoruz sloganı önümüzdeki sezonu şimdiden özetler nitelikteydi. Taraftar öyle ya da böyle bu sezon şehri yakmaya kararlı.

İçerideki ilk dört maçımızda ne yazık ki taraftarımızdan yoksun olacağız. 6. ve 8. hafta oynayacağımız Bugsaş ve Kızılcahamam deplasmanları Ankara'da futbol özlemimizi bir nebze de olsa dindirecek. 2. hafta oynayacağımız Eyüp deplasmanı ile 4. hafta oynayacağımız Körfez deplasmanı ise nispeten yakın deplasmanlar. Taraftarın her zaman ki gibi İstanbul ve Kocaeli'ni istila edeceğinden kimsenin şüphesi yok. Ankaragücü'nün 104. yaşını kutladığımız 31 Ağustos Cumartesi günü Sakarya Caddesi'ndeki coşku, yeni sezon öncesi taraftarın da ne kadar istekli olduğunun bir işaretiydi.

2013 ocağında kulübün yönetimini devralan yeni ekip taraftara, camiaya umut aşılamayı başardı. Transfer yasağının kaldırılması, borçların ödenmesi ve sorumlulardan hesap sorulması gibi temel sorunlar halihazırda devam etse de bu sorunlar bir süreliğine kulübün ayağa kalkmasına engel olamayacak gibi duruyor. Şu andan itibaren taraftarın kısa vadedeki en önemli beklentisi, on maçlık cezanın sonunda 19 Mayıs Stadyumu'na kavuşulduğunda takımın puan tablosunun tepesinde yer alması.
70'ler, 80'lerin ruhuyla... Bastır Ankaragücü!

3 Ağu 2013

Ankaragücü Dirilişi

Ne çok zaman oldu "yeni sezon yeni umutlar" demeyeli... Öncelikle bu sezondan oldukça umutlu olduğumu belirterek meramımı anlatayım.
Ankaragücü geçtiğimiz sezon PTT 1. Lig'den düşerken gelecek açısından pek umut verici gelişmeler yaşanmıyordu. Bir yandan Başkan Yiğiner başka bir Ankaragücü planları yaparken(Esnafspor), bir yandan Gökçekler gelecek sezon PTT 1. Lig'de mücadele edecek Ankaraspor'u Ankaragücüspor gibi bir şeyler yapabilme telaşesindelerdi. Ancak planların hiçbirisi tutmadı ya da söylem bazında kaldı. Hatta kimi söylemler de asılsız çıktı. 103 yıllık kulüp kapanmanın eşiğinden döndü. Yakın maziyi unutarak bugünü değerlendirmeyi doğru bulmuyorum. Yiğiner'in henüz sağlayamadığı güven kafalardaki soru işaretlerini hala giderebilmiş değil. Taraftarın içerisinde de kulübü inatla ve ısrarla Gökçeklere peşkeş çekmeye devam eden, sesleri eskiye oranla az da olsa çıkan bir kitle hala mevcut ne yazık ki. Kaldırılamayan transfer yasağı, ödenemeyen borçlar kulübü ekonomik anlamda yıpratmaya devam ediyor. Taksi, otobüs, dolmuş duraklarından toplanan paralar ise ne kadar etkili kullanılıyor bilinmemekte. Son olarak MKE Ankaragücü tarihinde ilk kez Spor Toto 2. Lig seviyesinde bir kümede mücadele edecek. Sorumlular ise hala sorumsuz ve Ankara'yı yönetmeye devam ediyor.
Bütün bu olumsuz tabloyu bir kenara koyarsak Twitter'dan hashtag kasarak #DİRİLİŞ adlı bir temayı işlemeye çalışan bir yönetim mevcut. Diriliş fikri güzel fikir ama yönetimin yönlendirdiği hashtag kötü fikir. Bu da ister istemez Ankaragücü'nün sıradan bir takım gibi yönetildiği izlenimi edinmeme yol açıyor. Sosyal medyadaki hareketliliklerin tabandan gelmesi taraftarıyım.
Futbolcuların -geç de olsa- ödenen paraları, 19 Mayıs Stadyumu'nda oynamaya devam etmemiz, bütün tribünler için makul fiyatlarda kombine bilet çıkartılması, #DİRİLİŞ temalı tişörtler ise güzel ve olması gereken gelişmeler. Mevcut kadrodan da Enes, Bilal Gülden ve Timur eksilmiş olsa da eldeki oyuncu kadrosuyla Spor Toto 2. Lig Kırmızı Grup'ta iyi işler çıkartacağımıza benim inancım tam. İlk başta 200 liradan satılacağı açıklanan kapalı tribün kombinesinin 150 liraya çekilmesi de her iki kapalı tribünde de taraftar grupları olduğu gerçeğiyle bağdaşan bir adım oldu. Yiğiner ve ekibine benim inancım henüz tam değil. Bir yılını doldurmayan bir yönetime şimdiden bu kadar inanmak da anlamsız geliyor. Bırakalım önce kendilerini ispatlasınlar derim. Taraftarın bu sezon ki en azından play-off oynama beklentisini karşılayabilsinler -ki benim beklentim bir üst lige yükselmek yönünde-. Kulübü bu hallere getiren Gökçek yönetiminden gerekli hesapları sorsunlar ve transfer yasağını kaldırsınlar. Ondan sonra tekrardan duruma bakar ve dirilip dirilmediğimize karar veririz.
Fikstür çekildi, 9. haftaya kadar seyircisiz oynama yasağımız mevcut. Hangi maçlara kadın ve çocuklar alınacak, hangi maçlara alınmayacak tam olarak bilmiyorum. Geçen seneden kalan dört maçlık cezanın ilk iki haftasında kadın ve çocukların statta yerini alması gerekiyor. Ankara'daki seyircili ilk maçımız altıncı hafta Ostim'de oynanacak olan Bugsaşspor maçı. Yani, Ankara'da taraftara açık ilk maçımız Gökçeklerin yavru takımı ile. Tekrardan sokak çocuklarının kullanımına açılan saatli kale arkası tribünü ise şimdiden bu sezonun en önemli kazanımlarından birisi oldu. Sezon açılışı, yeni taraftar mağazası ve lisanslı ürün(özellikle de yeni sezon forması) satışı taraftarın şu günlerde en çok beklenti içerisinde olduğu konular. Transfer yasağının kaldırılmasının bana göre her zaman acelesi var. Fakat eldeki kadroyu tutmak mı transfer yasağının kaldırılması mı dersek tabi ki eldeki kadronun korunması derim. Umarım, Ankaragücü taraftarıyla, yönetimiyle, futbolcusuyla, teknik ekibiyle ve tüm çalışanlarıyla #DİRİLİŞ sezonunun hakkını verir.
BASTIR ANKARAGÜCÜ!