Sene 1993. Fransa'nın Lille kentinde Akdeniz Oyunları final karşılaşması. Belki de ülkemizin en çok gelecek vaat eden jenerasyonu var sahada. Hakan Şükür, Sergen Yalçın, Emre Aşık, Bülent Uygun, Arif Erdem, Ergün Penbe, Tugay Kerimoğlu... Maçı Sergen ve Hakan'ın golleriyle 2-0 kazanan Türkiye Olimpik Milli Futbol Takımı, 2002'ye kadar dolu dizgin bir milli takım serüveni ateşinin fitilini yaktı.
Hakan Şükür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hakan Şükür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
4 Kas 2012
Fatih Terim'in Keyif Sigarası ve Altın Jenerasyon
Sene 1993. Fransa'nın Lille kentinde Akdeniz Oyunları final karşılaşması. Belki de ülkemizin en çok gelecek vaat eden jenerasyonu var sahada. Hakan Şükür, Sergen Yalçın, Emre Aşık, Bülent Uygun, Arif Erdem, Ergün Penbe, Tugay Kerimoğlu... Maçı Sergen ve Hakan'ın golleriyle 2-0 kazanan Türkiye Olimpik Milli Futbol Takımı, 2002'ye kadar dolu dizgin bir milli takım serüveni ateşinin fitilini yaktı.
5 Eki 2012
Yerden Sert!
Şovenizm fırsat bulduğu her alanda kendini
gösterir. Ayırt edilmesi gereken nokta, şovenizm Türkiye'ye özgü bir durum
değildir. Batı'da ortaya çıkan milliyetçilik akımı dünyanın bir çok bölgesinde
kendine taraftarlar bulmuştur ve bulmaya da devam etmektedir.Futbol ise
şovenizmin kendine sıkça yer bulduğu bir spor alanı sadece.
Borrusia Mönchengladbach - Fenerbahçe maçının son yarım saatlik kısmını izleme
şansı buldum bu gece. Bir yandan da sosyal medyada günün olan bitenlerini takip
ettim.Popüler başlıklardan birisinin Ercan Taner olduğunu görünce duraksadım ve
kendisi hakkında yazılanları görünce kendisini çok seven birisi olarak
gerçekten çok üzüldüm. Birçok twitter kullanıcısı Ercan Taner'in Fenerbahçe'nin gol sevinçlerini abartılı yaşadığından ve bu şekilde de rengini belli
ettiğinden yakınmış. Fanatizm, yıllardır işini en iyi şekilde yapmaya çalışan
bir futbol spikerini yerden yere vurmuş. Derdim Türk takımlarının Avrupa
takımlarıyla olan karşılaşmalarında Türk takımlarının desteklenmesi gerekliliğine
dayanan bir inanç üzerinden milliyetçilik dersi vermek değil tabiki de. Ben
Beşiktaş taraftarıyım ve Beşiktaş dışındaki takımların ne sonuç aldığı açıkçası
beni ilgilendirmez. Ancak hakkaniyet duygularım Ercan Taner hakkında
söylenen sözlerden sonra bir iki kelam etmem gerektiğini söyledi bana.Dönelim
2000 senesine: ''Hagi! Hagi! Hagi! '' , ''Kim attı? Kral attı! Hem de Leeds'te Elland Road'da...'' coşkulu
sözleri bizzat Ercan Taner'e aittir. 2002 yılında Beşiktaş'ın yüzüncü yıl
şampiyonluğunu ilan ettiği Galatasaray derbisine de, yıllarca unutulmayan
''Sergen attı şampiyonluk geldi'' sözüyle damga vurmuştur başarılı futbol
spikeri.
Ercan Taner’ e eğer gerçekten bir taraf
olduğu konusunda eleştiri getireceksek ancak Real Madrid Barcelona maçlarındaki
anlatımlarıyla eleştiri getirebiliriz diye düşünüyorum. Eleştiriye başlamadan
önce ve fanatizmin yarattığı körlükle insanları yerin dibine sokmadan önce en
azından kısa bir araştırma yapmak gerekir sanırım.Ercan Taner kendisine
babasından kalma tutkulu bir Beşiktaş taraftarıdır.Bu bilgi de ; Ercan Taner bugün
Fenerbahçe’nin gollerinde ağlamaklı ses tonuyla rengini belli etmiştir diyen Beşiktaşlı, Galatasaraylı vs.
taraftarlara Ercan ağabeyin deyimiyle ‘’yerden
sert’’ bir cevap olsun.
Etiketler:
Barcelona,
Beşiktaş,
Borussia Mönchengladbach,
Elland Road,
Ercan Taner,
Fenerbahçe,
Galatasaray,
George Hagi,
Hakan Şükür,
Leeds United,
Real Madrid,
Sergen Yalçın,
UEFA Avrupa Ligi,
Ülken İlhan
15 Nis 2012
Transferin bir numaralı yıldızı: Burak Yılmaz
Bilirsiniz Türkiye futbol liglerinden Avrupa futbol liglerine transfer olan futbolcu sayısı çok kısıtlıdır. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olmaması başta olmak üzere altyapısal eksiklikler, eğitim, yabancı dil ve bu tip sıkıntılar futbolcularımızın Avrupa arenasında kendilerine yer bulamamalarının temel sebeplerini oluşturuyor. Özellikle 90'ların sonu 00'ların başında Türkiye'den Avrupa'ya yerli ve yabancı transferi hız kazanmıştı. Bunda Galatasaray'ın Avrupa'da geçirdiği başarılı sezonların ve ülke futbol takımımızın uluslararası turnuvalarda ortaya koyduğu kaliteli futbolun payı çok büyüktü.

O döneme baktığımızda Hakan Şükür, Tugay Kerimoğlu, Rüştü Reçber, Hakan Ünsal, Nihat Kahveci, Elvir Baljic, Geremi, Oktay Derelioğlu, Arif Erdem, Thomas Zdebel, Josip Skoko, Emre Belözoğlu, Okan Buruk Türkiye Ligi'nden Avrupa'nın üst sınıf liglerine transfer olan yerli ve yabancı futbolcuların bir kısmıydı. Daha sonradan ülke takımımız 2004, 2006, 2010, 2012 yıllarındaki uluslararası turnuvalara katılmaya hak kazanamayınca Avrupa arenasına Türkiye futbol liglerinden giden futbolcu sayısı da doğal olarak azaldı. Bu başarısızlıkların yanına futbol kulüplerimizin de Avrupa'da aldığı olumsuz sonuçlar da eklendi ve ortaya dış transferde çok durgun bir tablo çıktı. Son yıllarda Umut Bulut, Arda Turan ve Mehmet Topal gibi futbolcular Avrupa'nın üst sınıf liglerine transfer olabildiler. Bunun yanında Avrupa'ya gidenler ya Türkiye'ye döndü ya da futbolu bıraktı. Son on beş yıla şöyle bir dönüp baktığımızda Tugay Kerimoğlu ve Nihat Kahveci haricinde oynadığı takımlarda efsaneleşen futbolcu göremiyoruz. Belki bir de Sociedad taraftarının çok sevdiği Tayfun Korkut'u efsaneler arasına dahil edebiliriz.

Gelelim asıl meseleye; yani Burak Yılmaz'ın Avrupa'ya transfer olma ihtimaline...
Antalyaspor altyapısından yetişen golcü futbolcu sırasıyla Beşiktaş, Manisaspor, Fenerbahçe ve Eskişehirspor'da oynadıktan sonra 2010 yılında kendisini Trabzon'da buldu. Aynı zamanda mecazi anlamda da kendisini Trabzonspor'da bulan golcü(!) futbolcu bu sıfata da Trabzonspor forması altında ulaşabildi. Bu sezon ligde 31 maçta attığı 32 golle normal sezonu gol kralı olarak tamamlayan Burak için sezon sonunda Avrupa'nın üst sınıf liglerinden birisine transfer olma ihtimali çok da uzak görünmüyor. Ancak Burak'ın tercihi Oktay Derelioğlu gibi küme düşmemeye oynayan Las Palmas gibi bir takımdan yana mı; ya da Hakan Şükür gibi sürekli şampiyonluğa oynayan Internazionale gibi bir takımdan yana mı; ya da Nihat Kahveci gibi orta sıraları hedefleyen Real Sociedad gibi bir takımdan yana mı olacak henüz belli değil. Bu üç hücum oyuncusu örneği üzerinden gidersek Burak'ın tercihi kesinlikle Oktay'ın tercihine benzer olmayacaktır. En başarılı örnek olan Nihat modeli ise bana göre en yakın görülen ihtimal. Ancak olur da AC Milan, Internazionale, Arsenal, Liverpool, Borussia Dortmund gibi Avrupa'nın büyük kulüplerinin herhangi birinden transfer teklifi alırsa Burak bu fırsatı kaçırmayacaktır. Çünkü kariyeri boyunca yükselişe geçen ve santrafor mevkisinde kendisini bulan bir futbolcu olan Burak öz güvenini artık %100'e yakın olarak elde etmiş durumda. Nihat'ın Beşiktaş'tan ayrıldığında 22 yaşında olduğunu göz önünde bulundurursak; kariyerinde yeterli tecrübeye sahip olan Burak Yılmaz'ın yetenekleri elverdiği ve bu formunu üzerine koyarak arttırdığı sürece Avrupa'da başarılı olmaması için önünde hiçbir engel yok.

Umarım talihsiz bir sakatlıkla futbol hayatı sekteye uğramaz ve bir şekilde olmak istediği yerde başarılı olur. Attığı golden sonra taraftarına koşan kaç tane futbolcu kaldı ki zaten; bari Burak gibi takımına ve taraftarına gönülden bağlı, oynadığı oyuna saygısı olan futbolcular başarılı olsun!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)