MKE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MKE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Şub 2014

MKE Ankaragücü tarihi: Bölüm 1


İmalât-ı Harbiye günleri, İstanbul (1910-1920)

MKE Ankaragücü’nün kökleri Zeytinburnu’daki, İmalât-ı Harbiye atelyesinde silah tamirati ve imalatı yapan işçilere dayanır. Bu atelyelerde orduya silah üretimi yapıldığı için doğal olarak istihdam yoğunluğundan söz etmek mümkündü. İşçi-futbolcular tek çatı altında İstanbul Ligi’ne katılmaya karar verir. Şükrü Abbas Turan Sanatkarangücü’nün Agâh Orhan da Altınörs İdmanyurdu’nun başında yer alan İmalât-ı Harbiye mektebinin son sınıf öğrencileridir. İki kulüp 31 Ağustos 1910 tarihinde tek çatı altında toplanır. Duygu Hatıpoğlu ve M. Berkay Aydın Kurtuluş Savaşı günlerinde İstanbul’un işgali sırasında İmalât-ı Harbiye ve üç İstanbul takımı arasındaki farkı şu şekilde anlatır:

“Üç İstanbul takımı için genelde “zorlama” olarak çıkarılan Kurtuluş Savaşı’na “moral katkılarına” ilişkin “efsanelere” karşılık, MKE Ankaragücü kulübünün tarihi, doğrudan bu ulusal mücadele sürecinde şekillenmiştir. Bahsedilen İstanbul takımlarının işgalci emperyalist güçlerin askerlerinden ve görevlilerinden oluşan takımlarla “top oynayıp” sözde “destansı başarılar” kazandıkları iddia edilir ve işgal kuvvetleri başkomutanlarının (General Harrington) ellerinden alınan kupalara haddinden büyük anlamlar yüklenirken, ileride Ankaragücü adını alacak olan İmalât-ı Harbiye futbol takımlarının bu efsanelerde adı hiç geçmez. Bunun çok basit bir nedeni vardır: Altınörs İdmanyurdu ve Turan Sanatkarangücü’nün futbolcuları işgalcilerle futbol oynamamıştır! Çünkü İmalât-ı Harbiye takımlarının oyuncuları o sırada, İmalât-ı Harbiye işçilerinin genel kitlesiyle beraber, işgalcilere karşı, başka toplarla oynanan, daha başka, daha çok sert, kuralsız ve ölümcül bir oyuna katılmış bulunmaktadır.”

İmalât-ı Harbiye işgal altındaki resmi başkente karşı fiili başkent konumu kazanmış olan Ankara’ya taşınır ve İmalât-ı Harbiye Makine Kimya Endüstrisi’ne dönüşürken MKE Ankaragücü’nün Ankaralılaşma süreci de başlar.

Ankara (1920-2013)
1920 yılında Altınörs İdmanyurdu Anadolu Sanatkarangücü adını alarak Ankara’da yaşamına devam eder. Turan Sanatkarangücü de 1922 yılından itibaren Ankara’da faaliyetlerine devam eder. Kulüp günden güne kitleselleşmektedir. Fabrikanın kent hayatına kattıkları bu kitleselleşmenin en önemli ayağını oluşturur. Fabrikada çalışan işçiler genel olarak Cebeci, Abidinpaşa, Kale Mahallesi, Boşnak Mahallesi (Sakarya Mahallesi)’nde ikamet eder. Talatpaşa ve Ulucanlar arasında yoğun olarak yaşayan işçiler kulübün kitleselleşmesinde bir başka önemli etken olur.

31 Ağustos 1923 tarihinde Anadolu-Turan Sanatkarangücü adıyla bu iki kulüp birleşir. 31 Ağustos 1933’te ise yapılan kongrede kulübün adı Ankaragücü Gençlik ve Spor Kulübü olarak değiştirilir. Bu değişiklik kulüp için ne ilk ne de son değişiklik olacaktır. Ancak, Ankaragücü’nün sarı-lacivert renkleri hiç, adı ise yasal zorunluluklar dışında pek değişmeyecektir. Kulüp isminin Ankaragücü olarak belirlendiği bu tarihi kongrede öne çıkan diğer isimler Çankaya Güneşi, Dikmen Yıldızı, Zafer, Kurtuluş, İmalât-ı Harbiye Gücü’dür. Alaeddin Baydar*, İmalât-ı Harbiye Gücü’nü “Ankara’nın Gücü” olarak değiştirmeyi önerir; Kerim Fil’in aklında ise “Anadolu Gücü” vardır. Ankara’nın Anadolu’nun kalbi olarak görülmesi nedeniyle “Ankara’nın Gücü” isminde herkes hemfikir olur, söyleyiş kolaylığı göz önüne alınarak da kulübün adı Ankaragücü olarak konur.

Profesyonelleşme (Milli Lig Yılları)
Ankara’da ilk profesyonel mahalli lig 1954 yılında kurulur. Ankaragücü, Hacettepe, Gençlerbirliği, Güneşspor, Ankara Demirspor, Yolspor, Hilalspor ve Otoyıldırım kulüpleri 8 Temmuz 1954 tarihinde Futbol Federasyonu’na müraacat edip Ankara’da profesyonel ligin kurulmasını talep ederler. Ankaragücü mahalli ligin ilk sezonunu ikinci tamamladıktan sonra iki yıl üst üste şampiyon olur. 1958 yılında ise Milli Lig kurulur. Türkiye 1. Futbol Ligi Ankaragücü’nün ve Ankara takımlarının kaderini belirleyecektir. 1958-59 sezonuna Ankara ve İzmir’den dörder, İstanbul’dan ise sekiz takımın katılması kararlaştırılır. Futbolda İstanbul hegemonyası o günlerden başlar. Futbol Federasyonu bir milli lig kurmuş olmasına rağmen bu ligde yapılacak maçlardan elde edilecek geliri İstanbul’un üç kulübüne %60 oranında paylaştırılmasına karar vermiştir.
Doğal olarak diğer kulüpler bu duruma tepki göstermiş; ancak hiçbir sonuç alınamamıştır. 60’lar boyunca başarı kıstası olarak lig sıralamasını aldığımızda Ankaragücü’nün en başarılı sezonu 1963-64 olacaktır. Ankaragücü bu sezon ligi dördüncü sırada tamamlamıştır. Ankaragücü’ne 1967-68 sezonununda İkinci Lig yolu gözüküyordu. Ankaragücü 1965-66 sezonunu 7., 1966-67 sezonunu 9. tamamlamış olmasına rağmen başarısız geçen bir sezonun ardından ilk kez bir alt lige düşüyordu. Ankaragücü’ne 7.’lik ve 9.’luğu getiren sezonlarda kulübün efsane isimlerinden Ertan Adatepe gol krallığında ilk sırada yer alıyordu. Ankaragücü İkinci Lig’de fazla durmadı ve bir sonraki sezon tekrardan 1. Lig’e yükseldi. Ayrıca bu sezon Ankaragücü tarihinde ilk kez Başbakanlık Kupası’nın da sahibi oldu:

1968 Başbakanlık Kupası, 1968-69 Türkiye 2. Futbol Ligi şampiyonu Ankaragücü ile 1968-69 sezonu Türkiye Amatör Futbol Şampiyonası şampiyonu Sebat Gençlik arasında oynanması gereken Başbakanlık Kupası'nın 9. sezonudur. 18 Haziran 1969'da, Ankara 19 Mayıs Stadyumu'nda oynanması planlanan maç Türkiye Futbol Federasyonu'nu protesto eden Sebat Gençlik sahaya çıkmadığından dolayı oynanamamış ve Ankaragücü hükmen 3-0 galip sayılmıştır. Böylece Ankaragücü ilk kez bu kupada şampiyonluğa ulaşmıştır.

1969-70 sezonundan itibaren kulübün adı MKE Ankaragücü olarak değiştirildi.


Kupa Beyi Ankara
O yılları ilk olarak Ziya Adnan’ın ağzından betimlemek gerekirse:

“1970’li yılların başları, Ankaragücü’nün altın yılları idi. Efsane kadrolardan birini izliyorduk. Ali Osman’lı, Baskın’lı, Müjdat’lı, Erman’lı, Tahsin’li kadrosu ile rakiplerine kök söktürürdü Ankara’nın sarı-lacivertlileri.“

70’li ve 80’li yıllara “Kupa Beyi” olarak damgasını vuracak olan Ankaragücü 1971-72 sezonunda Türkiye Kupası’nı ilk kez müzesine götürdü. Bu zorlu yolda Osmaniye Gençlik, Sarıyer ve Beşiktaş’ı kupadan eleyerek adını finale yazdıran Ankaragücü’nün rakibi İzmir temsilcisi Altay’dı. İzmir’deki maçı 1-0 kaybeden Ankaragücü Ankara’da oynanan rövanş mücadelesine moralsiz ve avantajsız bir konumda çıkıyordu. Ligi o sezon beşinci tamamlayan Ankaragücü’ne taraftarının inancı tamdı. Coşkun Süer’in iki, savunma oyuncusu Müjdat Yalman’ın bir golüyle rakibini 3-0 mağlup eden Ankaragücü Türkiye Kupası’nı Ankara’ya getiren ilk Ankara takımı oluyordu. Sezon sonunda lig şampiyonu Galatasaray ile Cumhurbaşkanlığı Kupası için mücadele eden Ankaragücü maçı 3-0 kaybediyor ve tarihinde ilk kez Cumhurbaşkanlığı Kupası kazanma fırsatını kullanamıyordu.

1972-73 sezonunu dördüncü tamamlayan Ankaragücü 70’lerin başında Türkiye futboluna damga vurmaya devam ediyordu. “Ankara Canavarı” lakabı bu günlerde Ankaragücü için kullanılmaktaydı. Bir önceki sezon kupayı kazanan takım Avrupa Kupa Galipleri Şampiyonası’na katılmaya hak kazanmıştı. Leeds United ile eşleşen Ankaragücü ilk maçında Ankara’da güçlü rakibine kök söktürüyor ancak 1-1’lik sonuca razı olmak zorunda kalıyordu. İngiltere’de oynanan maçı 1-0 kazanan Leeds United Ankaragücü’nü kupadan eleme başarısını gösteriyordu. Dönemin en başarılı İngiliz takımlarından birisi olan Leeds United karşısında verilen bu mücadele Ankaragücü’nün o dönemde ne denli iyi bir takım olduğunun da ispatı niteliğindeydi. Kupa Beyi üst üste iki kez Türkiye Kupası’nı kazanmayı kendine hedef koymuştu. Yarı finalde eşleştiği Fenerbahçe karşısında sekiz kişi kalan takım İnönü Stadı’ndan 2-1 galip ayrılmayı başarıyordu. Finalde rakip Galatasaray’dı. İstanbul’daki maçı 3-1 kaybeden Ankaragücü Ankara’da da rakibini yenemiyor 1-1’lik beraberlikle sahadan ayrılarak iki kez üst üste bu kupayı kazanma şansını yitiriyordu. 1973 Başbakanlık Kupası’nı ise aldığı 5-2’lik sonuçla Fenerbahçe’ye kaybediyordu.

1973-74 sezonunda da Avrupa Kupa Galipleri Şampiyonası’na katılan Ankaragücü eşleştiği İskoç rakibi Glascow Rangers’a Ankara’da 2-0, Glascow’da 4-0 mağlup olarak hayal kırıklığı yaratıyordu.

Ankaragücü “asansör” takım oluyor
70’lerin ilk yıllarında fırtına gibi esen Ankaragücü için karanlık günler başlıyordu. 1975-76 sezonunda küme düşen sarı-lacivertliler bir sonraki sezon tekrardan 1. Lig’e yükseliyordu. Ancak işler iyi gitmeyince tekrardan İkinci Lig yolları gözüktü.


80’ler ve 2. Kupa
1980-81 sezonunda İkinci Lig’de mücadele eden Ankaragücü ligi ikinci sırada tamamlıyordu. Diğer taraftan Türkiye Kupası’nda Düzce, Muhafızgücü, Konya, Ordu ve bir önceki yılın kupa şampiyonu Altay’ı eleyerek çeyrek finalde Beşiktaş’la eşleşen Ankaragücü; İstanbul’da 2-0 kaybedilen maçın rövanşında 2-0 galip gelerek maçı uzatmaya götürüyordu. Uzatmada rakibini 3-0’la geçen sarı-lacivertlilerin yeni rakibi Fenerbahçe oluyordu. İstanbul’da oynanan ilk maçı 1-0 kazanan Ankaragücü Ankara’da 23,524 seyircinin izlediği maçta 0-0 berabere kalarak finale yükseliyordu. Finaldeki rakip Boluspor’du. Ankara’daki ilk maç 2-1 galip kapatılmıştı. 13 Mayıs 1981’de Bolu’da oynanan rövanş maçında kapalı tribünden atılan konfetiler Ankaragücü taraftarının olduğu bölümü adeta beyaza boyamıştı. Bolu’ya ilk araçlar vardığında konvoyun bir ucu hala Ankara’daydı. 0-0 biten maçın ardından Türkiye Kupası bir kez daha Ankaragücü’nün müzesindeki yerini alıyordu. Maç sonunda futbolcuların tellerin üzerinden tribüne atladığı sahneler hafızalarda kendisine silinmeyecek bir yer ediniyordu.

1980-81 sezonu bittiğinde Ankara’nın 1. Lig’de takımı bulunmuyordu. Aynı zamanda Türkiye’de ilk kez bir İkinci Lig takımı Türkiye Kupası’nı kazanıyordu. Ankara Valisi Mustafa Gönül durumu “yukarıya arz etti”. 80 Darbesi Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in talimatıyla bir kanun çıkarıldı. Buna göre; Türkiye Kupası’nı kazanan takım hangi ligde oynarsa oynasın 1. Lig’e çıkacaktı. Aynı şekilde 1. Lig’den düşen takım da 1. Lig’de kalacaktı. 1981-82 sezonunda takım sayısı 16’dan 17’ye çıkarıldı ve Ankaragücü Sakaryaspor’la beraber lige yükselen diğer takım oldu. Başka bir değişle kimsenin hakkı yenmeden Ankaragücü 1. Lig’deki yerini aldı.

1980-81 sezonunda ligi şampiyon tamamlayan Trabzonspor ile Devlet Başkanlığı Kupası için mücadele eden Ankaragücü Ankara’da oynanan maçta 25,000 taraftarının önünde Bombacı Nazmi’nin attığı golle kupanın sahibi oldu.

1981-82 yılını ligde 7. tamamlayan ve Türkiye Kupası finalinde Galatasaray’la eşleşen Kupa Beyi İstanbul’da 3-0 kaybettiği maçın rövanşını 2-1 almasına rağmen kupayı ikinci kez Galatasaray’a kaybetti. Aynı sezon Kupa Galipleri Kupası’nda Sovyetler Birliği temsilcisi Rostov ile eşleşen Ankaragücü deplasmanda 3-0, Ankara’da 2-0 yenilerek ilk turda elendi. 1982-83 sezonunda ligde altıncı olan Ankaragücü’nün 80’lerdeki efsane kadrosunda “Halil İbo, Maradona Sadık, Hrubeş Mehmet ve Bonhof (Bombacı) Nazmi” gibi isimler yer alıyordu. Hatta Ankaragücü tribünlerinin başarısızlık durumlarında atıfta bulunduğu oyuncu grubu da bu dönemdendi:

Kalemizde kaptan Adil
Geri dörtlü geçilmez duvar
Orta saha hepsi canavar
İleride Halil İbo var (Mehter Marşı bestesiyle)

Gündüz Tekin Onay 1983-84 sezonunda devraldığı takımı ilk sezon beşinci, ikinci sezon dördüncü ve üçüncü sezon altıncı yapmayı başarıyordu. 1985-86 sezonunda Balkan Kupası’nda mücadele eden Ankaragücü’nün ilk rakibi Varna Spartak’tı. Ankara’da 2-0, Varna’da 0-0 biten maçların ardından yarı finale yükselen takım İraklis’le 1-0’lık karşılıklı galibiyetlerin ardından penaltılarda 4-3 kaybetti. 1987-88 sezonunda takımı Fatih Terim yönetmeye başladı. İkinci sezonunda takımı altıncı yapmayı başardı.

Bundan sonraki süreçte Ankaragücü için Türkiye Kupası finaline çıkılan 1990-91 sezonu haricinde başarılı günler geride kalmıştır. Ta ki 2000 yılında takımı Ersun Yanal yönetmeye başlayıncaya kadar. Gelecek sayıda 90’lar, 2000’ler ve 2010’lu yıllarda Ankaragücü’nün genelde başarısız, nadiren başarılı geçen günlerini konu edineceğiz. Ersun Yanal, Cemal Aydın, Ahmet Gökçek, PTT 1. Lig günleri ve son olarak Spor Toto 2. Lig günleri ana başlıklarımız olacak.

KAYNAKÇA
Adnan, Ziya, Çünkü Biz Ankaragüçlüyüz!.., İletişim Yayınları, İstanbul, 2005.
Arığ, Veli Necdet, Ankaragücü Belgeseli, MKE Yayını, Ankara, 1996.
Ertuğ, Ali Rıza, Ankara Sporunda 50 Yıl, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Beden Terbiyesi Bölge Başkanlığı, 1973.
Hatıpoğlu, Duygu; Aydın, M. Berkay, Bastır Ankaragücü, Epos Yayınları, Ankara, 2007.

(Bu yazı Joganita Dergi'nin 2. sayısında yayınlanmıştır.)

20 Ara 2012

Mazi

Bir takımı tutmak, ona sevdalanmak, onunla yatıp onunla kalkmak, iki haftada bir mabedinde onunla buluşmak, uğruna kilometrelerce yol tepip onu yalnız bırakmamak vs. bunların hepsi kendi hesabıma taraftarlık olgusunun can damarları. Tuttuğun takımın hangi ligde olduğu ya da hangi rakiplerle maç yaptığı ise ikinci planda kalan unsurlar. Bunların yanında geriye dönüp baktığında herkes şanlı bir mazi görmek ister. Kiminin onlarca kupası vardır, kiminin üç-beş tane kupası vardır, kimininse hiçbir şeyi yoktur. Ama hiçbir şeyi olmayan takımların bile şanlı bir mazisi vardır(Kimi müessese ve belediye takımları hariç). Mazi denilen şey de alınıp satılan bir şey değil doğası gereği. Ancak bugünlerde Ankara'da mazi alım satım işlemleri başlamış durumda. Hem de bir kısım taraftarın desteğiyle.


1910 yılında İmalat-ı Harbiye adıyla kurulan kulübümüz MKE Ankaragücü yaklaşık iki yıldır iflas eşiğinde dolanıyor. Aslında fiili olarak iflas eden kulüp resmi olarak iflas bayrağını tam anlamıyla çekmedi. Altyapıdan yetişen futbolcularla PTT 1. Lig'de yaşam mücadelesi veriyoruz. Ancak akbabalar fırsatını bulduğu anda elimizde kalan son jenerasyona da çökme derdinde. Üstüne üstlük başka akbabalar da, kulüpten bu saatten sonra bir yol olmaz biz size yenisini kuralım, derdinde. Her ne kadar bunu şu sıralar pek dillendirmeseler de nihai planlarının MKE Ankaragücü kulübünü kapatıp yerine Ankaraspor A.Ş.'yi koymak olduğu aşikar. Tabi ki Ankaraspor A.Ş.'nin adı içinde Ankaragücü ismini barındıran bir şekilde değiştirilecek. Bu Ankaragücü A.Ş. olur, Ankaragücüspor A.Ş. olur, Ankaragücü Futbol ve Gençlik Spor Kulübü olur; olur da olur... Peki MKE Ankaragücü'nün yerine açılacak yeni kulübün mazisi ne olur? 

Bir yanda 1910 yılında kurulmuş, mazisi hepimizin ortak mazisi olan bir kulüp, bir yanda ise 1978 yılında kurulmuş ve ne şartlar altında ayakta kaldığı meçhul, taraftarı, camiası, mazisi olmayan bir kulüp. Evet, her takımın mazisi var ama bu takımın yok! Tıpkı kurulduğu zamanda mekanla bütünleşemeyen diğer müessese ve belediye takımları gibi. Ankaraspor A.Ş., Şekerspor, Türk Telekom gibi takımlar Ankara'nın futbolda kanayan yaraları. Ne olduğu belirsiz camialara sahip takımlar. Ankaragücü ismini yaşatacağız derken o ismi bu seviyelere çekmeye ne gerek var? İçi boşaltılmış bir taraftarlık olgusuyla A.Ş. projesine destek vermenin kime ne faydası var? TFF'nin resmi web adresinde geçmiş yıllarda oynanan maçlarda kendi kendini yenen bir Ankaragücü ismi görmenin kime ne yararı var? Mazisi olmayan bir Ankaragücü, müessese veya belediye takımına dönmüş, dönüştürülmüş bir Ankaragücü'nün bana bir faydası yok, fazlasıyla zararı var!

Ankaragücü A.Ş.'yi isteyen taraftarlara son bir hatırlatma: Kulüp kapanır da A.Ş. projesiyle yola devam edilirse o tuttuğunuz takımın mazisinde iki adet Türkiye Kupası ve üç tane de ikincilk olmayacak. Atletico Madrid, Rangers, Leeds United vs. Avrupa Kupası maçları da olmayacak. İntertoto kupasında Slovakya takımıyla oynadığı iki maç olacak. Ha bir de 1980 Darbesi, 92-93, Cemal Aydın vs. muhabbetlere katlanmak zorunda kalmayacaksınız. Seçim sizin.