Karşıyaka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Karşıyaka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Mar 2013

BOYOZ, GEVREK, İZMİR MİLLİYETÇİLİĞİ ve DERBİ ÜZERİNE NOTLAR


' Yalı caddesinde(Karşıyaka) bir tane yalı bulunmayan, Güzelyalı’daki tüm yalıların yıkılıp çirkin apartmanların yapıldığı şehirdir İzmir. Herhangi bir kent kültürü yoktur, alt metinsiz bir şehirdir. Bir kenti var eden asıl unsur, o kentin bileşenleridir. Ama İzmir’de tek renk seküler, avam bir ulusalcılıktır. Ne de olsa tüm renklerini nasıl denize döktüğüyle övünür durur. Mahallelerinde Rumca konuşan kimsenin kalmaması zerre üzmez kimseyi, ‘boyoz’ sefarad Yahudicesinde ‘yağlı hamur’ demektir ama ortada ne sefarad kalmıştır ne de o canım dil. O yok olan yalılarda Levantenler yaşarmış, ta ki biz ‘Türklüğümüzü’ fark edene kadar. 1923’ten sonra yaratılmaya başlanan ulus tır gibi geçmiştir üzerinden ve gerçekten bir ulus yaratılmıştır; İktidarın ‘aryan’ ,’Beyaz Türk’ ırkı…


Karşıyaka ilçesi, İzmir gerçekten ‘GAVUR’ İzmirken Türk yerleşimcilerin yaşadığı bir bölgedir aslında. 35 buçuğun espirisi de tam olarak buradan gelir. Kendilerini bu denli başkalaştırma çabalarının asıl sebebi ‘Müslüman Türk’ algılarıyla 1900’lerden beri körfezin diğer yakasına bulaşmama isteklerindendir. Buca, Bornova Levantenlerin; Konak ve çevresi Rumların yaşadığı bölgelerdir. Kurtuluş Savaşı sonrası topraklarından sürülen aslında ‘çoğunluk olan azınlıklar’ın yerine bu yerlere önceleri Yunanistan ve Balkanlardan gelen Türkler yerleştirilmiştir. ‘6-7 Eylül Olayları’ sonrası kalan bir avuç ‘gerçek İzmirli’ de bir şekilde koparılmıştır anayurtlarından. Halen devam eden göç dalgasıyla da şu an İzmir dediğimiz motif ortaya çıkmıştır.



1912’de daha sonra İzmir’i Türkleştirmekte aktif rol alan ‘kurtuluş savaşı kahramanı’ Zühtü Bey tarafından kurulmuştur Karşıyaka Spor Kulübü .Yeşil rengini İslam’dan, kırmızı rengini de Türklük’ten almıştır. Futbol tarihleri boyunca tek övünç kaynakları  armalarındaki Türk bayrağı ve Atatürk ziyaretidir.

Körfezin diğer yakası nispeten daha çoğulcu ve renklidir Karşıyaka’ya göre. Göç kültürünü az da olsa taşımıştır bu topraklara. Aradan geçen körfez gerçek anlamda Berlin Duvarı gibidir. Sadece gezdiğinizde anlayabileceğiniz iki değişik yerleşke oluşmuştur. Tabi göç dalgasından Karşıyaka da nasibini almıştır ama asli kurucu unsur göç ile gelen kitleyi asimile etmeyi başarabilmiştir.




1925 yılında Altay’ın içerisinden muhalif bir grup İzmir’in güney cephesinin, göç bölgesinin rengini sarı ve kırmızı diye belirleyip adını Göztepe Gençlik ve Spor Kulübü koymuştur. KSK’ nin aksine varlığı ve popüleritesi Türk ve İslam mitlerine değil başarıya dayalıdır. 1960’ların başından 70’lerin sonuna kadar başarılarla bezeli bir tarih anlatımıdır Göztepe. Bu tarihler içinde 2 Türkiye Kupası, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası almış. Fuar Şehirleri Kupası’nda(UEFA) yarı final oynayarak Avrupa’da bu ülke adına ilk başarıya imza atmıştır.

Rekabetin başladığı tarih de 1979-80 sezonundaki amansız şampiyonluk yarışıdır. 80000 kişiye oynanan maçla taçlanmış o rekabetin fitili yakılmış ve bu günlere taşınmıştır. Bu sırada Göztepe’nin amatöre kadar düşüşüyle askıya düşen rekabet ortamı son iki senedir tekrar başlamıştır.



Detaylı incelediğimizde iki takımın taraftar portresini çıkartırken yazıdaki tahlillerin ne denli sirayet ettiğini görebilirsiniz. KSK taraftarı tek bir topluluktan oluşur ‘Çarşı’ adını verdikleri tek bir grup vardır ve başka bir oluşumun olma olasılığı dahi yoktur. Söylenen besteden açılan pankarta kadar her şeyi bu grup belirler, kentlerini yaratırken oluşturdukları tek tip algı tribünlerine de bu şekilde yansımıştır. Kürt’sen de Türklüğünle övünen onurlu bir ayyıldızlı armanın taraftarısındır, asimile olmuşsundur ataların gibi. Sen kültürünü taşıyamayıp o kültürü almışsındır kuzey cephesinde.

Güney, kent kültürü gibi tribünsel olarak da renklidir. Sayılan sevilen ağabeyler vardır illa ki ama bir çok yapı vardır tribünde. ’Mardinliyiz Göztepeliyiz’ pankartını açarken de, Che’li atkıyı boynuna takarken de çekinmez. Çünkü ‘çoğulcu ve birleştirici’ bir yapıdır güney, aynılaştırıcı değil.

Belki de Göztepe-Karşıyaka rekabetinin hiç anlatılmayan giz yüzü budur.
Daha kaç derbi görürüz bilmiyorum umarım sayısı çok fazla olur. Kim kazanır kim kaybeder onu da bilmiyorum ama asıl kaybeden yurtlarından edilen azınlıklar, kültürlerini kaybetmiş göçmenler oldu.  FUTBOL MU? O ZATEN HAYATIN AYNASI DEĞİL Mİ? '
                                                                            Murat Kırmızıoğlu

Üstünidman Blog'a bizi kırmayıp konuk yazar olarak katkıda bulunan Murat Kırmızıoğlu'ya teşekkürler.



29 Eki 2012

Karşıyaka


Erdi Kasapoğlu...5 yaşından beri Karşıyaka'da oynayan, kardeşimin liseden, birçoğunun mahalleden arkadaşı, altyapı mahsulü Erdi... 2-0'lık Göztepe galibiyeti sonrası, gitti bayrağı Atatürk Stadyumu'nun ortasına dikti. Maç boyu işini gayet iyi yapan 20 bine yakın taraftar mest...Derbi olmasına rağmen deplasman takımı muamelesi yapılmasını Karşıyakalıların dahi sindiremediği Göztepeli azınlık sus pus.

28 Eki 2012

' Adana Demir Zirveyi Kemir '

    Adana Demirspor'un geldiği son noktaya baktığımızda geçen yazımda sorduğum sihirli değnek mi sorusuun cevabını yavaş yavaş almaya başladık. Aslında Karşıyaka maçı sonrası teknik direktör Mustafa Uğur 2 haftada sağladığı başarıyı sihirli değnekle sağlamadığını anlatmaya çalışmıştı; fakat 4 haftada alınan 12 puan sonrası bu konu hakkında yorum yapmak daha sağlıklı olacaktı. Geçen hafta Ptt 1.Lig'in en fazla bütçeye sahip takımlarından Manisaspor'u evinde deviren Adana Demirspor geçtiğimiz gün de ligin yukarıyı zorlayan ekiplerinden
Şanlıurfaspor'u tarafsız sahada seyircisiz oynanan maçta 3-2 mağlup etti. Haftaya kendi sahasında ligin çok mücadele eden fakat gücü bu kadarına yeten öksüz takımı Ankaragücü'nü ağırlayacak Adana Demirspor büyük bir sürpriz olmazsa 5'te 5 yapmaya çok yakın bana göre. Aynı zamanda gelecek hafta ligin zirvesinde Ç. Rizespor-Kayseri Erciyesspor karşılaşması var. Demirspor haftaya puanını 17'ye çıkarmayı başarırsa, 11.hafta deplasmanda oynayacağı Bucaspor maçı ligin ilk yarısının en kritik dönemeci olacaktır. Süper lig tecrübesi olan ve bu sene de Ptt 1. lig'de iddialı durumda bulunan Bucaspor'dan 1 puan da olsa alınması Adana Demirspor'un play-off grubuna girmekte ne kadar iddialı olduğunu kanıtlar bana göre. Bu durumda en kritik etkenlerin başında kadro iskeletinin sakatlık veya ceza gibi faktörler nedeniyle bozulmaması geliyor. Kayseri Erciyesspor'un golcüsü Emrah Bozkurt'la birlikte 5 golü buluna Gökhan Kaba, Junior, Erçağ, Hüseyin Cimşir ve takımın ataklarına yön veren  ve Ş.Urfaspor galibiyetinin de mimarlarından Erman Özgür istikrarlı performanslarına devam ederse Adana Demirspor taraftarının yüzü gülmeye devam edecek gibi duruyor, umarım da öyle olur.

14 Eki 2012

Adana Demirspor'da 'Sihirli Değnek' Sesleri

    Adana Demirspor sevdalıları ve PTT 1. Lig'i az çok takip edenler, Adana Demirspor'un 2 haftadır üst üste aldığı 4 gollü galibiyetlerle büyük şaşkınlık yaşıyorlar. Geçtiğimiz hafta Adana derbisinde rakibi Adanaspor'u 4-2 mağlup eden demir kanatlılar bu hafta da deplasmanda 13 puanlı Karşıyaka'yı 4-1 mağlup etti, hem de Karşıyaka'nın ateşli taraftarının önünde. Peki Adana Demirspor'da değişen ne?

    Taraftar ve yönetimin bir türlü uzlaşamadığı mavi-lacivertli camiada tek sorun bu da değil. Yıllar sonra 1.lige çıkarak taraftarını sevindiren Demirspor'da herkesin merak ettiği tek konu bu kaos ortamında takım ligde kalmayı başarabilecek mi? Kendi evinde oynadığı ilk maçta benim de beğenerek takip ettiğim taraftar gurubu Şimşekler; bana göre oldukça yersiz bir tepkide bulunurak sahada edilen mücadeleye tepkisiz kaldılar. Maç boyunca alışıldık desteklerini sahadaki futbolculardan esirgeyen taraftarların, bunun yerine daha mantıklı yöntemlerle yönetimi protesto etmeleri beklenirdi.

    Sahadaki futbola gelince, alınan farklı galibiyetler kimseyi aldatmasın derim. Jose Carlos Junior, Gökhan Kaba ve Erçağ skorun yanında oyun anlamında da öne çıkan isimler oldular son haftalarda; ancak defansif anlamda ciddi şekilde çözülmesi gereken sıkıntıları olduğunu düşünüyorum Adana Demirspor'un. Hücumda son iki haftada yan toplardaki etkinlik ne kadar fazlaysa defansta da bir o kadar zaaf içindeler. Beşiktaş'ın Sakaryaspor' dan alıp Demirspor'a kiraladığı Berat Çetinkaya bekleneni veremiyor. Takım maç içinde savunma yapıp atak savuştururken amatör takım izlenimi veriyor. İki haftada yediği 3 golün nasıl geliştiğini izlemek bile insana yeterli fikri veriyor. Diyeceğim o ki; iki haftadır bulduğu fırsatları ve bilhassa derbide rakip kaleci ve savunmanın ikramlarını iyi değerlendiren Demirspor'un en iyi hedefi yine ligde kalmak olabilir sanırım. Önümüzdeki hafta Adana'da altı haftada 4 gol atıp 3 gol yiyen Manisaspor'u ağırlayacak olan mavi-lacivertliler, yarın akşamki Manisaspor-Gaziantepspor B.Ş.B maçı henüz oynanmadı ama rakibin henüz mağlubiyeti olmadığını hesaba katarak sahaya çıkmalı ve kontrollü bir futbolla önce yenilmemeyi düşünmeli bence istikrar açısından. Çünkü gerçekler bunu gösteriyor, yenilmeme alışkanlığını kazanıp ligde belli bir yer edinirse o zaman sihirli değnekten söz edebiliriz belki.

1 Haz 2012

TFF 1. Lig Bizi Bekler Ankaragücü

Ankaragücü düştü diye demiyorum 2012/2013 sezonunda 1. Lig tarihinin belki de en eğlenceli ve ilgi çekici maçlarını izleyeceğiz...
Ankaragücü, Adana Demirspor, Göztepe, Karşıyaka taraftarlarını bir kenara koyduktan sonra; Adanaspor, Samsunspor, Denizlispor, Manisaspor, Konyaspor, Boluspor, Rizespor gibi Süper Lig tecrübesine sahip köklü kulüplerin de varlığını yabana atmamak gerekiyor. Alt liglerde yer alan Sakaryaspor ve Kocaelispor'un yokluğu ise Anadolu tribünlerini yakından takip eden futbol severler için üzücü bir durum. 1. Lig'in yenileri 1461 Trabzon ve Şanlıurfaspor da potansiyel sahibi takımlar. Erciyesspor, Kartalspor, Gaziantep Büyükşehir Belediyespor, Bucaspor, Tavşanlı Linyitspor ise 1. Lig'in geriye kalan takımları. En azından bulundukları şehir güzel diyerek bu takımları bir kenara bırakıyorum.

Bu ligin yenilerinden birisi de 102 yıllık Ankaragücü...
32 yıldır mücadele verdiği Süper Lig'de düştüğü borç batağından kurtulamayınca kendisini 1. Lig'de bulan camia bu ligin belki de en yabancısı. Umarım tutunamayan sendromu yaşamayız da bir an önce Süper Lig'e geri döneriz. Bizden önceki örnekler(Adanaspor, Kocaelispor, Sakaryaspor, Göztepe) hiç umut verici değilken bir kademe daha düşmek en son isteyeceğimiz şey. Sportif başarısızlık sonucu düşmek bir kenara mali başarısızlık sonucu düşmek bir kenara. Sportif başarısızlık sonucu düşen Bursaspor iki yıl durup tekrardan Süper Lig'e dönmüştü hatırlarsınız.

1 Lig'in gediklilerinden birisi olan Karşıyaka camiası ise başarıya aç bir şekilde tekrardan Süper Lig'e döneceği günü sabırsızlıkla bekliyor. Umuyorum ki onlar da bu zor günleri atlatıp önümüzdeki birkaç sene içerisinde Süper Lig'e dönecekler. Bu sezon az daha 2. Lig'e düşüyorlardı gerçi bunu da atlamamak lazım. Değişen yönetimleriyle birlikte seneye daha dikkatli olurlar sanırım. Karşıyaka camiası 100. yılında başarısızlık yaşamış Ankaragücü camiasının yanında elimizdeki iki numaralı örnek oldu bu sezon. Gerçi Galatasaraylılar da 100. yıllarında şampiyonluğu Fenerbahçe'ye kaptırınca baya bir hüzne boğulmuşlardı(!) ne yazık ki. Karşıyaka'nın Göztepe'yle oynayacağı maçlar yine bu ligin en önemli ilk beş maçı arasında bu sezon da yerini alacaktır.

Aliağa Petkimspor tartışmalarını bir kenara bırakırsak Göztepe de bulunduğu ligi hak etmeyen üçüncü büyük camia. En son 2002/2003 sezonunda mücadele ettikleri Süper Lig'e dönmeleri çok uzakta görünmüyor. Ankaragücü ve Karşıyaka ile aralarında olan rekabet maçlara da yansıyacaktır muhakkak. Son yıllarda adeta bir moda haline gelen deplasman yasağınınsa Ankaragücü-Göztepe rekabetinde şimdiden en çok konuşulan unsur olacağı kanaatindeyim. Valilikler izin verdiği ölçüde ligdeki en eğlenceli atışmalara sahne olan maçlar Ankaragücü-Göztepe arasında yaşanacak gibi duruyor. Sanaldan ortam gerilmediği sürece iki taraf için de çok eğlenceli ve heyecanlı deplasman seyahatleri yaşanacak gibi. Açıkça söylemek gerekirse Ankaragücü taraftarlarının da heyecanla beklediği en önemli maçlar Göztepe'yle oynananlar olacak.

Takım analizlerinde dördüncü sırayı Adana şehrinin takımları alıyor. Öncelikle Demirspor'u tekrardan 1. Lig'de görmek bir futbol sever olarak beni çok sevindirdi. Yıllardır play-off'ta uzatmalarda ve penaltılarda kaybedilen maçlardan sonra 2011/2012 sezonunda sonunda şeytanın bacağı kırıldı ve on yıl sonra yine Denizli'de kazanılan bir maç sonrası Demirspor bir üst lige çıkma başarısını gösterdi. Mavi Şimşekler'i yıllardan beri takip ederim. Bu sezon 1. Lig'de ses getirecek birçok maça imza atarlar gibi duruyor, bekleyelim görelim...
Diğer taraftaysa Adana'nın Uzan mağduru turuncuları Adanaspor var. Bu sezon Ankara'da son maçta Kasımpaşa'ya karşı uzatmada kaybettikleri Süper Lig'e yükselme hakkını bir sonraki sezon daha istekli bir şekilde arayacaklar.
Adana'ya yapılacak iki deplasman seyahati de çok çekici geliyor şimdiden.

Son olarak bölgelere göre 1. Lig'e genel bir bakış attığımda İç Anadolu'da Konyaspor sıkıcı, Erciyesspor ise Kayserispor'un gölgesinde kalmış takımlar olarak göze çarpıyor. Karadeniz'deyse Boluspor, Rizespor, 1461 Trabzon ve Samsunspor futbola karşı kayıtsız olmayan şehirler, tanıdık yüzler. Güneydoğu'nun temsilcilerinden birisi(Gaziantep B. B. Spor) gereğinden fazla iticiyken; diğeri(Şanlıurfaspor) de tam bir kapalı kutu görünümünde. Şanlıurfaspor deplasmanı şehre yeni yapılan stadın da etkisiyle bu sezonun en orijinal deplasmanı olabilir. Ege'deyse Göztepe ve Karşıyaka'nın haricinde; Denizlispor yıllarca beraber Süper Lig'de mücadele ettiğimiz rakiplerimizden birisi. Ayrıca Bucaspor'un bir yıllık Süper Lig tecrübesi ve Tavşanlı Linyitspor'un da bize bir hayli yabancı olması bu bölgenin dikkat çeken unsurları. Marmara'nın tek temsilcisi Kartalspor ise İstanbul deplasmanı ihtiyacımızı karşılayacak bir takım olmaktan öteye geçemiyor. Kaderine terk edilmiş Doğu Anadolu Bölgesi'nin 1. Lig'de temsilcisi olmaması da bu ligin ve ülkenin acı gerçeklerinden birisi.

Süper Lig'de alışkın olduğumuz ortamı bulamayacağımız için antik Yunan'da kente gelen yabancılar olan "Meteikos"lar gibi ortalarda dolanacağımız bir sezon bizleri bekler. Bir an önce mali problemler aşılmalı ve Ankaragücü şehrin de desteğiyle Süper Lig'e dönmelidir. Başta Cemal Aydın ve Ahmet Gökçek olmak üzere denenmiş bütün yönetimlerin üzerine bir sünger çekip her şeye sıfırdan başlamalıyız.

Şikeden, teşvikten, deplasman yasaklarının gölgesinden uzak bir lig umuduyla şimdilik hoşçakalın...

Bank Asya 1. Lig müziğine de şimdiden kulağımız alışsın bari:

11 Mar 2012

"Yan taraftarlık" müessesesi ve Mekan


Bu ülkede taraftarlık kurumunun İstanbul takımlarının tekelinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Zira Inception filmindeki gibi sanki birileri beynimize Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe isminden birinin tohumunu atmış, bu fikir biz yaşlandıkça büyümüş. Tabi filmde rüyalar vasıtasıyla fikir yerleştirme işinin küçük bir grup tarafından yapılıyor olması büyük fark, çünkü beynimiz bu kadar küçük bir bombardımana maruz kalmama şanssızlığına erişiyor. Hem de rüyada değil, gerçekte... Çevrenin bilinci belirlemedeki ustalığı devreye giriyor ve medya, ilgili kulüplerin 100 yılı geçen faaliyetleri, iktidarda gözükenin yanında durma hissiyatı ve bunlardan kendileri de etkilenmiş olan aile süzgeçlerinden damıtılarak, Konya'da, Elazığ'da, Aydın'da doğmamız fark etmiyor, "gerçek taraftar" kisvesinde üç büyüklerden birini bağrımıza basıyoruz. Bizim kuşak için Galatasaray'ın Uefa Kupası'nı kazanmasının yarattığı yeni taraftarları eklersek, süzgece "başarı" kriterini de eklemenin önemi anlaşılır oluyor. Bu kadar uzun tutulan bir girişten sonra, dünyadan birçok kulübü takip etmekten zevk alan benim de bahsettiğim sorunu yaşadığımı belirtmek isterim.
Aidiyetin nereden kaynaklandığı ile ilgili açıklamamdan sonra bir de, bu kaynağın mekansal boyutta bir özdeşleştirmeyle ilgisinin ne olduğu tartışması ortaya çıkıyor. (Aslında ideolojik süreçler de var ama o başka yazıyı hak ediyor.) Başından beri genellemelerin ışığında gittiğimizi belirtelim; semt, ilçe, şehir bazında sahipleniciliğin bir çıktısı olarak insanların bu üç büyüklere monteledikleri "yan taraftarlık" kurumundan söz edebilmek mümkün. Örneğin Selanik muhaciri bir aileden geliyor olmam sebebiyle Paok'tan başlayıp (ailemin Samsun'lu olması sebebiyle Samsunspor, Kadıköy'de doğmam sebebiyle Fenerbahçe, ailemin 20 yıldır İzmir'de yaşıyor olması dolayısıyla Karşıyaka hatta Şemiklerspor, gittiğim liseye icaben Altay) 6 yıllık öğrencilik hayatımın geçtiği Ankara için Gençlerbirliği'nde tamamlanan mekana bağlı bir taraftarlık skalası benim hayatım için oluşturulmuş oluyor. Elbette bu mekansal özdeşleştirme yoluyla kurulabilecek ilişkilerden seçim de benim irademe kalıyor. Aslında bunu zorunlulukmuşçasına algılamak iradesizlik olarak gözükmüyor değil. Fakat samimi olalım, futbolu sevdiğimiz için bu toleransı çoğumuz vermiyor muyuz? En azından vermeyenin bu yazıyı okuyor olmasının imkanı yok.
Kendi örneğimden devam edersek, ben kimilerinin kesinlikle kabul etmiyor göründüğü bu "yan taraftarlık" meselesinde seçimimi Karşıyaka SK'dan yana yapmış gözüküyorum. Karşıyaka tribünlerinde beni görmeniz zor, hayatım boyunca gittiğim Karşıyaka maçı sayısı bir elin parmaklarını geçmeyi ancak zorlar. Fakat diyorum ya, aynı zamanda yaşamımın en büyük bölümünün İzmir'in Karşıyaka ilçesinde geçmiş olması bir tesadüf değil. Mekana dayalı bir aidiyetin ülkede ve dünyada milliyetçiliğe önemli bir referans olmasının sebebi gibi. Yerel ölçeği, sosyal olan ile mekansal olanın etkileşimi ve bu etkileşimin belli bir coğrafi ölçekte ürettiği sosyal ilişkiler kombinasyonu olarak tanımlayan duruş ile paralel gözüküyor bu durum. Sınıf arkadaşlarım, semtim, ilçem ile beraber oluşturduğum sosyal dünyayla tek ilişkisi aynı ilçede (mekan) yerleşiklik olan o kulübü desteklemem için bu, bir başlangıç noktası haline geliveriyor. Yani renklerine filan aşık değilim kulübün, zaten Müslümanlık-Türklüğü simgelediği gibi bir anlam yüklenmişse buna gerek de yok.
Karşıyaka'nın son durumunu yazmak için klavye başına geçtim, nerelere geldim? Malum, bu sene kulübümüzün 100. yılı...Maçlarına gidemediğimiz vakit oturup televizyonun başına takım nasıl oynuyor diye gözlem yapıyoruz. Çok şükür Göztepe maçını stadyumda izleyebildim. Sonra 5 maçlık bir yenilmeme serisi (4 galibiyet 1 beraberlik) tutturmuşken takım tekrar düşüşe geçti ve gitgide azalan play-off oynama ümitlerini son 9 maça bıraktı. Özgürcan Özcan gibi zamanında Türkiye futbolunun büyük umutlar beslediği (Hakan Şükür veliahtı ilan etmişti) bir kazma forvete katlanmamızın tek sebebi yine aidiyet. Aynı aidiyet dolayısıyla, semtim Şemikler'in çocuğu Şaban Genişyürek ile gururlanıyoruz.
Bir sonraki yazıda, taraftarlık oluşumunda ideolojinin yerini ayrıntılandırmak sözüyle...