Samet Aybaba etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Samet Aybaba etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Eyl 2012

Umutsuz


Oscar Wilde'ın bütün aforizmalarını sevdiğim konusunda beynimle fikir birliğine vardım. İstisnasız seviyorum. Bazen bir oyununun içinden, bazen bir mektubundan, bazen bir öyküsünden cımbızlanan bu sözler, paragrafından ayrılsa dahi güzelliğini ve zihin açıcılığını yitirmiyor.

En sevdiğim sözü denilebilir mi, bilmiyorum: Adamakıllı aptalca işler yapan biri bunu hep en yüce saiklerle yapar. Nereye geleceğim henüz malum değil sanırım, Beşiktaş'ı diyorum. Feda dediler adına, feda edilenleri gördükçe Wilde ağabeyin sözü kulaklarımda yankılanıyor. Yüce saik, aptalca iş...

***

Carvalhal'in gidici olduğunu bilmeyen yoktu. Türkiye'de "hocamızın arkasındayız" tırıvırısı, söyleyenin bile inanmadığı bir vaattir. Ben de, şu aciz kulunuz da, eleştirmedim mi Carlos'u, eleştirdim. Lakin yerine Samet Aybaba'nın geleceğini ne bilirdim? Takım görece başarılı giderken bu yazıyı yazıyorum ki, aksilikler başlayınca 'çok şaşırmış tayfa'nın yanında yerimi ayırtmayayım.

***

Bir kere manşetlerden inmeyen Batuhan meselesi var. Madem öyle, biz de söze onunla başlayalım. Bu kardeşimizin, ki kendisi gerçekten kardeşimle yaşıt, potansiyelinin niye bu kadar abartıldığını yıllardır anlayamadım. Hele hele Batuhan ve kaptanlık pazu bandı ilişkisinin gündeme gelmesi, beyimizde FM tabirleriyle "influence" ve "determination"u haksız/geçersiz kılacak bir "şımaritüel"lik varken gerçekten komik. Artık inceden sıkan twitter'a bakınca bile bu anlaşılıyor, "Olcay oğlum sen şut atma kazma, bırak ben atarım", "Manu nasıl çaktım asisti" temalı mesajlarla takımı şaha kaldırabilecekse ne ala...Yalnız genelde bu tip cüretlendirici girişimler -hakeme takım adına horozlanan genç kaptan ve kırmızı kartları- şeklinde tezahüre dönüşüyor, yeter ki takım sendelemeye başlasın.


İkincisi, kendisini takıma ve ülkeye a)tekrardan b)gurbetçi kontenjanından kanıtlamaya çalışan iyi niyetli lakin bal yapması zor çeçe sinekleri fazlasıyla mevcut takımda. İlgili sineğimizin ısırdığı kimsede uykuyu getirdiğini yeni öğrendim. Bu arkadaşlardan Batuhan hariç ilki, Holosko... İkincisi Uğur Boral...Üç, Veli Kavlak... Dört. takımda kalmasına yine de sevindiğim Hilbert... Haydi sonuncu da 10 numaramız Olcay Şahan olsun. Ne kadar üstten, ne kadar küçümser yazıyorum değil mi? Bu isimler yakın vadede tek tek tartışılacak, not düşülsün. Skorlar yanıltmasın, "bir gol atsam takımı bilmem ama ben kurtulurum" düşüncesiyle dağlara ve İzmir Alsancak stadından alışkın ağaçlı araziye şut çeken kardeşlerimiz bu alanda sezon ortasına doğru rekor kırmaya başlayacak.


Üçüncüsü, diğerleri... Quaresma'nın kölelik statüsündeki hali... Af buyurun da, sözleşmede alacağı miktarı babam mı imzaladı kararsızım. Yönetim değişmiş, felsefe değişmiş, bunlar hikaye. "Bu köpeğe ne ekmek ne de su" anlayışına kurban giden Tanju, Burak Kaplan, başka takıma gitmek istemeyen Emre Özkan...Bu çocukların çilesinin dışında kapı gibi tazminatı ödemen gerekecek Quaresma için reva görülen içe nasıl sindirilebiliyor? Tekrar affınıza sığınıyorum, bana kalırsa Quaresma dedikleri Batuhan'dan kötü değil, Holosko'nun ise 10 gömlek üzerinde bir adamcağız. Manuel Fernandes'in şahlandığı bir dönemde taraftar desteği de yalan olan Quaresma, yedekte beklemeyi dahi hak etmez bir duruma hapsedilmiş durumda, çok üzülüyorum. Almeida dahi yer bulabiliyor takımda, inanamıyorum. Takımın bence en iyi transferi McGregor, ikizi gibi kendisinin, herhalde forvette Almeida formasıyla 1 sezon oynasa, Hugo'dan fazla gol atar, biliyorum.

***

Çok karamsarım anlaşılabileceği üzere, Hıncal Uluç tarzı bir yazıyla Beşiktaşlı blog takipçilerini irrite edeceğimin de farkındayım. "Ama Necip, Oğuzhan, Hasan Türk?" diyebilirler, ben de onlara LAKİN SAMET? diye cevap veririm sezon ortasında. O da Batugolü ile Orduspor'a yatay geçiş yapar zaten. Feda olsun.

21 Eyl 2012

Olmadı Olduramadık Quaresma

      Yaz başından bu yana Beşiktaş taraftarlarının kafasını en çok kurcalayan konulardan birisi şüphesiz ki Ricardo Quaresma'nın Beşiktaş'taki geleceğinin nasıl şekilleneceği oldu. Bu süreçte taraftarlar ikiye bölündü, yine hadsiz insanlar birbirine Beşiktaşlılık dersi vermeye başladı. Acaba kim daha iyi Beşiktaşlıydı?

      Öncelikle Quaresma'nın kariyeri ve istatistikleri hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. 17 yaşında Sporting Lizbon formasıyla profesyonel olmuş ve 2 yıl burada görev yapmış. 65 maçta 12 gol atarak 2003 yılında Barcelona'ya transfer olmuş ve burada 22 maçta forma şansı bularak 1 gol atabilmiş. Frank Rijkaard'la anlaşamayan oyuncu tekrar ülkesine dönerek Porto'da tam 4 yıl görev yapmış ve kariyerinin en verimli çağlarını burada geçirmiş. Bakalım kariyerinin en verimli çağları olarak gösterilen bu yıllarda Quaresma'nın başarısının sayısal verileri neler. Nam-ı diğer Q7 dört yılda 112 maça çıkarak 32 gol atmış Porto formasıyla ve Porto'nun kaptanlığına kadar yükselmiş. Inter'in dikkatini çeken üst düzey yetenekli oyuncu burada tutunamayarak Chelsea ve Inter arasında gidip gelir olmuş ve Jose Mourinho kendisinin takım oyununa uymadığı gerekçesiyle Inter' de onu düşünmediğini bildirmiş.
Sonrası malum dostlar; Quaresma İstanbul boğazında aldı soluğu. Klasikleşenlerden bile gösterişli bir hava alanı karşılaması, binlerce kişi önünde gerçekleşen imza töreni. O gün maalesef ben de oradaydım kapalı üst tribünde haykırıyordum Quaresma diye.Yanlıştı ama bunun adı görmemişlik değildi, bu daha farklı bir şeydi. Yıllarca mütevazi kadrolar ve oyuncularla mücadele etmeye alışmış Beşiktaş taraftarı, yetenek olarak gerçek anlamda bir dünya yıldızının siyah-beyaz forma taşıyacak olmasının heyecanını yaşıyordu sadece.

        Ve bugün;

        Şuan Quaresma' nın 1 yıl daha Beşiktaş kulübüyle profesyonel bir sözleşmesi bulunuyor. Quaresma 
geçen 2 yıl içinde ne yapmış bir göz atalım: 2010-2011 sezonunda 39 maça çıkıp, 3067 dakika sahada kalarak 11 gol atıp, 16 asist yapmış. 2011-2012 sezonunda 35 maça çıkıp, 2724 dakika sahada kalarak 7 gol atıp,11 asist yapmış. Yeterli mi tabi ki de değil ancak önceki istatistikleri ve kıyaslamalar göz önüne alındığında çarpıcı sonuçlar ortaya çıkıyor. Futbolcu değerlendirmenin ve futbolcuları birbiriyle kıyaslamanın farklı yöntemleri vardır elbette. Bunu etkileyen faktörler arasında yaşanan sakatlıklar, oynanan mevkiler vs. etkilidir. Ancak araştırıldığında görülecektir ki asist ve gol açısından değerlendirildiğinde yani skora katkı açısından Quaresma, Türkiye liginin önde gelen oyuncularından Stoch, Selçuk İnan, Melo, Elmander, Mehmet Topuz gibi oyuncuları geride bırakarak zirvede yer almıştır.

       Sayısal veriler göz önünde duruyor. Buna karşılık indirimi kabul etsin ya da etmesin '' Quaresma affedilecek mi?'' sorusu, Gaziantep'te masum insanların yaşamını yitirmesine neden olan bombalı saldırının Q7 tarafından mı gerçekleştirildiği sorusunu akıllara getiriyor... Futbolcuyu transfer eden yöneticiler sağ olsun ev, uçak bileti gibi masraflar da dahil olmak üzere futbolcunun sözleşmesine onay vermişler, şimdi profesyonel bir çalışan indirim kabul etmediği için adi suç işlemiş muamelesi görüyor. Çok garip şeyler oluyor.


      Quaresma görüldüğü gibi kariyeri boyunca sık sık taktik disiplin sorunları yaşayarak dünyanın büyük kulüplerinde tutunamamış. Dünya ve Avrupa futbolu incelenirse özellikle üst düzey kanat oyuncularının 10-13 yıl verimli olduktan sonra 30'lu yaşlardan itibaren verimli olamadıkları görülür.Bu demek oluyor ki Beşiktaş, mali konularda anlaşamamış haliyle bile bu senenin sonuna kadar Quaresma' nın olumlu özelliklerinden gayet güzel faydalanabilir. Nasıl mı? Kariyerinin hiçbir döneminde savunma yönünü geliştirememiş ve 28 yaşına kadar gelmiş oyuncudan bu dakikadan sonra defans yapmasını beklemeyerek ve yeteneklerini üst seviyede ortaya koyacağı biçimde onu kanatlara hapsetmeden serbest oynatarak.
       
       Samet Aybaba geçen sene takımın başında Carvalhal varken aynen bu söylediğime yakın açıklamalar yapıyordu medya organlarına. Beşiktaş'ın çifte kupalı sezonunda teknik direktörlüğünü yapan Mustafa Denizli de kendi döneminde benim sistemime uymaz diyerek Quaresma'yı 'istemeyen' hocalarımızdan. Ama sayın hocamız ne hikmetse yayıncı kuruluşun canlı yayınlarında hangi hoca Quaresma'yı istemez diyerek bir 'u' dönüşü yapmıştı geçtiğimiz sene. Kendisi Yusuf Şimşek'i Fenerbahçe'ye transfer olduğu dönemden itibaren  başta sağ bek olmak üzere Beşiktaş'taki son dönemleri de dahil olmak üzere sol ve sağ açık bölgelerinde görevlendirmiş bir teknik direktör.

     Fazla söz ettik. Olmadı olduramadık cigano. Ne sen bize verdiğin o çok büyük sözleri tutabildin tam anlamıyla, ne de biz sana tam anlamıyla sahip çıkabildik. Mourinho ve daha birçoğunun yapamadıklarını yapıp kolay yol dururken ego tatminine giriştik. Canlar sağ olsun...