Cristiano Ronaldo etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cristiano Ronaldo etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Oca 2014

Sir Alex Ferguson'un son mezunu: Adnan Januzaj

Manchester United ve Sir Alex Ferguson ... Herhalde bu iki isimden dünyada futboldan bahsedip söz etmemek çok büyük yanlış olur. Futbolun beşiği İngiltere’nin Kırmızı Şeytanlarını 27 yıl boyunca çalıştıran Alex Ferguson, Manchester United’a sayısız kupa ve şampiyonluklar kazandırdı.  Bu başarıların yanında bir de ManU’ya ve Dünya futboluna kazandırdığı futbolcular var. 1986 yılında ManU'nun başına geçti ve adeta bir futbolcu fabrikası açtı. Manchester United dünyanın en zengin kulüplerinden biri olmasına rağmen genelde kendi yıldızlarını kendisi yetiştiriyor.  Real Madrid, Bayern Münih gibi dünya devleri yıldızları satın alırken Manchester United genelde kadrosundaki kendi yıldızlarını diğer transferleriyle tamamlamaktadır.



Bu fabrikanın dünya futboluna armağanları hep gündeme damga vuran yıldızlar oldu. Kimler çıkmadı ki buradan? Eric Cantona, Roy Keane, Ryan Giggs, Paul Scholes, Wayne Rooney, Cristiano Ronaldo, David Beckham..Bu futbolcuların bir kısmını astronomik bedellerle satarken bir kısmı da yıllarca kendisini sırtladı. Son günlerde bu fabrikadan yeni bir yıldız adayı çıktı. İsmiyle ilk başta hemen dikkatimizi çeken 18 yaşındaki Kosovalı-Arnavut futbolcu ‘’Adnan Januzaj’’.  1995 doğumlu genç futbolcu bu sezon zor günler geçiren Manchester United’ın dikkat çeken ismi. Bu sezonki Manchester United maçlarında ‘’Kim bu 44 numaralı çocuk ?’’ dedirtmektedir.

27 yıllık saltanatını geçen sezon David Moyes’a devreden Ferguson, Januzaj’ı da Moyes’a armağan etti. 10 yaşında Belçika takımı RSC Anderlecht'in altyapısında futbol oynamaya başlayan Januzaj, Mart 2011’de Brüksel’deki seçmelerde Manchester ekibini şaşırtıcı şekilde etkileyerek Alex Ferguson’un okuluna katıldı. Ekibin Ferguson’a yazdığı raporunda Januzaj hakkında;  topla birlikte hareket ederken inanılmaz bir özgüveni var, yaratıcılığına güveni tam ve gol vuruşlarında kaleye uzak mesafeyi tercih ettiği böylece kalecinin açısını kapatmasını engellediğinden bahsediliyor. Ayrıca takımın çıktığı pozisyonda nerede duracağını gayet iyi bildiği ama tek eksiğinin; tecrübesizliğinden kaynaklanan nerede hücuma kalkıp nerede durması gerektiğini bilmediği yazmaktaymış. Bu sezon Premier Lig’deki Sunderland maçında 1-0 geriden gelen ManU’nun 2 golünü de atarak maçın yıldızı oldu ve kendini kanıtlayıp formayı da kaptı. Bu maçta İngilizlerin saygın spor kanallarından SkySports’un spikeri Januzaj’ın performansı sonrası ‘’ maybe they have found their new baby-faced assassin’’ diyerek yeni yıldız adayını özetlemiş oldu. Orta sahada hem kanatlarda hem de forvet arkasında oynayabilen ve bu performansıyla tüm dünyanın dikkatini üzerine çeken Januzaj’ı kaptırmak istemeyen Manchester yönetimi, Paul Pogba’yı Juventus’a kaptırırken ki hatasını tekrarlamayarak futbolcuyla 5 yıllık sözleşme imzaladı. Dünya futbolunun şu anda en dikkat çeken yeteneklerinden biri olan Adnan Januzaj henüz 18 yaşında olmasına rağmen futbolu Manchester United’da bırakmak istediğini söylemiş. Böylece yeni ‘’Ryan Giggs’’ adayı gösterilmiş oldu.



Adnan Januzaj’ın bu performanslarının yanında, böyle bir yeteneği asıl gündem de tutan milli takım hikayesi oldu. Çok uluslu bir ailevi bağları ve kökeni bulunan Adnan, doğum yeri dolayısıyla Belçika, anne ve babasından dolayı Arnavutluk ya da Kosova, akrabalık bağlarından dolayı da Türkiye ya da Sırbistan için forma giyebilir durumdadır. Bu duruma İngiltere de dahil oldu. Fakat İngiliz Milli takımında oynaması için 5 yıl İngiltere'de futbol eğitimi almış olması gerekiyor. Yani Januzaj’ın üç yıl beklemesi gerekecek. Onun için bu süre çok uzun olacaktır. Sırbistan için ise asla oynamayacağını söyledi. Türk Milli Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim ne kadar çok çabalamış olsa da Türkiye’yi seçmesi de uzak bir ihtimal görünüyor. Henüz milli takım seçimini yapmamış olan Adnan, kararını babasına bıraktığını söyledi. Babası Kosova’da oynamasını istemiş ama Kosova FIFA tarafından uluslararası futbol düzeyinde tanınmıyor. Şu an Kosova için oynaması imkansız olduğundan söylentilere göre bu seçimi henüz yapmamasının nedeni Kosova’nın üye olmasını beklemesiymiş.


Henüz yolun çok başında olan Adnan Januzaj’ın abilerinin yolunda gidip gitmeyeceğini ve hangi milli takımda - belki bir gün dünya kupasında – izleyebileceğimizi zamanla göreceğiz ama kuşkusuz 1995’li yeni jenerasyonun yıldızlarından olan Januzaj , Manchester’ın yeni 7 numarası olma yolunda hızla ilerlemekte.


25 Eki 2012

Şampiyonlar Ligi'nde Üçüncü Haftanın Notları

A Grubu
Dinamo Zagreb-Paris Saint Germain(0-2) maçı Zagreb temsilcisinin sıfır çekmeye bir adım daha yaklaştığı başka bir maç oldu. Sanırım yanlış geldiler. Gol atabilecekleri bile meçhul. Bu arada parayla saadet oluyormuş.

Porto-Dinamo Kiev(3-2) maçında Jackson Martinez attığı iki golle gelecek sezon Chelsea'ye transferini garanti altına aldı. 


B Grubu
Arsenal-Schalke(0-2) maçının ardından Schalke her kulvarda varım dedi. Gunners cephesi ise Norwich maçının etkisinden çıkamamış gibiydi.

Montpellier-Olympiakos(1-2) maçı Yunan ekibi gecenin güzel geri dönüşlerinden birine imzasını attı.


C Grubu
Zenit-Anderlecht(1-0) maçında Zenit tek attı(hep bu kalıbı kullanmak istemişimdir Fotomaç misali).

Malaga-Milan(1-0) maçında son saniyede oyuna giren Onyewu eski takımı karşısında galibiyette büyük pay sahibi oldu. Joaquin hafta sonu Valladolid maçının ardından bu maçta da "penaltı kaçırmak benim işim" dedi.


D Grubu
Ajax-Manchester City(3-1) maçı sonrası Roberto Mancini "Bu benim hatam. Takımı iyi hazırlayamadım." Yani parayla saadet olmaz dedi.

Borussia Dortmund-Real Madrid(2-1) maçında C. Ronaldo'nun gol sonrası tribünlere yaptığı sakin olun hareketi maçın son düdüğüyle anlamını yitirdi.


E Grubu
Nordsjaelland-Juventus(1-1) maçının ardından grupta üç beraberliğe ulaşan Juventus 82 Dünya Kupası şampiyonu İtalya'ya nazire yapmaya çalışıyor gibi. Nordsjaelland ise grupta ben de varım dedi.

Shakhtar Donetsk-Chelsea(2-1) maçında son şampiyon sahadan silindi. Shakhtar ise grupta liderliği söke söke almayı başardı. Anlaşılan bu sefer Lucescu zamanında Galatasaray'ın başındayken yaptığı gibi altı beraberlikle gruptan çıkmaya çalışmayacak.

F Grubu
BATE Borisov-Valencia(0-3) maçında BATE'yi rüyadan "karabasan Soldado" uyandırdı.

Lille-Bayern Münih(0-1) maçında görüldüğü üzere Fatih Terim çok haklı: "Avrupa'da her gün yağmur var." Bayern Münih de bu yağmurda oynamaya alışkın. Zira Lille'i geçerken yağmura rağmen(!) hiç zorlanmadılar.

G Grubu
Spartak Moskova-Benfica(2-1) maçı bir kez daha gösterdi ki Spartak gol atmayı da yemeyi de çok seviyor. Maçın sonunda çıkan ufak çaplı gerginlik ise insanın aklına ister istemez yıllar önce Roma-Galatasaray maçında çıkan arbedeyi ve Gaziantepsporlu Lima'yı getiriyor.

Barcelona-Celtic(2-1) maçında -İsa figürünü andıran tipiyle- Samaras yine golünü attı ancak son sözü Barcelona söyledi.


H Grubu
Galatasaray-Cluj(1-1) maçında Dany kaçırdı Semih tuttu. Rumen takımının hocası Ioan Andone'nin maçtan sonra işine son verildi. Ancak bu durumun maçla bir ilgisi yoktu. Ligde alınan kötü sonuçlar yüzünden hocanın ipi çekildi. Galatasaray bu sezon ilk puanıyla tanıştı tanışmasına da uzun yıllardır hasret kaldığı galibiyete henüz ulaşamadı.

Manchester United-Braga(3-2) maçı Salı gecesinin en iyi geri dönüşüne sahne oldu.









Şampiyonlar Ligi'nde İlk Haftanın Notları

Şampiyonlar Ligi'nde İkinci Haftanın Notları

5 Eki 2012

Şampiyonlar Ligi'nde İkinci Haftanın Notları


A Grubu
Dinamo Kiev-Dinamo Zagreb(2-0) maçında Zagreb temsilcisi Dünya Kupası’na Asya kontenjanından katılan "Çin"vari tutumunu sürdürdü. Dinamo Zagreb bu sezonun bir numaralı “sıfır çekme” adayı.

Porto-Paris Saint Germain(1-0) maçı Lavezzi’nin isyanı oldu. 73. Dakikada oyuna girip 80. dakikada oyundan alınan Lavezzi’nin isyanını üç dakika sonra James Rodriguez duydu ve PSG’nin biletini harika bir golle kesti.


B Grubu
Arsenal-Olympiakos(3-1) maçında Ramsey’in son dakika golü bu sefer bir ünlüyü öldürmedi. Pire temsilcisi ise henüz galibiyetle tanışamadı.
Schalke-Montpellier(2-2) maçında Schalke 10 kişi kalmış rakibinden son dakikada gol yemeyi başardı ve Arsenal’le beraber grubu domine etme şansını elinin tersiyle itti.

C Grubu
Zenit-Milan(2-3) maçı sonrası Zenitli futbol severlerin kafası bir kez daha karıştı: “Parayla saadet oluyor mu, olmuyor mu?” Milan cephesindeyse El Shaarawy ve Emanuelson haricinde gol atacak yeni isimler aranıyor.

Anderlecht-Malaga(0-3) maçından sonra bir kez daha anladım ki para Malaga’ya yaramış. Milan maçının yıldızı Proto’nun çabaları bu sefer Anderlecht’e yetmedi. Eliseu ise öyle güzel iki gol atmış ki…

D Grubu
Ajax-Real Madrid(1-4) maçı Ricardo Kaka’nın yükselen formuyla Cristiano Ronaldo’nun şahsi şovuna sahne oldu. Benzema’nın attığı gol ise maçın en güzel hareketiydi.

Manchester City-Borussia Dortmund(1-1) maçında oyunda sadece on dakika kadar yer alan Mario Balotelli penaltı öncesi ve sonrasında Weidenfeller ile yaşadığı diyaloglar nedeniyle maçın önüne geçmeyi başardı. Sonuç olarak Mario sürrealist tavrından vazgeçmiş değil.



E Grubu
Nordsjaelland-Chelsea(0-4) maçında Danimarkalılar –Kiev-Zagreb maçının bir gün öncesinden- Dinamo Zagreb’e yalnız değilsiniz mesajı yolladı. Chelsea ise yarı sahada çift kale maçtan hallice bir oyunla İskandinavya seyahatini tamamladı.

Juventus-Shaktar Donetsk(1-1) maçı kale arkası bilet fiyatlarını protesto eden Juve taraftarının isyanı oldu.

F Grubu
BATE Borisov-Bayern Münih(3-1) maçı Manuel Neuer’in çaresizliğini anlatan doksan dakikalık bir sanat filmi gibiydi. Giriş kısmında Kroos’un boş kaleye yollayamadığı top; gelişme kısmında savunma hatalarıyla örülü Bayern savunması ve sonuç kısmında Ribery’nin umut veren golü vardı. Ancak final sahnesi bir hayli vurucu oldu seyirci açısından: Bressan’ın kontra topla gelen golü ve “Neuer’in Büyük Çaresizliği”.

Valencia-Lille(2-0) maçı Dinamo Zagreb’e destek maçı mahiyetindeydi. F Grubunun açık ara en kötü futbolunu oynayan Lille Şampiyonlar Ligi’nde “sıfır çekme”ye bir adım daha yaklaştı.

G Grubu
Spartak Moscova-Celtic(2-3) maçı Celtic’in Şampiyonlar Ligi’ndeki deplasman maçlarındaki 11 maçlık mağlubiyet serisinin sonu ve turnuva tarihindeki ilk deplasman galibiyeti oldu.

Benfica-Barcelona(0-2) maçında Carles Puyol’un kırılan kolu Barça’nın üç puan sevincini gölgeledi.

H Grubu
Cluj-Manchester United(1-2) maçı da Van Persie’ye yaradı, Rooney’nin sakatlıktan dönmesi de…

Galatasaray-Braga(0-2) maçı da Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’ndeki altı yıllık galibiyet hasretini dindiremedi. Braga ise üzerine gelen takımlara karşı ne kadar etkili bir futbol oynadığını bir kez daha gösterdi. Bakalım Old Trafford’da üzerine gelen Manchester United’a kaç tane atacaklar(!).

Şampiyonlar Ligi'nde İlk Haftanın Notları

3 Tem 2012

Az mizahlı turnuva


Yıllarca Oliver Kahn'ın eldivenlerini asmasını bekleyen Jens Lehmann, "aslında Neuer'den defans oyuncusu olarak yararlanılabilir" açıklamasıyla Almanya'nın genç kalecilerine umut aşıladı.

-Turnuvanın bitimiyle TRT'nin "Saha Dışı" isimli rezaleti sürdüremeyecek olması ülke çapında kutlamaları da beraberinde getirdi. Özellikle Mesut Özil üzerinden parodisi yapılan gurbetçi aksanı epey tepki toplamıştı.

-Dünya Polonya'ya yasadışı yollardan vuvuzela sokulmasını önleyen cesur gümrük memurunu konuşuyor.

-Ersin Düzen maç anlatırken, Ertem Şener'in reklam sektörüne yönelmesi ikilinin arasına kara kedi mi girdi sorusunu akıllara getirdi.

-Gaziantepspor teknik direktörü Hikmet Karaman'ın antreman yerine final maçı yorumculuğunu tercih etmesi Football Manager 2013'te "üç işi aynı anda yapabilen menajer" kisvesiyle oyunseverlere sunulacak.

-Ömer Üründül'ün ailesi can güvenliği sebebiyle tanık koruma, kollektif futbol oynama ve bloklararası bağlantı programına alındı.

-Fransalı genç futbolcular Mexes abilerinin soyunma odasında Edith Piaf 'tan başka şarkıcı dinletmemesinden şikayetçiydi. Phillippe'nin gençlere Zara'yı ve İlkay Akkaya'yı sevdiren Servet Çetin'e özendiği sanılıyor.

-Portekiz milli takımının başarılı savunmacısı Pepe'nin turnuva öncesi, 3-1 yenildikleri Türkiye maçı sonrası hırs yapıp direkleri tekmeleyerek ayaklarını yonttuğu video kimliği bilinmeyen kişilerce sosyal medyaya sızdırıldı.

-Penaltılara giden İspanya- Portekiz maçında son penaltıyı kullanamadan elenen Portekiz'de ağızları bıçak açmıyor. Penaltı atışını gole çeviremeyen Bruno Alves ve bu yüzden penaltı kullanamayan Cristiano Ronaldo'nun odaları ayırdığı biliniyor.

-Play Station oynarken maçın penaltılara uzamasına dayanamayıp ağlamaya başlayan Cristiano Ronaldo, sevgilisi Irina Shayk'ın Hürriyet gazetesinde haftada bir çıkan pozlarına göz atarak sakinleştirilebildi.

-Andriy Shevchenko'nun bir sonraki Dünya Kupası'na kadar yeni geliştirilen "beden dondurma" formülüyle Kiev'de korunmasına ve uykuya yatırılmasına karar verildi. Sheva'nın son sözü, " Neredesin Beschastnykh?" oldu.

-Rusya Başkanı Vladimir Putin "Bizim bir "Gosplan" geleneğimiz vardı, futbol takımımıza neler katabilir, araştırıyoruz." dedi.

-Andrey Arshavin, Ertuğrul Sağlam ve Lotthar Mattheus'un kendisinde yerlerinin çok ayrı olduğunu Firstly Defence ekibine anlattı.

-Shakira, turnuva için kendisinden şarkı talep etmeyen Platini'ye öfke kustu. Bilindiği gibi Shakira, Femen kadınlarıyla klip çekecekti.

-Rafael Van der Vaart "Eşime duydukları ilginin yüzde birini bana duysalardı" Van Bommel'in yerinde ben oynardım açıklamasıyla Hollanda kamuoyuna sitem ve teessüflerini bildirdi.

-Koruyucu başlık takan Petr Cech'e sorunun beyninde değil, ellerinde olduğunu anlatmaya çalışan spor spikeri Stjepan Duzen'in görevine bilnmeyen nedenlerle son verildi.

-Turnuvanın en iyi oyuncusu seçilen Andres Iniesta'nın Facebook'a bir başka soyunma odasında sevinç fotoğrafı koymasına İslamcı hayranlarından "Yeter!" tepkisi geldi. Bilindiği gibi Iniesta her fotoğrafında küloduyla ve Necmettin Erbakan'la hafızalara kazınan parmak işaretiyle poz veriyor.

-Slaven Bilic Lokomotiv Moskova'yla anlaşmış olmasına rağmen hobi olarak gitar çalmayı sürdürmek istemediğini, grubunu yeniden toparladığı anda teknik direktörlüğü bırakacağını açıkladı.

-Zlatan İbrahimoviç stadyumlara kurulan dev ekranlardan kendisini izlemeyi gol atmaya yeğlediğini ima eden konuşmasıyla büyük tepki topladı.

-Turnuvanın kapanış şenliklerindeki gösterilere anlam vermeye çalışan yüz binlerce Avrupalı final maçının ilk 14 dakikasına konsantre olamadı.

29 Haz 2012

Cesare'nin hakkı Cesare'ye

EURO 2012'de otuzuncu maç geride kalırken; turnuvayı takip edenlerin takdirlerini toplayan en popüler isimler Andrea Pirlo, Mario Balotelli ve Gianluigi Buffon oldu. Ancak unutulan bir nokta var ki bunu hatırlatmak boynumun borcudur...

Cesare Prandelli takımının başına geçtiği günden beri maç kaybetmeyen bir teknik adam. Ancak turnuva boyunca medyada ne Joachim Löw ne Del Bosque ne de Slaven Bilic kadar adından söz ettirebilmiş bir isim değil. Belki de diğer suratlar daha tanıdık olduğu için böyle oldu gidişat. Cristiano Ronaldo'nun sadece iki maçta eli yüzü düzgün bir top oynayıp adından bu kadar söz ettirdiği bir ortamda Prandelli'ye olan yaklaşımı normal karşılayamıyorum.

C grubunun ilk maçında İspanya'ya karşı 3-5-2 gibi çağ dışı  addedilen bir sistemle De Rossi'yi liberoda; Giaccherini'yi ilk on birde oynatarak mücadele veren İtalyan teknik adam çoğumuzu şaşırtmıştı. İkinci maçta Hırvatistan karşısında yine aynı taktikle sahaya çıktı ve iki maçtan da sahadan 1-1'lik beraberliklerle ayrıldı İtalya. Grubun son maçında İrlanda karşısına mutlak favori olarak çıkan İtalya 4-4-2 sistemini uygulamaya başlamıştı. İrlanda karşısında alınan 2-0'lık galibiyet ve girilen çok sayıda pozisyon beni de final için açıkçası çok umutlandırmıştı. Çeyrek finalde İngiltere karşısına yine aynı sistemle sahaya çıkan İtalya gol pozisyonu rekoru kırmıştı; ancak bir türlü gelmeyen gol yüzünden İtalya'nın tur ümitleri başka bahara kalacaktı. Yarı final maçında Almanya karşısında Maggio ve Abate'den yoksun çıkan İtalya'da sağ bek krizi yaşanıyordu. En mantıklı gözüken 3-5-2'ye dönmekti. Kadrolar açıklanınca bir şok daha bizi bekliyordu. Balzaretti sağ bekte başlayacak, sakatlığı geçen Chiellini ise sol bekte... İşleyen taktiği bozmamakta direten Prandelli sol ayaklı sağ beki ve stoper menşeili sol bekiyle -zaman zaman sol bek de oynayabilen bir stoper- turnuvanın düne kadar en iyi futbolunu oynayan takımı karşısına çıktı ve kazandı. Elindeki -eskiye oranla güçsüz sayılan- kadroya üst düzey bir futbol oynatan Prandelli final maçı öncesi turnuvanın en iyi teknik adamı ödülünü fazlasıyla hak etti. Finalde iyi oynayan(İtalya) kazansın...

10 Haz 2012

Bana Yine Hasret !

 



      Tribünden başlayarak şöyle bir yorum yapayım: Portekiz'in baş kahramanları her ne kadar yetmese de Coentrao ve Ronaldo'ydu; ve neden bilmem ama bunun nedeni de bence Portekiz'in altın çocuğunun tribünde olmasıydı. Mourinho'nun tribünde değil de her zaman ki yerinde kulübede olmasını çok isterdim. Portekiz'i bir de öyle seyretmek sanırım son senelerdeki en büyük hayalim. Çünkü kim takımın başına gelse bu takımı beklentilerin altında oynatmayı bırakın yerin dibinde yönetiyor. Her turnuvaya büyük beklentilerle gelip daha ilk maçtan tamam yine olmayacak bu iş dedirtmek çok anormal olmasına rağmen artık kabullenilmiş bir durum haline geldi. Bu yüzden maç içinde en çok taktik değişiklikleri değil, hakem kararlarını değil Mourinho olsaydı maç böyle devam ederken nasıl davranır nasıl değişiklikler yapar bunun muhasebesini yaptım kendi içimde.
                                                                                     

      Zaten eğer böyle bir iç muhasebesiyle uğraşmasaydım, "bu kadar eziyet yeter hadi artık biraz heyecanlanın" gibi bir lütuf olan uzatma dakikalarına kadar televizyonla bakışarak arkadaş olabilirdik. Her ne kadar bir şeyler yapmaya çalışsalar da uzatma dakikaları hariç Portekizli oyuncuların yaptıkları , final sınavında boş kağıt vermemek için yapılan karalamalar kadar oldu. Hatta bir ara Ronaldo o kadar sıkılmış olmalı ki maçın en iyi hareketini savunmadan röveşata ile topu uzaklaştırmaya çalışarak yapmayı denedi. Coentrao' ya dip not düşerek " Aldırma deli gönül, giden gitsin, sen şarkılar söyle içinden, boşver" şarkısını atfetmeyi de boynumun borcu bilirim.
     
         Bu kadar çok olumsuz söz söylenir mi sadece bir maç için denebilir ama şunu da söylersek çok daha açıklayıcı olacaktır: Seremoni de en çok dikkatimi çeken şey Portekizli oyuncuların daha çok podyumdaymış gibi olmalarıydı. Tamam saçı başı dağıtın da gelin demiyorum, tamam çok yakışıklı çocuklarsınız hepinizin stilistlere yatıracak istemediği kadar parası da var, o da çok güzel... De biraz da maça odaklansanız neler neler olacak. Böyle gelmiş böyle gider mi bilinmez ama bu oyunla nereye kadar gideceği çok da meçhul değil sanırım. Ve son olarak, oyuncuların stilistleri onları bu kadar iyi anlayabiliyorsa, yine şunu söylemeliyim ki tutun kulağından bir kaçını kulübeye oturtun da teknik direktör ne zaman ne söyleyeceğini daha iyi kavrasın.