Esenler'de dünyaya gözlerini açtı,bebekler zaten dünyaya
geldiklerinde uzun bir süre dünyayı siyah-beyaz görürlerdi;ancak Nihat bu süreyi insiyatif alarak süresiz uzattı.Esenler'de işçi bir babanın 6 çocuğundan biriydi anlayacağınız imkanlar kısıtlıydı,sonrası bildiğimiz bir futbol hikayesi gibi başlıyor ama ezberleri bozarak devam ediyordu.
Esenlerspor'da kulak şeklinin avantajıını kullanan bu çocuğu rüzgarı arkasına aldığında,sağ kanatta kimse yakalayamıyordu. Derken sağ kanattan hızla kaptığı topla ceza sahasına sokulurken,rakip sol beki geride bırakarak kendisini bir anda Fulya'da buluyor, lise bittiğinde Beşiktaş altyapısında birgün Robert Pires adlı vatandaşın en yakın arkadaşlarından biri olacağını bilmeden başlıyor ter akıtmaya.
Emekçi babasının örnek çalışkanlığı galiba onun fikriyatında belli bir yer etmiş ki çalışmaktan başka birşey bilmiyor Kahveci bu yıllarda.Yetenek tek başına yetmez diyerek sabrediyor ve Fuat Çapa'nın tavsiyesiyle John Benjamin Toshack tarafından A takıma alınıyor. 9 Kasım 1997 tarihinde Beşiktaş formasıyla ilk resmi maçına Bursaspor karşısında çıkacak olan Nihat, babasına :''Gelme istersen bu maça,annemle ilgili çok kötü şeyler duyabilirsin,sinirin bozulur, kaldıramayabilirsin'' diyor ve o maça giden 'baba Kahveci' sonrasında bu konu hakkında tövbe ediyor.
2002 Ocak ayına gelindiğinde 5 milyon euro karşılığında Real Sociedad'ın yolunu tutmuş Nihat. Dönemin Beşiktaş teknik direktörü ''Nihat'ı satarsanız şampiyonluğu satarsınız'' diyor ama dinletemiyor nitekim ne kadar haklı çıktığı sezon sonunda anlaşılıyor. Artık kapalı tribünün önünde gol attıktan sonra şezlonga uzanır edasında uzanan bir Nihat'ı göremeyecek olmanın hüznü var Beşiktaş taraftarında. Serdar Bilgili ısrarla çok karlı bir iş yaptıklarını ifade ederek endüstriyel futbolun ''şeref'' tribününden el sallıyor purosuyla o dönem.Yıl 2002 Milli takımla dünya üçüncülüğü,yıl 2003 Roy Makaay'ın ardından -bana göre golcülerin Allah'ı olan- Ronaldo'yla birlikte gol krallığında 2 .oluyor.Bu sıralarda Türkiye'deki sosyete pazarlarında 15 numaralı Nihat formaları kapış kapış gidiyor,Beşiktaşlıların aidiyet duygusunun yanında anlam veremesem de miili gururumuz gözüyle izleniyor Nihat Türkiye'de.
Ben de Trt başında Nihat'ın maçlarında attığı gollerden sonra kanepenin üzerinde zıplayan taraftayım. 'Bak baba bizim çocuk yine salladı birtane, ayaklarına kurban bunun' diyerek geçti haftalar.
2009-2010 sezonu öncesi yaz ayları, keyifliyim ama yeni sebepler arıyorum. Gözlerim son dakika transfer haberlerinde ister istemez. Bilinen bir gerçek var ki futbol hastaları olarak yaz aylarındaki misyonumuz çıkan en asparagas haberlere bile heyecanlanmaktır. Neyse bir akşam baktım ki Nihat yuvasına dönmüş. Aldığı para biraz çokmuş ama ona helal olsunmuş,kimler neler almıyormuş ki sonuçta...
Oynadığı iki sezonda Beşiktaşlılığına yakışır şekilde sahada mücadelesini vermiştir Nihat Kahveci.Evet birşeyler ters gitmiştir,olmayan olamayan birşeyler vardır ama formayı giydiği her maçta onun ağırlığına uygun hareket etmiştir. İzleyenler oynadığı futbolu, onu tanıyamaz hale gelmiştir artık ve sonunda Beşiktaş'la yolları ayrılır 2 senelik bir başarısızlık öyküsünden sonra. Bu süreçte olanlar bilindik nankör taraftar hikayeleri...Kadın futbolunda bile göremeyeceğimiz ürkeklikte futbol oynayan kıymetli ayaklarını sakatlanırım korkusuyla araya sokmaya lütfetmeyen tangocular,sambacılar baş tacı edilmiş ama Nihat'ın bahtsız annesi Dolmabahçe'de ne yazık ki yine iyi anılmamıştır. Manevi erozyonun ayyuka çıktığı Beşiktaş camiasında aslında şaşırılmayacak şeylerdir bunlar.
Yurtdışında oynadığı zamanlarda formda olsun formsuz olsun başta Fenerbahçe'den olmak üzere birçok teklifler almıştır Nihat; fakat o yorulmadan hep aynı cevabı vermiştir: ''Ben Beşiktaşlı Nihat'ım,döneceğim yer Beşiktaş'tır,başka bir Türk takımında asla oynamam.''
Tarih 17 Ocak 2012. Nihat Kahveci profesyonel futbolculuk kariyerini noktaladığını açıkladı.Teşekkürler Beşiktaş'ın evladı Nihat Kahveci, sözünün eri olduğun için, başkaları gibi olmadığın için...Ve henüz 33 yaşında başarısız oyunun yüzünden sana küfürü layık görenlerin başını öne eğdirdiğin için. Bir kesim her zaman konuşacaktır elbet ama unutma ki ''Vefa'' senin için olmadığı gibi bizler için de sadece bir semt adı değildir.
Not:2 senedir beni tek heyecanlandıran gol Porto'ya attığın goldü Nihat abi. Ama maçı izlediğim kafede yere yakın ve içi boş tavana attığım yumruktan sonraki göçük senden bir hatıra olarak duruyor benimle. Sağ ayağına sağlık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder