1 Oca 2012

Ferguson duymasın, veliaht kim?


Viskilerin etiketi üzerinde şöyle bir ibare vardır, "distilled and matured in...". Alex Ferguson da, distilasyonunu İskoçya'da geçirdiği futbolculuk kariyeriyle (forvet- 317 maç/170 gol) tamamlamış, teknik direktörlüğe süzülerek, olgunlaşmasını yine İskoçya'nın Aberdeen takımına 8 senede 10 kupa getirerek tamamlamıştı.
45 yaşına ülkesi çapında başarılarla gelmiş, artık olgun diyebileceğimiz üstad, 1986 yılında sakızı ile beraber Manchester United'ın başına geçmişti. 25 yıllık dönemde neler yaşandığını az-çok futbola bulaşan kimseler bile iyi bildiği için tekrar anlatmayalım. Kişisel kanaatim yalnızca kupa alımı= başarı olmasa bile, bu kadar senede aldığı 37 kupa, "helal olsun" dedirtiyor insana. Şimdi konumuza gelelim:
Dün itibariyle 70 yaşını dolduran Alex Ferguson'un emekli olmaya pek niyeti yok gibi. "Beni ne zaman kovarlarsa o zaman bırakırım." minvalinde bir cümle söylediğini hatırlıyorum ama Manu'ya gelme sebebi olarak gösterdiği ve 25 yıla bakıldığında gerçekleştirdiği "Liverpool hakimiyetini kırma arzusu" Kenny Dalglish Liverpool'a dönmüşken tekrar hortlayabilir, bu kez hakimiyeti elden bırakmamak olarak. Zaten Arsenal menajeri Arsene Wenger de hala koltuğunda(Koltuk sallandı ama henüz yıkılmadı). Dolayısıyla Ferguson başarıya doymuşluğunun yanında rekabeti hala sevip sevmediğini gözden geçirebilir. Neden olmasın?
Olmazsa, Ferguson yakın zamanda Manchester United'dan o veya bu şekilde ayrılırsa, takımın başına kim gelir? Soru bu. Biraz duygusal,biraz mantıki, benim 5 kişilik listem:
1.Josep Guardiola: 41 yaşındaki teknik direktörün Barcelona ile yaptıkları ortada. Bayern Münih'in başkandan scout'lara eski oyuncuları bünyesinde tutmaya devam etmesi gibi Barcelona'nın da oyun kurgusunda, oyuncu yetiştirmede vs. süreklilik için benzer bir şeyler peşinde koştukları gözüküyor. Nitekim şimdiye dek sistem başarılı işledi. Fakat şu soru aynı Messi'ye sorulduğu gibi Guardiola'ya da sorulmaya başlandı: "Başka bir takımda başarılı olabilir mi?". Malum bir de Rijkaard'ın Galatasaray faciası var Türkiyeli taraftarların hafızasında. O yüzden eminim biz daha fazla sormuşuzdur bunu birbirimize. Guardiola ise bu sorunun cevabını aramak için gözükmese bile; kulüp tarihinde "efsanevi" olmak statüsünü, Mourinho gibi her limanda bir Şampiyonlar ligiyle-bireysel başarıyla takas edebilir yakın zamanda. Barcelona yoluna Roma'ya gönderdiği Luis Enrique ile devam eder belki de.
Kişisel kanaatim Guardiola'nın Manu'nun başında çok değil bir-iki sene kupasız kalmasının kendisini koltuğundan edeceği yönünde. Bir Alex (F.) değil sonuçta.
2.José Mourinho: Beşiktaş'ın Portekiz'den henüz getirmediği iki kişiden biri olan Mourinho geçtiğimiz günlerde, zamanı geldiğinde Premier Lig'e yeniden dönmek istediğini açıkladı. Zaten kontratına "Manchester United çağırırsa gider." yazdırdığı söylentisi bir kenarda duruyor. Nisan ayında "Manu'nun bir sonraki menajeri benim." gibi bir açıklama da yaptı ama Ferguson'dan "José benim yakın bir arkadaşım, kendisinin geleceği üzerine birkaç kez konuştuk ve İngiltere'ye dönmeyi istemesini anlayabiliyorum. Ama benim pozisyonumun kendisine ne zaman uygun hale geleceğini söylemek zor, buna sağlığım karar verecek." cevabı gecikmedi. Real Madrid'de Sportif Direktör Valdano'nun takımı boklu dondurmaya benzetmesi, kafasına göre transferleri Mourinho'yu kızdırsa da giden kelle Valdano'nun olmuştu. Fakat Mourinho'nun bunu unutacağını pek sanmıyorum. Yalnızca o yüzden olmasa bile, Barcelona efsanesini bitirme arzusunu bir başka bahara bırakıp Ferguson'un koltuğu boşaltmasına sevineceğini düşünüyorum.
Kanımca, Giggs'in yerine Galler'in yeni Giggs adayı Gareth Bale'i transfer edip, Nuri'yi de yanında Old Trafford'a getirirse, Manchester başarı geleneğini sürdürmeye Mourinho ile devam edebilir.
3.Ole Gunnar Solskjaer: Bebek yüzlü katilimiz, "20LE"GEND'imiz, kulübeden gelerek takımına katkı koyma üzerine Semih Şentürk'ün mislince büyüğü Solksjaer de Manu taraftarlarının gönlünden geçiyor hiç kuşkusuz. Bunda genç Ferguson'unki gibi bir başka ligde kendini kanıtlıyor oluşu da etkili olabilir. Zira Manu'nun rezerv takımını çalıştırdıktan sonra gittiği Molde'yi düşme hattından zor kurtulduğu bir sezondan alıp liderliğe doğru götürüyor. Onun hakkında yazabileceğim sayfalar dolusu övgü var ama futbolculuğu için. Kulübede, özellikle Manu kulübesinde olmayı sever diyeyim ve adaylar arasında duygusal olarak en çok kendisine yakın olduğumu belirteyim.
4.David Moyes: İskoçyalı menajerlerin Premier Lig'e yaptıkları katkı Ada'ya ikinci bir İskoç Aydınlanması yaşattı desek, çok da yanlış olmaz herhalde. 10 yıldır Everton'u çalıştıran Moyes'in bu süre içerisinde yalnızca yüzde 40'lık bir galibiyet oranı "acaba?" sorusunu sordursa da, sürekliliği devam ettirebilecek ve Lig'i tanıyan birinin, daha iyi finansal olanaklarla neler yapabileceği alınabilir bir risk kanımca. (Geçen gün Tanıl Bora, Radikal'de Matt Busby, Dalglish ve Ferguson'un sosyalist olduklarını eklemeden geçmemiş, Moyes'un da sosyalist olduğu bilgisini ben vereyim.) Manu taraftar sitelerinde kendisine epey destek de varmış duyduğuma göre.
5.Roy Keane, Ryan Giggs, Paul Scholes: Çocukluğumuzun kahramanları, içine Peter "Şımaykıl"ı, Gary Neville'ı ve David Beckham'ı da (aslında o altın takımın hepsini) dahil edersek... Türkiye'de olsa bu üçünden birisini teknik direktör yapar; yanlarına antrenör olarak da diğerlerini monte ederdik. Gelgelelim bu Manu için pek mümkün ve profesyonel bir adım olarak gözükmüyor. Roy Keane'in aristokratik imajının altında agresif ve başarısız bir menajer oluşu kaybolmazken (Sunderland ve Ipswich fiyaskoları), Giggs'in ve Scholes'ün Ferguson'dan damıttıkları bilgileri başka bir yerde kanıtlamadan Manu'da başlamaları zor gözüküyor. Giggs'in zaten Lee Sharpe'dan aldığı formayı bırakmaya niyeti yok gibi, bırakmasın. Fakat Scholes'un sessiz ama derinden yapısıyla bu takıma bir gün futbolculuk dışı bir şekilde de hizmet edeceğini düşünüyorum. Bu üçü de duygusal kontenjanımdan.
---
Manchester çocuğu Morrissey'in bilmem kaçıncı Manchester konserinden konuya imalı gelebilecek bir şarkı ile veda edelim.
"There is a Light that never goes out"

Hiç yorum yok: