30 Eyl 2013

EPL'de 500'ler kulübünün son üyesi: Gareth Barry

Gareth Barry 16 yaşındayken Brighton & Hove Albion'dan Villa Park'a adım attığında yıl 1997'ydi. 1997-98 sezonunun sonuna doğru ilk kez Aston Villa formasıyla sahaya çıktığında üçlü savunmanın en solunda Gareth Southgate ve Ugo Ehiogu gibi iki tecrübeli isimle yan yana oynadı. O sezon sadece üç maçta forma şansı bulsa da bir sonraki sezon neredeyse sezonun tamamında bordo-mavi formayı terletti. Milli takıma çağrıldığında henüz 19 yaşındaydı ve İngiltere'nin EURO 2000 kadrosunda yer alan en genç futbolcu olmayı başardı.

Türkiyeli futbol severlerin birçoğu onun adını ilk olarak Alpay Özalan'ın Aston Villa'ya transfer olmasıyla duymuştur. Çocukken yurt dışına futbol oynamaya giden futbolcularımızı yalnız bırakmamak adına FIFA serilerinde onların olduğu takımları şampiyon yapmakla çok uğraştım. Hatta taraftarlık boyutunu gerçek dünyaya da uyarlayarak Aston Villa'nın bordo-mavi formasını da aldım. Tabi ki arkasında Alpay yazmasını çok isterdim ancak o zamanki maddi şartlar buna uygun değildi. Zaten forma da orijinal değildi.

Gareth Barry ilk başta stoper olarak başladığı İngiltere Premier Ligi'nde daha sonra sol bek, sol açık, sol orta saha mevkilerine derman olarak denendi. Ancak en sonunda "ön libero" olarak futbol sahalarında kendine yer buldu. Aston Villa'da yıllarca kaptanlık yaptı. 2000 yılında Chelsea'ye 1-0 kaybedilen FA Cup finalinde oynadı. Aston Villa ile kazandığı tek kupa 2001 yılında Inter-Toto Kupası oldu. 2008 yazında Liverpool'a transferi Birmingham'da gündemi bir hayli oyaladı. En nihayetinde transfer gerçekleşmedi ve menajer Martin O'Neill Barry'nin kolundan pazubandı aldı. Gerçi 2009 ocağında yeni kaptan Martin Laursen uzun süreli sakatlanınca pazubant tekrardan Barry'nin koluna takıldı.

2009 yılının sonunda Liverpool'dan talep edilen 18 M Sterlin'den 6 M Sterlin daha azına Manchester City'ye transfer oldu. Aston Villa taraftarı on iki yıl boyunca 441 kez formalarını terleten kaptanlarına tepkiliydi. Parayı seçtiği için kendisini çok eleştirdiler. Barry 2011 yılında City ile FA Cup'ı kaldırdı. 2011-12 sezonunda 44 yıl sonra gelen EPL şampiyonluğunda sezonun neredeyse tamamında(34 maçta) mavi formayı sırtında taşıdı.

2 Eylül 2013 tarihinde -transferin son gününde- City'den Everton'a kiralandı. İlk maçında Chelsea karşısında alınan 1-0'lık zaferde büyük pay sahibi oldu. Samuel Eto'o karşısında gösterdiği performansla maçın adamı seçildi. Henüz 32 yaşındaki Barry EPL'de oynadığı 499 maçta 47 gole imza attı. 53 kez giydiği milli formayla da 3 kez gol sevinci yaşadı. Bugün oynanan Everton-Newcastle United maçında 500. kez EPL'de forma giyme başarısı göstermiş oldu. Hak ettiği değeri göremeyen nadir oyunculardan birisidir Gareth Barry. Aston Villa'da kalsa belki daha az hatırlanacaktı ama Villa taraftarı için daha büyük bir efsane olacaktı.

27 Eyl 2013

Dünya Kupalarında Afrika futbol tarihi

Afrika futbolu Türkiye'de çok rağbet görmeyen ama ülke futbolunun çok beslendiği bir alan. Türkiye'de Afrika futbolu denince akla ucuz maliyetlerle transfer edilen siyah insanlar gelir. Bunun yanında bu insanlara takılan türlü lakaplar ve ten renklerinden ötürü yapılan ve kimisi ırkçı olan benzetmeler de akıllarda yer etmiştir. 1998-99 sezonunda Trabzonspor forması giyen siyahi İngiliz futbolcu Kevin Campbell'a dönemin Trabzonspor başkanı Mehmet Ali Yılmaz'ın "yamyam" ve "rengi bozuk" ifadeleri Afrika kökenli futbolculara yapılan ırkçılığa örnektir. Türkiye'de Afrikalı futbolcu algısını ileri zamanlardaki yazılarda derinlemesine inceleyeceğim. Ancak bu yazıda asıl konumuz Afrika futbolunun Dünya Kupaları tarihinde bıraktığı izler.

Afrika futbolunu Dünya Kupalarında ilk olarak 1934 İtalya'da Mısır temsil etmiştir. İlk turda Macaristan'a 4-2 yenilerek elenen Mısır turnuvaya erken veda ederken Abdülrahman Fevzi Mısır adına atılan iki golün de sahibi olmayı başarmıştır. Daha sonra 1966 İngiltere'ye kadar Afrika futbolu Dünya Kupası'nda adından söz ettirememiştir. 1966'da ise 16 Afrika federasyonu turnuvayı boykot etmiştir. 1964 yılında FIFA tarafından alınan bir karara göre Afrika şampiyonu Asya veya Okyanusya şampiyonlarından biriyle play-off oynayarak turnuvaya katılmaya hak kazanabilecekti. 1970 Meksika'da Afrika'yı yine bir Kuzey Afrika ülkesi temsil etti. Fas oynadığı üç maç sonunda Bulgaristan ile 1-1 berabere kalarak kıta adına ilk puanı almayı başarsa da turnuvadan elendi. 1974 Batı Almanya'da ise turnuva tarihinin en kötü takımlarından birisi Afrika adına mücadele etti. Grupta oynadığı üç maçı da kaybeden ve turnuva tarihinin en farklı üç mağlubiyetinden birini alan Zaire(bugünkü adıyla Demokratik Kongo Cumhuriyeti) Yugoslavya karşısında 9-0'lık hezimetle sahadan ayrıldı. 1978 Arjantin'de kıtayı üçüncü kez bir Kuzey Afrika ülkesi temsil etti. Tunus gruptan çıkmayı başaramasa da Meksika karşısında aldığı 3-1'lik galibiyetle Afrika adına ilk zafere imzasını atan ülke olmayı başardı. Aynı zamanda Tunus'un teknik direktörü Abdelmajid Chetali turnuvaya katılan ilk Afrikalı hoca unvanını da kazandı.

1982 İspanya'da Dünya Kupası ilk kez 24 takımın mücadele ettiği bir turnuva haline geldi ve Afrika ülkelerinin kontenjanı ikiye çıktı. Cezayir aldığı iki galibiyete rağmen averajla gruptan çıkamadı. Diğer taraftan ise Kamerun aldığı üç beraberlikle averajla gruptan çıkamadı ve bir üst sırada yer alan İtalya üç beraberlikle çıkmayı başardığı gruptan sonra bütün rakiplerini mağlup ederek kupanın sahibi olmayı başardı. 1986 Meksika'da Cezayir sadece bir puan toplayarak elendi. Fas ise gruptan çıkmayı başaran ilk Afrika ülkesi oldu. Ancak ikinci turda Batı Almanya karşısında 1-0 mağlup olarak elendi. 1990 İtalya'da Mısır iki beraberlik, bir mağlubiyetle gruptan çıkmayı başaramadı. Kıtanın diğer temsilcisi Kamerun ise uzun süre hafızalarda yer edecek bir performans gösterdi ve çeyrek finale kadar yükselmeyi başaran ilk Afrika takımı oldu. Kadroların teslim edileceği son anlarda Kamerun Devlet Başkanı Paul Biya 38 yaşındaki forvet oyuncusu Roger Milla'ya özel bir ricada bulundu ve Milla Kamerun'un Dünya Kupası kadrosuna dahil edildi. Milla turnuvada attığı dört gol ve ilginç gol sevinçleriyle adından çokça söz ettirdi. Kamerun The Indomitable Lions(Boyun eğmeyen aslanlar) lakabını bu turnuvada kazandı. Kamerun grubun ilk maçında son şampiyon Arjantin'i 1-0'la geçerken Romanya'yı da 2-1 yenmeyi başardı. Sovyetler Birliği karşısında alınan 4-0'lık mağlubiyet Kamerun'un gruptan çıkmasına engel olamadı. İkinci turda Kolombiya'yı 2-1 mağlup eden aslanlar çeyrek finalde İngiltere karşısında uzatmalarda 3-2 mağlup oldu ve turnuvaya veda etti. 1994 ABD'de Afrika'yı ilk kez üç takım temsil etti. Kamerun ve Fas ilk turda elenirken Nijerya ikinci tura yükselmeyi başardı.

1998 yılına gelindiğinde Dünya Kupası artık 32 takımla oynanacaktı. Fransa'da düzenlenen kupaya Afrika adına beş takım katıldı. Kamerun, Tunus, Fas ve Güney Afrika Cumhuriyeti ilk turda turnuvaya veda etti. Nijerya ise üst üste ikinci kez ikinci tura yükselme başarısı gösterse de elenmekten kurtulamadı. 2002 Güney Kore&Japonya'da Kamerun, Nijerya, Tunus ve Güney Afrika Cumhuriyeti gruptan çıkma başarısı gösteremedi. Ancak turnuvaya ilk ve -bugüne kadar- son kez katılan Bruno Metsu'nun öğrencileri çeyrek finale yükselen ikinci Afrika takımı olmayı başardılar. Eski bir Fransa sömürgesi olan Senegal (tıpkı Kamerun gibi) son şampiyon Fransa'yı Papa Bouba-Diop'un golüyle 1-0 mağlup ederek turnuvaya başladı. Danimarka ve Uruguay ile berabere kalarak beş puan toplayan Senegal gruptan çıkmayı başardı. İkinci turda İsveç'i mağlup eden Senegal Türkiyeli futbol severlerin de hafızalarına kazınan bir maçta İlhan Mansız'ın attığı altın gol ile turnuvaya veda etti. 2006 Almanya'da ise Angola, Fildişi Sahili, Togo ve Tunus gruptan çıkmayı başaramadı. Nijerya ise üçüncü kez turnuvaya ikinci turda veda etti.

2010 Dünya Kupası Afrika futbolu adına en önemli dönüm noktalarından birisi oldu. Dünya Kupası ilk kez bir Afrika ülkesinde düzenlenecekti. Adaylar ise Fas, Libya/Tunus, Mısır ve Güney Afrika'ydı. Yapılan oylama sonucunda ev sahipliği hakkı Güney Afrika'ya gitti. Güney Afrikalıların yerel çalgısı vuvuzela turnuvada en çok iz bırakan simgelerden birisi oldu. Özellikle Afrika dışından gelen seyirciler vuvuzeladan çıkan sesten ötürü rahatsızlıklarını sık sık dile getirdiler. Hatta bir ara yasaklanması bile gündeme geldi. Bunun yanında Shakira'nın Güney Afrikalı bir grup olan Freshlyground ile birlikte seslendirdiği Waka Waka şarkısı da turnuvanın unutulmaz simgelerinden birisi oldu. Tabi ki şarkının sözlerinde geçen This time for Africa sloganı da hafızalarda yerini aldı. Güney Afrika Cumhuriyeti ev sahibi kontenjanından yararlanarak turnuvaya katıldığı için turnuvada ilk kez altı adet Afrika takımı yer aldı. Cezayir, Kamerun, Fildişi Sahili, Nijerya ve Güney Afrika kıta insanın beklentilerini karşılayamayarak gruptan çıkamadı. Çeyrek finale kadar yükselen Gana ise Uruguay'a penaltılarda kaybederek yarı finale yükselen ilk Afrika takımı olma şansını kaybetti.
2014 Brezilya'ya Afrika'dan katılacak olan beş takım Ekim ayının ikinci haftası ve Kasım ayının ortasında yapılacak olan play-off maçlarından sonra belli olacak. Eşleşmeler:
Fildişi Sahili-Senegal
Burkina Faso*-Cezayir
Etiyopya*-Nijerya
Tunus-Kamerun
Gana-Mısır
*Burkina Faso ve Etiyopya rakiplerini elemeyi başarırlarsa turnuvaya ilk kez katılacaklar.

6 Eyl 2013

Sıkıntı Var

'Bu sene de bir şey olmaz bu takımdan'
'Forvet transferi gecikirse Avrupa'dan erken eleniriz.'

Ben uğraşmak zorunda mıyım lan bunlarla? Birileri ağlamak zorunda mı ağız dolusu küfürle? Niye küfrediyoruz ki, neye sinirleniyoruz? Niye biz maç bitince normal hayata dönemiyoruz, hüzünlerin sevinçlerin kızgınlıkların ortasında kalıyoruz. Fenerli manitayı cimbomlu arkadaşı kırıyoruz, sonra kulübün menfaatlerini de gözeterek gönüllerini alıyoruz. O orda oynamaz bu burda oynamaz, şunu satalım bunu alalım. Nereye sığınalım? Üzüntümüzde teselliyi, sevincimizde mükafatımızı bu futbol topunun etrafında dönen en kaypak iş grubu olan futbolculara bağlamışız. Bize kim yükledi ulan bu tutkuyu, bu heyecanı.

Kimsenin sevmediği insanları seviyoruz:



Sevilmeyende sevilecek şeyi buluyoruz:



Sükuneti yaşamadık doğduk doğalı



Bunca sağlıksız insanın gözüne girmek zor tabi. Ahmet Çakar'ın dediği gibi 'sıkıntı var'. Bu bünyeler şanlı galibiyetlere de ağır mağlubiyetlere de alışkındır, hataları kaldırır ama yanlışa tahammülü yoktur. Biz Jaja'yı İstanbul'a sadece içmeye gittiği için sevdik, transfer görüşmesine değil içmeye gitti. Adam olun canımızı yeyin. Üzerinize sarı birşeyler giymeyin ve sahada o yuvarlak şeyin peşinden koşun. Basit lan çok basit.

5 Eyl 2013

Savaşın Çocukları

 
Evet ölüm belki de bir aşiretin adı, belki de çok daha fazlası Iraklılar için. İşte bu yüzden futbol sadece futbol değil. Ali Adnan da sadece bir futbolcu değil. Hele ki birkaç maç iyi oynadıktan sonra yüzbinlerce 'euro'luk kontratlara imza atan, tek dertleri alacakları araba olan Türk futbolcularla kıyaslayınca.

"Savaşın çocukları için çenedeki birkaç dikiş fazla acı verici değildir." diyordu Levent Özçelik abimiz 10 Temmuz 2013 Irak Uruguay u20 maçı sırasında Ali'nin çenesine dikiş atılırken. Doğruydu, Ali ne acıları atlatmıştı yanıbaşımızda.


O şimdi dünyanın en güzel 11'ini yapmakla meşgul. Kimi koysa hep bir fazla, kimi çıkarsa hep bir eksik. Biz mi? Biz yanıbaşımızda yaratılacak yeni acılara ortak olma peşindeyiz...




Bağdatlı Ali Adnan'ın ilk 11'i

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/24636501.asp

1 Eyl 2013

70'ler, 80'lerin ruhuyla... Bastır Ankaragücü!

Ankaragücü 104 yaşında! 31 Ağustos 1910 tarihinde kurulan kulübümüz dün 104 yaşına girdi, taraftar da Sakarya Caddesi'ni sarı-laciverte boyadı, ateşe verdi...

Taraftarı biraz sonraya bırakıp önce futbol konuşalım. Üç hafta önce Süper Lig ve 1. Lig'in başlamasıyla hemen her camia futbola tekrardan kavuştu. Şimdi sırada Ankaragücü'nün ligi 2. Lig Kırmızı Grup var...
Uzun zaman sonra büyük umutlarla girilen bir sezon... On binden fazla satılan kombine kart ve yeşeren umutlar... Ayrıca -üç eksik haricinde- büyük ölçüde koruduğumuz kadromuz ve futbolcuların, emekçilerin alacaklarının kalmaması şampiyonluk için önümüzde pek de fazla bir engel olmaması. Son olarak, hazırlık maçlarında alınan başarılı sonuçlar ve takımın oynadığı futbol da sezona başlarken en önemli artılarımızdan.

Genel olarak 2. Lig seviyesindeki takımlarla oynadığımız hazırlık karşılaşmalarında yenilgi yüzü görmedik. Profesyonel liglerde üçüncü sezonuna girecek olan altyapı kadromuz artık şampiyonluk yaşayabileceği bir kümede yer alıyor. İki senedir parasızlıklar, yokluklar içinde boğuşan futbolcu kardeşlerimiz için artık vakit doldu. Taraftar, maddi kaygıları ortadan kalkan futbolculardan üçüncü klasman seviyesinde büyük beklenti içerisinde. Konuştuğum futbolcu arkadaşlar da bu durumun farkında ve onlar da bizimle hemfikir. Anadolu Selçuklu ile oynadığımız hazırlık maçında tesislerdeki otları meşale ile yakmayı başaran taraftarın coşkusu ve ardından gelen yangın var yangın var biz yanıyoruz Ankaragücü aşkıyla tutuşuyoruz sloganı önümüzdeki sezonu şimdiden özetler nitelikteydi. Taraftar öyle ya da böyle bu sezon şehri yakmaya kararlı.

İçerideki ilk dört maçımızda ne yazık ki taraftarımızdan yoksun olacağız. 6. ve 8. hafta oynayacağımız Bugsaş ve Kızılcahamam deplasmanları Ankara'da futbol özlemimizi bir nebze de olsa dindirecek. 2. hafta oynayacağımız Eyüp deplasmanı ile 4. hafta oynayacağımız Körfez deplasmanı ise nispeten yakın deplasmanlar. Taraftarın her zaman ki gibi İstanbul ve Kocaeli'ni istila edeceğinden kimsenin şüphesi yok. Ankaragücü'nün 104. yaşını kutladığımız 31 Ağustos Cumartesi günü Sakarya Caddesi'ndeki coşku, yeni sezon öncesi taraftarın da ne kadar istekli olduğunun bir işaretiydi.

2013 ocağında kulübün yönetimini devralan yeni ekip taraftara, camiaya umut aşılamayı başardı. Transfer yasağının kaldırılması, borçların ödenmesi ve sorumlulardan hesap sorulması gibi temel sorunlar halihazırda devam etse de bu sorunlar bir süreliğine kulübün ayağa kalkmasına engel olamayacak gibi duruyor. Şu andan itibaren taraftarın kısa vadedeki en önemli beklentisi, on maçlık cezanın sonunda 19 Mayıs Stadyumu'na kavuşulduğunda takımın puan tablosunun tepesinde yer alması.
70'ler, 80'lerin ruhuyla... Bastır Ankaragücü!