28 Tem 2013

Futbol Amerika'da...

Amerika'dan futbol denilince aklıma ilk olarak 94 Dünya Kupası ve Rüştü Reçber'in Barcelona'ya transfer olduktan sonra ABD'de Juventus'a karşı oynadığı maç geliyor. Daha sonra ise Reyna, Donovan, Altidore gibi ABD'li futbolcular ve Beckham, Henry ve Pele gibi ABD'ye transfer olan dünya yıldızları geliyor aklıma. Aaa... Bir de 70'lerin sonunda Pele ile birlikte New York Cosmos'ta forma giyen Yasin Özdenak abimizi de unutmamak lazım. Son olarak 94 Dünya Kupası'nda Kolombiya'nın yaşadığı trajedi ve Andrés Escobar da ABD'den unutulmaz futbol hikayeleri arasında kendine yer buluyor.
Şampiyonlar Ligi'nin minimalize edilmiş olan bir versiyonu bu gece ABD'de başladı: International Champions Cup. AC Milan, Chelsea, Everton, Internazionale, Juventus, LA Galaxy, Real Madrid ve Valencia'nın katılımıyla gerçekleşen turnuvanın ilk maçında AC Milan, Valencia'yı 2-1 mağlup ederek yarı finale yükseldi. Ancak, turnuvada elenen takımlar da yollarına devam ediyor. "Kazananlar vs. Kazananlar" ve "Kaybedenler vs. Kaybedenler" şeklinde bir formata sahip olan turnuva önümüzdeki sezon Avrupa Kupalarında yer alacak takımlarından beşine ev sahipliği yapıyor. 27 Temmuz-7 Ağustos tarihleri arasında oynanacak olan turnuvanın en önemli eksiği bu sezon Bundesliga'ya 9 Ağustos'ta start verileceği için Bayern Münih ve Borussia Dortmund'un turnuvada yer alamaması. Everton, Valencia ve Inter yerine Avrupa'nın en formda iki takımı ve Barcelona'yı izleyebilsek güzel olurdu. Olasılıksız temennileri bir kenara bırakarak biraz da turnuvanın yapılacağı şehirlerden bahsedelim. ABD sınırları içerisindeki altı adet şehir(Indianapolis, Los Angeles, Miami, New York City, Phoenix ve San Francisco) ve İspanya'dan da Valencia şehri turnuvaya ev sahipliği yapıyor. Turnuvanın final maçı 74,918 seyirci kapasiteli Sun Life Stadium(Miami)'da oynanacak. Maçların oynanacağı stadyumlar genel olarak Amerikan Futbolu ve Beyzbol sporları için tasarlanmış stadyumlar. Turnuvayı Türkiye'de yayımlayan bir kanal da bildiğim kadarı ile yok. Turnuvanın en büyük sponsoru ise dünyaca ünlü bira üreticisi Guiness. Turnuvanın bilet fiyatları ise ABD standartlarına göre pahalı sayılmaz. En ucuz maç bileti $40.
Turnuva, yazının başında saydığım anıların yanında şimdiden yerini aldı. Önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi'nde en azından çeyrek final göreceğine inandığım dört takımı(AC Milan, Chelsea, Juventus ve Real Madrid) çoğunluğu ABD'de düzenlenen bir turnuvada izlemek ayrı bir keyif olacak.

17 Tem 2013

KART 1903 '' AYRICALIĞI ! ''

Endüstriyel futbol geyiklerine falan girip yazıyı okuyacak arkadaşlara bildiklerini tekrar satmaya çalışmayacağım. Beşiktaş yönetimi geçtiğimiz aylarda ''Kart 1903'' adı altında bir proje başlattı. Bu projeye göre Beşiktaş taraftarı artık taraftarlığını resmiyete dökecek, bir yandan kulübe para kazandırırken bir yandan da kart sahibi kartın anlaşmalı olduğu mağazalar, restoranlar vb. yerlerde avantajlara sahip olacaktı. Ayrıca maçlarda öncelikli bilet alma hakkı taraftarı kart almaya zorlayan en önemli sebeplerden birisi. Her şey görünürde iyi, hoş görünüyor ama işin aslı pek öyle değil. Siyah, beyaz ve yavru karttan oluşan üç kart çeşidi var. Beyaz kart 60, siyah kart 250, yavru kart  50 TL. Kart satışından elde edilecek gelirlerde beyaz kart için  ilk 40.000 karttan elde edilecek gelirin sadece %35'i Beşiktaş'a kalıyor. 60.000 karttan sonra bu oran Beşiktaş'ın lehine dönerek %65 oluyor. Siyah kart için ise ilk 2000 karta kadar Beşiktaş'a kalan oran yine %35. Oran %65'e 5000 kart satıldıktan sonra dönüyor. Yavru kart için de siyah kartla aynı şartlar geçerli. Sorulması gereken sorulardan birincisi şu: Mevcut tüzüğe göre 1200 TL giriş ücreti ve 120 lira yıllık aidat ödeyen Beşiktaş kongre üyesi öncelikli bilet alma hakkı gibi hiçbir ayrıcalığa sahip değilken ''Kart 1903'' projesi ne kadar adildir? İkincisi; yukarıda söz ettiğim oranların Beşiktaş menfaatine olmadığı açıkken Beşiktaş'a yararlı olmak isteyen bir taraftar bu kartı ne amaçla almalıdır? Üçüncüsü; kartlar neden diğer yıl tekrar ilk bedellerine yenileniyorlar? Örneğin; Fenerbahçe'nin 35, 100 ve 350 TL'lik üç tür taraftar kartı var ve bunlar her yıl 35, 50 ve 150 TL'ye yenileniyorlar. Kongre üyesi olmayan ortalama bir taraftar bile sene içinde gideceği maçlara, alacağı forma ve ürünlere zor para yetiştirirken bunu insanlardan nasıl istiyorsunuz? Üstelik Kart 1903'ü olmayana gelecek süreçte bilet satılmayacağını açıklıyorsunuz gözümüzün içine bakarak. O zaman taraftar kartı olan birisi Beşiktaşlı ama durumu elvermeyip alamayan birisi Beşiktaşlı değil öyle mi? Kusura bakmayın ama insanların idame ettirmesi gereken bir hayatı var. Umarım bu yanlıştan en yakın zamanda dönülür.

12 Tem 2013

Ankara'nın Dönüşümü



Ankara’da yaşayanlar bilir; Sıhhıye Köprüsü Ankara için hem sosyolojik hem ekonomik bir ayrım taşır. Her ne kadar son yıllarda bu ayrım grileşse de, köprüden Ulus tarafına uzanan bölge “getto” ya da halk arasındaki adıyla “varoş” olarak adlandırılır. Genellikle İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinden gelen insanlar yaşar bu bölgelerde. İç Anadolu’dan gelenlerin çoğu ya işçidir ya küçük esnaf, Kürt kökenliler ise genelde pazarcılık yapar; neredeyse tamamı lümpen proleterdir. Gecekondularda otururlar. Doğru-dürüst okulları ve eğitmenleri yoktur, çoğu 8 yıllık zorunlu eğitimi bile bitiremez zaten. Yaz tatilleri yoktur; deniz, plaj, kum bilmezler pek, en fazla köylerine giderler. Çirkindirler, esrar kullanır ve satarlar. Bulamazlarsa “bali” çekerler. Enseleri uzundur, konuşmasını pek beceremezler. Sosyal hayatları olmaz, arada bir kaçak girerler Gençlik Parkına. Asidirler, biat etmesini pek bilmezler.
 









Ankaragücü kimliği
Kimlikler çağında ise bu lümpen proleterlerin bilincinde olduğu tek bir ortak kimliği vardır; Ankaragücü. Ankaragücü, sosyal hayatı olmayan, tatile gidemeyen, eğitimsiz, kendilerine birer Samsa metaforuymuş gibi bakılan, dışlanmışların aidiyet noktası, Ankara’nın varoşlarında yaşayan, geleceği olmayan insanların tutunum ideolojisidir. Bu özdeşliğin ne zaman, hangi sosyolojik ve ekonomik kurulduğunu söyleyebilecek yaşamışlığım ya da bilgi birikimim yok. Ancak Çankaya elitizmine karşı, çirkin Ankara’nın, Ankaragücü’nü sahiplendiği ve bu sahipliğin Ankaragücü’nün başarılı olduğu 70’lerin sonu, 80’lerin başında aidiyete dönüştüğü çıkarımını yapmak mümkün. 90’ların sonundan itibaren de yaratılmaya çalışılan medeni ve eğitimli Gençlerbirliği taraftarı profilini ise, bu “zararlı” özdeşliğin karşısına çıkarılmaya çalışılan başarısız bir projeden ibaret olarak görebiliriz.
Sporu nezihleştirme
“Gentrification”, (Türkçe isimleriyle; kentsel sızma, seçkinleştirme ya da nezihleştirme) David Harvey tarafından; kentin çökmüş semtlerindeki evlerin, özellikle orta gelirli profesyonellerce alınıp yenilenmesi; böylece mülklerin değeri artarken düşük gelirli ailelerin yerlerinden edilmesi olarak tanımlanmıştır. Özelikle İstanbul- Cihangir bu yeni modelin Türkiye’deki ilk uygulama alanı olarak görülebilir. Ankara’da ise bu nezihleştirme projesinin uygulama alanı olarak görülen yerleri, doğal olarak Ankaragücü taraftarının yoğun olarak yaşadığı, Aktaş, Yenidoğan, Hıdırlıktepe başta olmak üzere Altındağ, Doğantepe, Mamak, kısaca gecekondulaşmış bütün merkezlerdir. Buradaki insanlar, Bağlum, Karapürçek, Pursaklar gibi çevrelere TOKİ’nin yaptığı derme-çatma binalara borçlandırarak yerleştirilmekte, hem merkez nezihleştirilirken, hem de yakın gelecekte bir rant kapısı aralanmaktadır. Sosyal devlet, hak, hukuk anlayışlarından yoksun garibanlar ise gecekondulardan kurtulduğuna sevinmektedir.
Altındağ-Aktaş

Aslında bu noktaya kadar yapılanlar klasik bir “gentrification” örneği. Ancak bu noktada ilginç bir bağlantı var. Ankara nezihleştirilirken, yaratılmaya çalışılan gençliğe bir nezih takım lazımdı. Ankaraspor’un olamayacağı çabuk anlaşıldı. Sıra Ankaragücü’ne geldiğinde ise taraftarı çıktı karşılarına.  Değiştirilmeye, dönüştürülmeye çalışılanın ta kendisiydi o taraftar. Dönüştüremeyeceklerini anladıklarında ise onu mutlak pislikle özdeşleştirip üstünü çizdiler. Şimdi bu varoşlarla beraber Ankaragücü’nü de ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Gri Ankara’yı yapay renkleriyle boyadıkları gibi, yapay bir sarı-lacivert yaratmaya çalışıyorlar.

EMRE POTUK

11 Tem 2013

Ankaragücü | Spor Toto 2. Lig 2013-14 Sezonu

2013-2014 sezonunda Spor Toto 2. Lig'de Beyaz ve Kırmızı Grup kuraları çekildi ve Ankaragücü Kırmızı Grup'ta kendisine yer buldu. Süper Lig ve PTT 1. Lig'den aşina olduğumuz birçok şehir tekrardan karşımıza çıktı çıkmasına ama doğal olarak daha küçük çaplı semt ve ilçe takımlarıyla. Ankaragücü önümüzdeki sezon Ankara(2), Antalya, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Diyarbakır, Hatay, İstanbul(4), İzmir(2), İzmit, Rize ve Trabzon'da deplasman maçları oynayacak. Ancak birçok yerde şehir merkezini göremeden maçımızı oynayıp Ankara'ya döneceğimiz aşikar. Önümüzdeki sezon bizi hangi takımlar, hangi stadyumlar karşılıyor ufak bir araştırmayla buna göz attım. Grubumuzda Altay haricinde Süper Lig'in gediklisi olan başka bir takım yok. Gönül isterdi ki Göztepe de bizimle aynı grupta olsaydı ama olmadı.

Alanyaspor(Antalya)
Alanya Oba/ 15,000
2004 yılından beri Spor Toto 2. Lig'de oynayan Alanyaspor kadrosunda altyapımızda yetişip 2001-09 yılları arasında formamızı giyen Onur Acar ve 2008-10 yılları arasında formamızı giyen Semavi Özgür yer alıyor. Alanyalı Güçlüler'den duyduğumuz kadarıyla Alanyaspor taraftarının Alanya'da yaşayan Ankaragüçlüler ile arası iyi. Kısacası güneş, kum ve deniz üçlüsünü içinde barındıran bu sezonun en sıkıntısız deplasmanı Alanya deplasmanı olacak.

Altay(İzmir)
Alsancak/ 16,400
İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından 1914 yılında kurulan Altay bu sezon 100. yılını kutlayacak. Süper Lig tarihi boyunca bu ligde en çok mücadele eden altıncı takım konumunda bulunan Altay en son 2003 yılında Süper Lig'de yer aldı. 2011 yılında da 2. Lig'e düşen İzmir'in siyah-beyazlı ekibinin müzesinde iki adet Türkiye Kupası bulunuyor. Ayrıca, Altay yedi kez Avrupa Kupalarına katılma başarısı gösterdi. Geçtiğimiz sezon da İzmir TSYD Kupasını müzelerine götürdüler. Kadrosuna Şehmus Özer'i katan Altay'ı Ümit Kayıhan yönetecek. Ankaragücü altyapısında yetişip 2004-08 yılları arasında Ankaragücü'nde forma giyen Burak Karaduman siyah-beyazlı formayla eski takımına karşı oynayacak. Bu sezon İzmir'de oynanacak maç sezonun en eğlenceli deplasmanlarından birisi olmaya aday gibi duruyor.

Altınordu(İzmir)
Alsancak/ 16,400
Geçtiğimiz sezon Spor Toto 3. Lig 3. Grup şampiyonluğuna ulaştı. 1923 yılında kurulan köklü bir kulüp.

Bandırmaspor(Balıkesir)
17 Eylül/ 5,400
Geçtiğimiz sezon Kırmızı Grubu yedinci sırada tamamlayan Bandırmaspor kadrosunda 2003-09 yılları arasında Ankaragücü forması giyen -zamanında Hollanda'dan büyük umutlarla getirdiğimiz- Ayhan Evren'i de bulunduruyor.

Bayrampaşa(İstanbul)
Mimar Yahya Baş/ 7589
2012 yılında ilk kez Spor Toto 2. Lig'e yükselen Bayrampaşa maçlarını 4,500 seyirci kapasiteli Çetin Emeç Stadyumu'nda oynuyordu. Ancak, stat çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalınca Güngören'e taşınmak zorunda kaldılar.

Bozüyükspor(Bilecik)
Şehir/ 4,100
Geçtiğimiz sezon Kırmızı Grubu onuncu sırada tamamladılar.

Bugsaşspor(Ankara)
Ostim/ 4271
Abisi Ankaraspor bu sezon PTT 1. Lig'de oynayacağı için geçtiğimiz sezon katılmaya hak kazandığı play-off turuna katılamadılar. 2005 yılında Ego'dan Bugsaş'a satılan kulüp geçtiğimiz sezon Polatlı Bugsaşspor adıyla mücadele etmişti.

Diyarbakır BB Spor
Seyrantepe Diski/ 1,540
Geçtiğimiz sezon Spor Toto 3. Lig  1. Grubu şampiyon tamamlayan Diyarbakır BB Spor'un adı bir zamanlar Diskispor iken Ankaragücü ile 2007 yılında Türkiye Kupası'nda mücadele etmiş ve maçı 3-1 kazanmıştık.

Eyüpspor(İstanbul)
Eyüp/ 2,500
Taraftarının internette dolaşan videoları ile tribün aleminde meşhur olan Eyüpspor kadrosunda eski milli futbolcu Ersen Martin'i de bulunduruyor. Sahada iki metre boyunda bir adam görünce şaşırmayın derim.

İskenderun DÇ Spor(Hatay)
5 Temmuz/ 12,390
Geçtiğimiz sezon Spor Toto 2. Lig Beyaz Grubu 12. sırada tamamladılar.

İstanbul Güngörenspor
Mimar Yahya Baş/ 7,589
Geçtiğimiz sezon Spor Toto 2. Lig Kırmızı Grubu 14. sırada tamamlayan takımın takma ismi Bordo Bereliler.

Kızılcahamamspor(Ankara)
İlçe/ 5,124
Kulübün başkanlığını Gençlerbirliği'nde uzun yıllar forma giyen Erkan Özbey yapıyor. Kulüp, 2011 yılında Pursaklarspor'dan Kızılcahamamspor'a dönüştü. Bu sezonun en kısa ve en keyifli deplasmanı olacak gibi duruyor.

Körfez FK(İzmit)
Alparslan Türkeş/ 1,790
Kocaelispor'un veliahdı olmaya aday olsa da Ankaragücü taraftarı İzmit futbolunu her zaman Kocaelispor ile bilir.

Nazilli Belediye Spor(Aydın)
İlçe/ 4,500
En çok kullandıkları slogan olan Naz Naz Nazilli'nin Göztepe'nin Göz Göz Göztepe sloganından geldiğini belirterek söze başlamak lazım. Geçtiğimiz sezon az daha PTT 1. Lig'e yükselmekte olan Nazilli'nin kadrosunda Kemal Okyay(Kayserispor) ve İsmail Baydil(Denizlispor) gibi Süper Lig tecrübesine sahip futbolcular yer alıyor. Kırmızı Grubun bu sezonki en büyük şampiyonluk adaylarından birisi olacaklar.

Ofspor(Trabzon)
İlçe/ 2303
Yapılan son Genel Kurul'da renklerini bordo-mavi olarak belirleyen Ofspor geçtiğimiz sezon ligde kalmayı son anlarda garantiledi.

Pazarspor(Rize)
İlçe/ 2442
Spor Toto 3. Lig play-off maçları sonucunda lige yükselmeyi başardılar.

Tepecikspor(İstanbul)
Belediye/ 3,000
Geçtiğimiz sezon Kırmızı Grubu 4. sırada tamamlayıp play-off oynadılar ancak PTT 1. Lig'e çıkmayı başaramadılar. Grubun güçlü ekiplerinden. 2007 yılında Türkiye Kupası'nda eşleştiğimiz Tepecikspor'u deplasmanda 3-1 mağlup etmeyi başarmıştık.

2 Tem 2013

Offside

Günlerden iki temmuz… Sivas Katliamının yirminci yıl dönümü. Hayat yine keyif vermiyor. Zaten şu son bir ayda yaşananlar, yaşadıklarımız, yaralılarımız, ölülerimiz… Keyifsiz olmak için yeterince nedenim var. Bu kadar keyifsizliğin arasında dinlemek, izlemek, okumak ve yazmak keyif verebilir dedim ve önce izleyip sonra da yazmaya karar verdim. 

İranlı yönetmen Jafar Panahi’nin 2006 yapımı “Offside” isimli filmi stadyuma girilmesine izin verilmeyen ve askerler tarafından yakalanan bir grup genç kızın hikayesini anlatıyor. Film, arkadaşlarıyla maça gittiği haberini aldığı kızını arayan bir babanın taraftar dolu bir minibüse binmesiyle başlıyor. Filmde, sırtında Ronaldo yazan Brezilya ve Inter formaları ilk başlarda dikkat çeken unsurlar oluyor. Kadınlara uygulanan ayrımcılık filmi baştan sona şekillendiriyor. Yaklaşık olarak 2.500 dolarlık bir bütçeye sahip olan film boyunca müzik kullanılmıyor. Sadece son sahnede fonda bir müzik çalıyor ve yazılar akmaya başlıyor.

Film, 2006 Dünya Kupası’na katılmak isteyen İran’ın 90,000 kişilik Azadi Stadyumu’nda Bahreyn’i ağırladığı ve Almanya’ya gitmeyi garantilediği maçı anlatıyor. Kadınların statlara özgürce girmek istemesi, tuttukları takımlara statlardan da destek vermek istemeleri, futbola olan sevgilerini de film konu ediniyor. Ayrıca, kadınları gözaltına alan erkek askerlerin kadınlara olan bakış açısı, onları ikinci sınıf insan olarak görmeleri, stadyumun kadınlara göre bir yer olmadığı iddiasında olmaları da filmde konu edilen diğer unsurlar.

Çok kısıtlı imkanlarla çekilen film birçok uluslararası festivalde yayınlandı ve Uluslararası Berlin Film Festivali’nde En Soap filmiyle birlikte jüri tarafından “Gümüş Ayı” ödülünü alırken, Uluslararası Gijon Film Festivali’nde iki ödül ve Uluslararası Ljubljana Film Festivali’nde de bir ödül aldı.

Seçilen ve işlenen konu filmi diğer futbol filmlerinden ayrı bir noktaya taşıyor. Ayrıca filmin bütçesi de göz önüne alındığında filmi izlemeden önce beklentileri küçük tutmakta yarar var.