12 Tem 2013

Ankara'nın Dönüşümü



Ankara’da yaşayanlar bilir; Sıhhıye Köprüsü Ankara için hem sosyolojik hem ekonomik bir ayrım taşır. Her ne kadar son yıllarda bu ayrım grileşse de, köprüden Ulus tarafına uzanan bölge “getto” ya da halk arasındaki adıyla “varoş” olarak adlandırılır. Genellikle İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinden gelen insanlar yaşar bu bölgelerde. İç Anadolu’dan gelenlerin çoğu ya işçidir ya küçük esnaf, Kürt kökenliler ise genelde pazarcılık yapar; neredeyse tamamı lümpen proleterdir. Gecekondularda otururlar. Doğru-dürüst okulları ve eğitmenleri yoktur, çoğu 8 yıllık zorunlu eğitimi bile bitiremez zaten. Yaz tatilleri yoktur; deniz, plaj, kum bilmezler pek, en fazla köylerine giderler. Çirkindirler, esrar kullanır ve satarlar. Bulamazlarsa “bali” çekerler. Enseleri uzundur, konuşmasını pek beceremezler. Sosyal hayatları olmaz, arada bir kaçak girerler Gençlik Parkına. Asidirler, biat etmesini pek bilmezler.
 









Ankaragücü kimliği
Kimlikler çağında ise bu lümpen proleterlerin bilincinde olduğu tek bir ortak kimliği vardır; Ankaragücü. Ankaragücü, sosyal hayatı olmayan, tatile gidemeyen, eğitimsiz, kendilerine birer Samsa metaforuymuş gibi bakılan, dışlanmışların aidiyet noktası, Ankara’nın varoşlarında yaşayan, geleceği olmayan insanların tutunum ideolojisidir. Bu özdeşliğin ne zaman, hangi sosyolojik ve ekonomik kurulduğunu söyleyebilecek yaşamışlığım ya da bilgi birikimim yok. Ancak Çankaya elitizmine karşı, çirkin Ankara’nın, Ankaragücü’nü sahiplendiği ve bu sahipliğin Ankaragücü’nün başarılı olduğu 70’lerin sonu, 80’lerin başında aidiyete dönüştüğü çıkarımını yapmak mümkün. 90’ların sonundan itibaren de yaratılmaya çalışılan medeni ve eğitimli Gençlerbirliği taraftarı profilini ise, bu “zararlı” özdeşliğin karşısına çıkarılmaya çalışılan başarısız bir projeden ibaret olarak görebiliriz.
Sporu nezihleştirme
“Gentrification”, (Türkçe isimleriyle; kentsel sızma, seçkinleştirme ya da nezihleştirme) David Harvey tarafından; kentin çökmüş semtlerindeki evlerin, özellikle orta gelirli profesyonellerce alınıp yenilenmesi; böylece mülklerin değeri artarken düşük gelirli ailelerin yerlerinden edilmesi olarak tanımlanmıştır. Özelikle İstanbul- Cihangir bu yeni modelin Türkiye’deki ilk uygulama alanı olarak görülebilir. Ankara’da ise bu nezihleştirme projesinin uygulama alanı olarak görülen yerleri, doğal olarak Ankaragücü taraftarının yoğun olarak yaşadığı, Aktaş, Yenidoğan, Hıdırlıktepe başta olmak üzere Altındağ, Doğantepe, Mamak, kısaca gecekondulaşmış bütün merkezlerdir. Buradaki insanlar, Bağlum, Karapürçek, Pursaklar gibi çevrelere TOKİ’nin yaptığı derme-çatma binalara borçlandırarak yerleştirilmekte, hem merkez nezihleştirilirken, hem de yakın gelecekte bir rant kapısı aralanmaktadır. Sosyal devlet, hak, hukuk anlayışlarından yoksun garibanlar ise gecekondulardan kurtulduğuna sevinmektedir.
Altındağ-Aktaş

Aslında bu noktaya kadar yapılanlar klasik bir “gentrification” örneği. Ancak bu noktada ilginç bir bağlantı var. Ankara nezihleştirilirken, yaratılmaya çalışılan gençliğe bir nezih takım lazımdı. Ankaraspor’un olamayacağı çabuk anlaşıldı. Sıra Ankaragücü’ne geldiğinde ise taraftarı çıktı karşılarına.  Değiştirilmeye, dönüştürülmeye çalışılanın ta kendisiydi o taraftar. Dönüştüremeyeceklerini anladıklarında ise onu mutlak pislikle özdeşleştirip üstünü çizdiler. Şimdi bu varoşlarla beraber Ankaragücü’nü de ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Gri Ankara’yı yapay renkleriyle boyadıkları gibi, yapay bir sarı-lacivert yaratmaya çalışıyorlar.

EMRE POTUK

Hiç yorum yok: