“Sene 2004… Sıcak bir Haziran öğleden sonrası.
Arkadaşlarla forma almaya karar veriyoruz ve pazarın yolunu tutuyoruz. Yaklaşık on beş yirmi forma çeşidinin arasından o yılın İngiltere Premier Ligi Şampiyonu Arsenal’in forması gözüme ilişiyor: 14 sırt numaralı Thierry Henry forması. Hemen alıyorum. Ne de olsa daha birkaç gün önce Okay Karacan Arsenal’in şampiyonluğunu biz seyirciye aktarırken konuk olarak Murat Kosova maçın son anlarında bir Premier Lig uzmanı unvanıyla kulaklarımızın pasını siliyordu. Ben de Arsenal’in Manchester United hegemonyasını sona erdirişini büyük bir keyifle izliyordum.”
“Sene 2012… Soğuk bir Ocak gecesi.
FA Cup(İngiltere Federasyon Kupası) üçüncü turu, Emirates’teki rakip: Leeds United. Dakikalar 68’i gösterdiğinde Thierry Henry yıllar sonra iki aylığına kiralık olarak döndüğü yuvasında oyuna dahil oluyor... Oyuna girdikten on dakika sonra Henry bilindik plase gollerinden birisine daha imza atıyor ve uzayan sakalları eşliğinde Arsenal taraftarını gol sevinciyle selamlıyor.”
Seksenlerin ortaları ve hemen sonrasında doğan neslin en önemli futbol simgelerinden birisi de Thierry Henry’ydi. Tıpkı Ronaldo, Zidane, Batistuta, Maldini, Bergkamp ve adlarını saymaya bu satırların izin vermediği diğer efsaneler gibi. Futbol seyircisinin kalbi geniştir ve bu kalpte futbolda sembolleşmiş çok sayıda yeteneğe yer vardır. Ancak bazı yetenekler var ki bunlar hiçbir zaman unutulmaz. Thierry Henry de Arsenal’de forma giydiği yıllarda futbolu seven ve takip eden hemen herkesin kalbinde ve zihninde unutulmaz bir sembol olarak yer etti.
Benim hikayeme dönersek; Henry’yle olan manevi bağlarımın sona erip yerini sadece attığı gollerle hatırlanacak bir futbolcu figürüne bırakması, tabi ki Arsenal’den ayrılıp Barcelona’ya transfer olduğu ana denk gelir. Benim gibi futbol aşığı birçok insan da Henry’yle aralarına mesafeyi bu transfer hikayesinden sonra koydu (hem Barça’yı hem de Arsenal’i destekleyenleri tenzih ederim). Sonraları ABD’ye gidince hepten unuttuk Henry’yi. 2011 Temmuz’unda Emirates Cup’ta göründü kendisi, bu da çoğu futbolseverin ilgisini çekmedi. Ancak 2012’deki muhteşem geri dönüşüyle tekrardan Arsenal taraftarının kalbini kazandı Henry. Bu geri dönüşe çoğu futbolsever de kayıtsız kalamayacaktır diye tahmin ediyorum.
İki ay vaktimiz var; şimdiden iyi seyirler!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder