1 Şubat 1979 tarihinde İran halkı yeni bir dünyaya uyanmıştı…
Ruhullah Humeyni Ağustos 1964’te Şah Rıza Pehlevi tarafından sürgün edilip, Türkiye’ye ayak basmıştı. 15 ay kadar Türkiye’de kaldıktan sonra Irak’a giden Humeyni 1979 yılında Paris’teydi. Batı yanlısı politikalar izleyen Şah Rıza Pehlevi İran İslam Devrimi’yle düşerken; Ayetullah Humeyni 1 Şubat 1979’da Fransa’dan İran’a dönüyordu. Tahran Havaalanı’nda Humeyni’yi üç milyon İranlı karşılıyordu. Bu tarihi izleyen süreçte İran İslam Cumhuriyeti kuruldu. İran İslam Devrimi uluslararası aktörlerden en çok Amerika Birleşik Devletleri’ni endişelendirmişti. Artık İran ülkesi Orta Doğu coğrafyasında ABD’nin piyonu değildi. ABD’nin Orta Doğu’da Sovyetler Birliği’ni ve komünizmi çevrelemeyi amaçladığı politikaları sekteye uğramıştı. Bundan sonra İran üzerinden “komünizm” çevrelenemeyecekti. Politik sebepleri bir kenara bırakırsak; Orta Doğu’da yıllardır süregelen savaşların ekonomik sebeplerinin temelinde yatan petrol savaşları ABD ve İran ilişkilerinin hala gergin bir şekilde sürmesinin de nedenlerindendir.
1998 Fransa Dünya Kupası FIFA’nın yaptığı değişikliklerle öncekilerden farklı bir Dünya Kupası organizasyonu olacaktı. Turnuvaya katılacak ülke sayısı 24’ten 32’ye çıkarılmıştı; Avrupa’nın turnuvadaki katılım oranı düşürülmüştü. Avrupa haricindeki kıtalardan turnuvaya katılım oranı da doğal olarak artmıştı. Bu değişikliğin haricinde uzatmaya gidecek maçlarda, uzatma bölümünde ilk golü atan takımın kazandığı “Altın Gol” uygulaması 1998 Fransa Dünya Kupası ile başlayacaktı. Marsilya’da turnuvanın gerçekleşeceği stadlardan biri olan Stade Vélodrome’da bir ilk gerçekleşiyordu; Dünya Kupası kuraları ilk defa bir stadyumda çekiliyordu. Kuralara 2. Torbadan katılan ABD ve 4. Torbadan katılan İran F Grubunda buluşuyordu. Fikstür hazırdı: ABD ve İran yılın en uzun gününde, 21 Haziran 1998 tarihinde Lyon’daki Stade de Gerland’da karşılaşacaklardı. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Soğuk Savaş’ın galibi kabul edilen ABD’nin Orta Doğu’yla olan soğuk savaşı bu maçla devam edecekti.
Haftalarca tartışılan ABD-İran eşleşmesi öncesi ortam sanıldığı kadar gergin değildi. Hatta doksan dakika da gergin geçmeyecekti. Ancak şu bir gerçekti ki tarihte nadir rastlanan bu eşleşme için milyonlarca insan nefesini tutmuş, tarafını seçmiş bir vaziyette bu maçı bekliyordu. Futbolla ilgisi olan veya olmayan birçok ABD karşıtı bu maçta İran’ı destekliyordu. İki taraf birbirlerine başarı diliyor, İsviçreli hakem Urs Meier 39100 seyircinin önünde ilk düdüğü çalıyor ve maç başlıyordu.
Maçın 41. Dakikasında Hamid Estili, Javad Zarincheh’in sağ kanattan gelen ortasına çok iyi yükseliyor ve ABD kalecisi Kasey Keller’ın uzanamayacağı köşeye topu yolluyordu. İran yarı sahasından rakip yarı alana doğru atılan ara pasıyla buluşan isim Mehdi Mahdavikia idi… 83. Dakikada aldığı topla hareketlenen Mahdavikia kaleci Keller’ı avlıyor ve İran farkı ikiye çıkarıyordu. Bu golden dört dakika sonra Brian McBride’ın İran ağlarına yolladığı top ABD için teselli golünden öteye geçemiyordu. Urs Meier son düdüğü çaldığı anda İran yedek kulübesi başta olmak üzere İran’ı destekleyen herkeste büyük bir sevinç hakimdi. Turnuvanın en anlamlı galibiyetini İran alıyordu. Mehdi Mahdavikia İran adına ABD’ye karşı kaydettiği golün karşılığı olarak dini lider Ayetullah Hamaney tarafından ödüllendirilip askerlikten muaf oluyordu.
Tarihsel süreç göz önüne alındığında bu zafer özellikle İran halkı için derin anlamlar taşıyordu. Oyun olarak çok kaliteli olmayan ABD-İran maçı futbol tarihindeki eşsiz maçlar arasında yerini çoktan alıyordu.
1 yorum:
Dıger yazılarınıza oranla daha sıg olmus sankı.Yanlıs anlamayın yapıcı bır elestırı olarak kabul edın.
Yorum Gönder