2 Eki 2012

Yine bir gülnihal


Gökmen Özdenak ve Metin Kurt aynı dönemin, aynı takımın oyuncuları idiler. İkisinin de sadece birkaç golünü izleme imkanım olmuştu. Futbolculuklarını bilmiyorum, buradan çıkarılabilir. Yalnızca Galatasaray yıllarında verilmeyen bir prim davasına, takım arkadaşlarının grev sözcülüğüne beraber soyunduklarını Kurt ağabeyimizden duymuştuk. Özdenak (Ayı Gökmen) sonradan cayıyordu, öyle biliyorum. Özdenak'ın hamurunda yalakalık var.

Rıdvan Dilmen ve Gökmen Özdenak aynı dönemin ve aynı takımın oyuncuları değildiler. Rıdvan'ın futbolculuğunu biraz daha iyi bildiğim doğrudur. Kurt'un cenazesinde ikisine de mikrofon uzatıldı. Özdenak, "solcu falan deniyordu ama öyle biri değildi yani kötü ruhlu biri değildi..." dedi hakkında...Dilmen ise "Futbolcu hakları için çok çabaladı, bizim iyiliğimizi istedi ama biz ona gereken desteği vermeye hep çekindik, korktuk. Borcumuzu ödeyemedik, bari cenazesinde orada olalım dedik." minvalinde konuştu. Özdenak'ın hamurunda aptallık var.

Gökmen Özdenak ve Alex de Souza, aynı dönemde, biri ekran katlinde diğeri forma terletim sürecinde karşımızda idiler. Alex'in takımdan kovulduğu gece birisi ekran başından "Fenerbahçe böyle daha güzel olacak, Alex nankördür, zaten 8 senede bir Türkçe kelime dahi etmeyen bir adam" hönkürürken sözlerin muhattabı evinin camında ağlayarak binlerce Fenerbahçe taraftarına veda ediyordu. Başbakan'ın artık kabak tadı veren balkon konuşmaları ile karşılaştırmak yanlış da, iki samimi cümleyle ağlatmakta Alex daha başarılıydı. Özdenak ise yine herhangi bir yöneticiyi, başkanı vb. yaladığıyla kaldı. Alex'in twitter mevzunda basitçe ifade ettiği üzere "kıskançlık" devreye burada da girmiş olabilir.

Özdenak'ı ben burada ciddiye alıyormuşçasına yazıyorum, zira kendisini tekil örneklerin haricinde Türkiye futbolunun hal-i pür melali olarak görüyorum. Mesaj gönderir gibi oyuncu gönderen, kredi kartından harcama yapar gibi oyuncu harcayan, viran bir duvara kırmızı boyayla kurbanlık koyun yazısını ayda bir yenileyen yönetimler için varlar. Babaya, ağabeye uslu birer kölelik verili durumundan kurtulmayı denemeyi geçtim, bunu hayatına yediren, hayatıyla yoğuran Türkiye futbolcusu bir arkadaşının daha yenilmesine ses çıkarmıyorsa bundandır. "Yönetim yoksa ben de yokum" gelmiş ve gelecek için tek seçenek kafalarında. Böyle olunca, kardeşlerinin gözü önünde, Kenan ilinde ne Yusuflar kaybolur da, ortalık kör gözlere anlatılan palavralarla dolar. Şimdilik...

***

Dikkat edildi ise Alex ve istatistiki bilgiler dersine hiç giresim yok. Alex futbol stilini beğendiğim bir futbolcu da hiç olmadı. Hem ne olacak canım Alex yüzlerce gol ve asist yaptıysa, Aziz Başkan da takımı uğruna hapis yattı, kilo filan verdi, arada kalp krizi geçirdi. Önce onun heykeli dikilmeliydi. Buda heykeli gibi şöyle göbekli...Önce onun heykeli dikilmedi. (Ona efsane denilecek mi arkasından, göreceğiz.) Bu arada arkası demişken, 20 milyon taraftarı vardı orada, nereye gittiler?

Tekniktir taktiktir diziliştir huzurdur Aykut'tur Kocaman'dır Aziz'dir Yıldırım'dır, kurbanlık kesimi dini usullere göre yapıldı da, daha bayrama çok vardı, eti mundar ettiler. Ocak ayında olağan karşılanırdı cinayet, ne de olsa gelenek bu. Onlara nice Gökmenler diliyorum. Gökmenlere ise "Metin Kurt olamazsınız da, Rıdvan'ı bir deneyin." tavsiyesi verdim gitti.



Not: Belki siyasi ve sportif sorunlar sonrası, millet edebiyatı yapan dikta heveslisi politikacılar gibi "bu taraftar arkanızda her zaman"a fena kapılan Aziz Yıldırım'ın bir gecede sıfıra inen meşruiyeti ve mazlum görüntüsü, Türkiye'de taraftarlık üzerine yazılacak yeni kitaplarda ayrı bir bölüm olarak yerini alır.   

2 yorum:

Salih KAYA dedi ki...

Dostum eline sağlık, nefis yazı olmuş.

Sezgi Akbaş dedi ki...

Sağol Salih üstadım.