Gökmen Özdenak ve Metin
Kurt aynı dönemin, aynı takımın oyuncuları idiler. İkisinin de
sadece birkaç golünü izleme imkanım olmuştu. Futbolculuklarını
bilmiyorum, buradan çıkarılabilir. Yalnızca Galatasaray
yıllarında verilmeyen bir prim davasına, takım arkadaşlarının
grev sözcülüğüne beraber soyunduklarını Kurt ağabeyimizden
duymuştuk. Özdenak (Ayı Gökmen) sonradan cayıyordu, öyle
biliyorum. Özdenak'ın hamurunda yalakalık var.
Rıdvan Dilmen ve Gökmen
Özdenak aynı dönemin ve aynı takımın oyuncuları değildiler.
Rıdvan'ın futbolculuğunu biraz daha iyi bildiğim doğrudur.
Kurt'un cenazesinde ikisine de mikrofon uzatıldı. Özdenak, "solcu
falan deniyordu ama öyle biri değildi yani kötü ruhlu biri
değildi..."
dedi hakkında...Dilmen ise "Futbolcu hakları için çok
çabaladı, bizim iyiliğimizi istedi ama biz ona gereken desteği
vermeye hep çekindik, korktuk. Borcumuzu ödeyemedik, bari
cenazesinde orada olalım dedik." minvalinde konuştu.
Özdenak'ın hamurunda aptallık var.
Gökmen
Özdenak ve Alex de Souza, aynı dönemde, biri ekran katlinde diğeri
forma terletim sürecinde karşımızda idiler. Alex'in takımdan
kovulduğu gece birisi ekran başından "Fenerbahçe böyle daha
güzel olacak, Alex nankördür, zaten 8 senede bir Türkçe kelime dahi etmeyen
bir adam" hönkürürken sözlerin muhattabı evinin camında
ağlayarak binlerce Fenerbahçe taraftarına veda ediyordu.
Başbakan'ın artık kabak tadı veren balkon konuşmaları ile
karşılaştırmak yanlış da, iki samimi cümleyle ağlatmakta Alex
daha başarılıydı. Özdenak ise yine herhangi bir yöneticiyi,
başkanı vb. yaladığıyla kaldı. Alex'in twitter mevzunda basitçe
ifade ettiği üzere "kıskançlık" devreye burada da
girmiş olabilir.
Özdenak'ı
ben burada ciddiye alıyormuşçasına yazıyorum, zira kendisini
tekil örneklerin haricinde Türkiye futbolunun hal-i pür melali
olarak görüyorum. Mesaj gönderir gibi oyuncu gönderen, kredi
kartından harcama yapar gibi oyuncu harcayan, viran bir duvara
kırmızı boyayla kurbanlık koyun yazısını ayda bir yenileyen
yönetimler için varlar. Babaya, ağabeye uslu birer kölelik verili
durumundan kurtulmayı denemeyi geçtim, bunu hayatına yediren,
hayatıyla yoğuran Türkiye futbolcusu bir arkadaşının daha
yenilmesine ses çıkarmıyorsa bundandır. "Yönetim yoksa ben
de yokum" gelmiş ve gelecek için tek seçenek kafalarında.
Böyle olunca, kardeşlerinin gözü önünde, Kenan ilinde ne
Yusuflar kaybolur da, ortalık kör gözlere anlatılan palavralarla
dolar. Şimdilik...
***
Dikkat
edildi ise Alex ve istatistiki bilgiler dersine hiç giresim yok.
Alex futbol stilini beğendiğim bir futbolcu da hiç olmadı. Hem ne
olacak canım Alex yüzlerce gol ve asist yaptıysa, Aziz Başkan da
takımı uğruna hapis yattı, kilo filan verdi, arada kalp krizi
geçirdi. Önce onun heykeli dikilmeliydi. Buda heykeli gibi şöyle
göbekli...Önce onun heykeli dikilmedi. (Ona efsane denilecek mi
arkasından, göreceğiz.) Bu arada arkası demişken, 20 milyon
taraftarı vardı orada, nereye gittiler?
Tekniktir
taktiktir diziliştir huzurdur Aykut'tur Kocaman'dır Aziz'dir
Yıldırım'dır, kurbanlık kesimi dini usullere göre yapıldı da,
daha bayrama çok vardı, eti mundar ettiler. Ocak ayında olağan
karşılanırdı cinayet, ne de olsa gelenek bu. Onlara nice
Gökmenler diliyorum. Gökmenlere ise "Metin Kurt olamazsınız
da, Rıdvan'ı bir deneyin." tavsiyesi verdim gitti.
Not:
Belki siyasi ve sportif sorunlar sonrası, millet edebiyatı yapan
dikta heveslisi politikacılar gibi "bu taraftar arkanızda her
zaman"a fena kapılan Aziz Yıldırım'ın bir gecede sıfıra
inen meşruiyeti ve mazlum görüntüsü, Türkiye'de taraftarlık
üzerine yazılacak yeni kitaplarda ayrı bir bölüm olarak yerini
alır.
2 yorum:
Dostum eline sağlık, nefis yazı olmuş.
Sağol Salih üstadım.
Yorum Gönder