17 Eki 2012

Virüs

Muslera da kimmiş, Volkan dünyanın en iyi birkaç kalecisinden biri. Gökhan Gönül desen Alves'le, Ramos'dan sonra o geliyor. Emre istese Xavi-İniesta'ya nal toplatır, Topal'ı Chelsea istiyordu o Fenerbahçe'yi seçti. Umut yerli Falcao, Burak da yerli C. Ronaldo zaten. Avcı'nın Guardiola'dan ne eksiği var hem.


Genel itibari ile yukarıdaki cümlelerin kurulduğu ve en iyi yorumcusu olarak gösterilen kişinin bunların birçoğunu telaffuz ettiği ütopik bir futbol dünyası var bu ülkenin. Kendimizi olduğumuzdan fazla görmeye ve göstermeye çalışıyoruz sürekli. Dolayısıyla hayal kırıklıklarımız da daha büyük oluyor her mağlubiyet sonrası.
Tek sorunumuz bu değil haliyle. İlk başta; takımımızın her halükarda banko oynayan ırkçı bir kaptanı var. Belki de tek alternatifli yerimizde, alternatifler küstürülür milli takımdan. İnsanın aklına siyasi yapılanma iddialarının içinin boş olmadığı geliyor. Sonra bir kalecimiz var; ülkecek dünyanın en iyi kalecisi sanıyoruz. Adam mafya gibi; milli takım antrenörüne gider yapıyor, gazeteci tehdit ediyor. Maçta onun hatasından gol yiyoruz, kimse ona kızamıyor. Bir sonraki maç antrenör suçu onda değil 20 yaşındaki bir stoperde bulup onu kesiyor takımdan. Gurbetçi futbolcuysan banko 11’desin. Milli takımın kaleci antrenörü ligin kaleci konusunda en sorunlu takımından seçiliyor, kimse neden diye soramıyor.
Ezcümle; Türk futbolundaki siyasi yapılanmalar, mafyatik ilişkiler bir virüs gibi milli takımı vurmuş durumda ve hasta gerçek hastalığını kabul etmiyor henüz, tedaviyi başka yerde arıyor.

Hiç yorum yok: