'Mülkiyelilik' nedir ya da 'Mülkiyeli duruşu' neyi ifade eder? Beş senedir bu okuldayım ve bu sorularla ilgili en ufak bir fikrim yok. 'Mülkiyelilik' ikizler burcuna yakındır onu rahatça söyleyebilirim. Devleti sonuna kadar yermek fakat onun bekasına sonuna kadar sahip çıkmak, elitizmi lanetlemek fakat her konuda elitist olmak, Arka Bahçe'de alkol aldırmayıp Sütunlu Salon'da şarabını yudumlamak...
Mülkiye'nin futbolla ilişkisi ülkedeki muhalif kesmin futbola bakışının yansıması gibidir. Zaten muhalif kesim kendisi dışında kitleleri tutan kitlelere yön veren her şeye ve herkese kuşkuyla ve çoğu zaman antipati ile bakar. Popüler kültürün bir ögesi olarak görülen, bir burjuvazi eğlencesi olarak algılanan futbol da geniş bir kitleye sahip olan bir olgu olarak bu antipatiden nasibini almıştır. Türkiye'de solun ve futbolun birbirinden uzaklaşması futbolu sağ siyasete ve mafyaya yakınlaştırmış, bu devran da böyle sürüp gitmiştir.
Futbol 'romantizm' işidir; arkadaşına heyecanla anlattığın bir Falcao golünün izlenmediğini fark ettiğinde yaşadığın hayalkırıklığı bahsi geçen ve okunmayan bir makalenin yaşattığı travma ile kıyaslandığında çok farklıdır. Adeta bir 'hard disk' gibi sürekli bilgi yükledikleri, kameralarla öğrencilerin her şeyini gözetledikleri, Türkiye'de en çok sistem eleştirisi yapılan Mülkiye'de Mülkiyeliyi sistemin tam ortasına oturtma çabaları gözetildiğinde Mülkiyelinin aslında benliğini kaybetme noktasına geldiğini görürüz. Sarhoş insan aşkını haykırdığında 'konuş be kardeşim, içini dök' diyebiliyorsanız, sarhoş taraftarın İsyan Marşı ile Nevizade Tezahüratı ile yaşadığı aidiyetine biraz kafa yorun. Sene boyu bu dört duvar içerisinde makalelerle boğuşan, binbir türlü baskıyı 'öğrenciyiz' diyerek sineye çeken Tüllab İnek Bayramı'nda iki yudum içkiyle tezahüratlara sarılıyorsa siz düşünün hangisi 'kitlelerin afyonu', futbol mu sistem mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder