2 Nis 2012

Çocukluğumun Beşiktaşı'nı geri verin bana!

-->
Karşılıksız bir aşktı bizimkisi. İlk yaş günü kutlamamın resimlerinde gördüm annemin yaptığı Beşiktaş pastasını. Sonra babamın omzunda, evin içinde karakartal yazan bayrakla ''Fenerbahçe lastik… lastik...''diye bağırarak Beşiktaş tribünlerine ilk adımımı attım. Bakmayın şimdi babam maçtan maçtan ‘siyah-beyaz’ın peşinde koşmama hayıflanır gibi görünür ama o içinde bir yerlerde büyük bir gurur duyar. Dışarıya karşı demokrat havaları estirir kendisi: Başka takım tutuyor olsan evde güzel bir rekabet ortamı olurdu şeklinde anlamlandıramadığım cümleler kurar; ama bilirim ki içten içe yüzyılın kanserini kendi elleriyle oğluna aşılamanın derin mutluluğunu yaşar.
Babamın götürdüğü ilk maçtı. Ankara 19 Mayıs Stadı’nın yenilenmemiş, üstü açık zamanları. Maraton tribünündeyiz, ben yine babamın omzunda tabi. Babam 4-5 yaşlarıma kadar maça götürmemiş beni çişi gelir sıkışırsa tutamaz falan ben orda götüremem demiş anneme. Götüremez tabi, ya o sırada Metin tavana asar da babam o golü göremezse bunun hesabını kim verecek değil mi ama? Neyse çocukluğuma dair hafızamda tutabildiğim ender olaylardan biridir; maç öncesi kartallar sahada ısınıyor büyüğünden tut küçüğüne bütün Ali'ler orada. Benden 3 yaş büyük kuzenlerim da yanımda bağırıyoruz avazımız çıktığı kadar ''Metin abiiiiii!.. ''90'lı yıllarda genç kızların sevgilisi Metin Tekin saçlarını sallayarak yaklaşıyor tribünlere sever adım, el sallayıp öpücük atıyor bize. Hala tebessüm ederim hatırladıkça ve kızarım aklıma, 11 yıl sonra yabancı bir futbolcunun imza törenine giden ayaklarımı uyarmadığı için. Ama İstiklal'de AVM açılışına Beşiktaş forması giyip gitmeyecek kadar değerlerimi hala kaybetmediğim için de ara sıra kendimi teselli ederim.


Ben çocukken maça gideceğim sabah 7'de annemin geceden yıkadığı ilk formamın yanına koşardım, eski model doğalgaz sobamızın önüne. O zaman endüstriyel futbol ve onun uşakları sevdamızı bu kadar o kanlı dişleri arasına almamıştı. Tamam Beko bir dünya markasıydı belki ama öyle yakışıyordu ki Beşiktaşımın formasına mazur görülebiliyordu. Yıl 2012'ye gelindiğinde 109 yıllık çınarın basketbol takımı Beşiktaş arması olmadan Milangaz yazısıyla sahaya çıkınca metafizik öğelerle bağlantı kurmayı çok istedim, haber vermelerini diledim bana: ''Şeref Bey iyi, Baba Hakkı'nın keyfi yerinde, yine formunda; şakalaşıyor, gülüşüyor. Olanlardan kimsenin haberi yok, Baba Hakkı geçen kabirde yine hakemle olay çıkardı, Beşiktaş'ın haklarını yedirmem kimseye diye söve söve mevkisine geri döndü'' cümlelerini duymayı çok istedim. Değerler tek tek kayboluyordu, baksanıza Dolmabahçe bile hırsından denize atlamak ister olmuş, dayanamıyor garibim bu manevi tahribata. Basın da ''kültür mantarı'' Dolmabahçe'nin ağzından: 'Çok tepiniyorlar rahatsız oluyorum' demiş. Yalanlama beklemez bile Şeref'in çocukları; bilirler çünkü kadim dostları Dolmabahçe vefasızlık yapmaz onlara. Çok şey söylemek geliyor içimden ama dua et ki adın Ertuğrul. Bir daha ki yazımda bu konuya da geleceğim...
Ben çocukken Optik Başkan diye bir adam varmış. Öğretmen olup Beşiktaşının hasretine dayanamayınca çıkmış geri dönmüş semtine. Semtte tek başına Beşiktaşlıların arasında kalmış Fenerbahçe formalı bir kardeşimizi tek bir lafıyla gençlerin elinden alıp, cebinde parası olmadığını görünce çorba parası koyup da gönderen bir siyah-beyaz sevdalısıymış Mehmet Işıklar. Sonra büyüdü, bu ''güzel adamı'' tanıma şansı bulamadan onu da Vedat Okyarlar’ın tribüne yolladık artık istirahat vakti gelmişti ne de olsa. Gözlerimizi bir açtık ki o çok inandığımız tribünlerde de hiçbir şey eskisi gibi olmamaya başlamış. ''Beşiktaş'tan menfaat bekleyen, anasının... beklesin!'' diyen Optik gibi düşünenler uzaklaştırılmışlar birer birer. Rant almış yürümüş Türkiye'nin farklı yerlerinde. Tribünde omuz omuza verdiğin insanlar aynı bilet sırasında seni ite kaka bilet alıp aldığı bileti 2-3 katına ertesi gün stadyum önünde satar olmuşlar, tabi bunu yaparken üstlerinden Şeref'in formasını çıkarmayı unutmuşlar.
Ben çocukken yıllarca Gümüşsuyu’ndan görünen Boğaz manzarasının hayalini yaşadım, Beşiktaş İnönü Stadyumu yazısını canlı görmeyi düşledim. Bir baktım ki yollarını aşındırır oldum; sonra bir gün ne göreyim bizim lügatımızda Şeref Bey Stadı, Fi Yapı İnönü Stadı olmuş. “Aman!” dedim Şeref Dede duymasın buna kalbi yetmez. Bilmem kaç yıl anlaşma yapılmışmış büyük bir sponsor geliri elde edecekmiş Beşiktaş. Dünya kulübü olmanın yolu sponsorların artırılmasından geçermiş... Bataklık Beşiktaş'ı iyice içine çekerken zaten bir Beşiktaşlının hayatında nadir görülen beyaz, yüzünü iyiden iyiye unutturmuş. Yine de düşmemiş dillerden siyahın zindan olsun beyaz aydınlık herkese nasip olmaz Beşiktaşlılık besteleri. Beleştepe'de uğruna harcanan ömürler göz önündeyken taraftarını stada çağırmak yerine decoder alınması için çağrıda bulunmuş sayın Y.D. Tanıyanlar için şaşırtıcı bir durum olamamış tabi ki. Tanıdığı halde etek altında rant kovalamacası yapanlar da kirli oyunları içinde boğulacağı günün yakın olduğunu hissetmişler yavaştan.
Ben çocukken hiç hayal etmediğim bir olay yaşadım: ''Fi Yapı İnönü Stadı'' önünde. Şubat ayı başında kadın ve çocukların desteğinde oynanan Mersin İdman Yurdu maçında Beleştepe'de takımıma destek oluyorum. Fenerbahçemiz varmış bizim, sayın başkandan öğrendik nasıl geçmiş habersiz o güzel yıllarımız yazık. Çok şükür ki Süleyman Seba hala hayatta, yanımızda bu sözü duyduktan sonra. Velhasıl devre arasında protokol tribünü önüne inip padişahımızı protesto ettik. Vay ki vay halimize istenmeyen olaylar yaşandı, saray muhafızları üzerimize saldırdı.
Olsun... Mecnun olmak çölde yürümek değil midir ki zaten renkdaşlarım? Biz değil miyiz gelecekse tüm acılar biz hazırız senden gelsin diyen?
Karanlık kuruldu geceye, bir ümit var yine içimde... Ruhlar yorgun yollar habersiz, söz tükenmiş beste habersiz... Deplasmandayız olmaz sensiz... Bırakmam Beşiktaş'ım seni...
Çocukluğumun Beşiktaş'ını geri verin bana!..
''Benim hala umudum var...''

Karanlık kuruldu geceye...

3 yorum:

TARIK CİNKARA dedi ki...

çok sevdik be ülken...

baksanaburaya dedi ki...

renktaşı editlersen daha güzel olur.

Futbol Arısı dedi ki...

sen unut o işi hayal abicim hayal... hayallerle yaşanmaz...