Colman-Adrian ve takımın gerçek sağ ve sol açıkları olan Olcan ile Volkan'ın yer aldığı kadroyu 2-1 kazandığımız Beşiktaş maçından beri ısrarla 'ideal kadro' ilan etmekteydim. Nitekim bugün de sırıtmadı Trabzonspor; maçta Burak olmayınca hücum insiyatifleri tekelleşmedi ve oyun kanatlara aktı. Beşiktaş da bireysel hataları bireysel yeteneklerle değerlendirmeye çalıştı; biraz şanslı olsalar galip gelmeleri işten bile değildi. Halil bu sene çok nadir görev aldığı forvet mevkisinde maçın tek golünü kaydetti. (ofsayt olup olmadığını gerçekten çözemedim) Değişiklikler konusunda da Alanzinho'nun geciktiği kanısındayım; Beşiktaş ortasahası bu kadar erken oyundan düşmüşken daha erken düşünülmeliydi. Kadın ve çocukların doldurduğu tribünlerin şartlara göre güzel bir ambiyans yarattığını söylemeden geçmeyeyim. Maç hakkında söyleyeceğim son söz maçı izlerken gözlemlediğim hiçbir Beşiktaşlının bu maçın içinde olmadığı, akıllarının hala Galatasaray maçında olduğudur. O kadar tepkisizlerdi ki geçen haftaki gerilimden sonra bu maç onlar için hazırlık maçı kıvamında gibiydi.
Asıl söyleyeceklerim maçın dışında gelişen olaylarla ilgili.
Trabzonspor camiası Şike Davası'nın başından beri tutarlı bir duruş sergileyememiş, 'İmam nikahı' ile Şampiyonlar Ligi'ne dahil olmuş 'hükümet nikahı'nı aylar sonra kupasını isteyerek dile getirmiş ve tüm bu yaptıkları ile camiaların gözündeki 'ağır' imajını kaybederek 'mektupçu' ve 'okeye dördüncü' konumuna gelmiştir.
Tüm bunları geçtim senelerin rekabeti bir yana birkaç senedir gerilimli bir rekabete girdiği Fenerbahçe ile Şükrü Saraçoğlu'nda karşılaştığı esnada Trabzonsporlu siyahi futbolcu Zokora'ya kameralara açıkça yansıdığı üzere ırkçı söylemde bulunan Emre Belözoğlu'na anlamsız bir şekilde yayın yasağı gelmişken bu geceki maçta ufak çaplı birkaç taraftar pankartı dışında hiçbir tepki göstermemiştir Trabzonspor camiası.
Evet, bundan seneler önce M.Ali Yılmaz başkanı olduğu Trabzonspor'un siyahi bir futbolcusuna 'yamyam' dedi. Sonrasında futbolcular bir basın toplantısı düzenleyerek başkandan özür dilemesini istedi. Sonra Campbell ülkesine döndü ve birkaç sene sonra da M.Ali Yılmaz futboldan fiilen elini ayağını çekti. O zamanlar Irkçılık karşısında dünya kamuoyunun bu kadar dik bir duruşu yoktu; ona rağmen vicdan sahibi her birey her Trabzonsporlu başkanını kınadı. Bugün tüm dünyada ırkçılık bir numaralı sportmenliğe aykırı davranış ve insanlık suçu kabul edilirken, 2009 yılında çıkarılan TFF Kanunu'nda 'ırkçılık'la mücadeleden açıkça bahsedilirken bu suçtan daha önce sabıkalı Emre Belözoğlu'nun yaptığı bu hareketin akabindeki süreci Trabzonspor 'rezil' bir şekilde yönetti.
Trabzon'un en önemli dezavantajı kentte futbolun 'sadece futbol' olması. Futbolun sosyolojik, sosyoekonomik, siyasi hiçbir boyutuyla ilgilenilmemekte; sadece sahada oynanan oyun seyredilmektedir. İşte bu yüzdendir ki bir tribün ambiyansı dahi yoktur. Yani saha dışı olaylar pek oyalamaz Trabzon seyircisinin kafasını; 'yahu bu Zokora olayı ne oldu' diye düşünürken bir pozisyon her şeyi unutturuverir Trabzon seyircisine.
Sosyal Medya'da maç içinde futbolcuların diz çöküp Zokora'nın ayakta kalacağı maç içi bir protestonun planlandığını ve sonradan birileri tarafından 'gerek yok' denilerek iptal edildiğini duydum. Bu fotoğrafla cevap veriyorum.
Kazım Koyuncu 'hayali bir kahraman' mı demişti Trabzonspor için?
Trabzonspor'u tutma sebebim Türkiye'deki statükoya karşı duruşundandı; ama artık Trabzonspor o statükonun bir parçası olmak için var gücüyle çalışıyor.
Sonumuz hayrola.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder