18 Nis 2012

Oradaydım: Panathinakos-Olympiakos





Erasmus sebebiyle Atina'da bulunmamın futbol açısından en hayırlı sonucu, çok merak ettiğim Panathinaikos-Olympiakos maçını staddan canlı gözlerle izlemek olacaktı. Maçın oynanacağı tarihi maç günü hatırlasam da stada koşturup rahatça bilet bulabilmem Türkiye'deki duruma göre beni oldukça şaşırttı; fakat özellikle yaşanan ekonomik kriz ve Panathinaikos'un kötü durumu, derbi de olsa maça ilginin çok yüksek olmadığının göstergesiydi (stadın 66 bin kişilik olması ve taraftarların eski 16 bin kişilik stadlarını daha çok benimsemiş olmaları bir diğer etken).


Maça 2 saat kala gittiğim olimpiyat stadında karşılaştığım manzara korkunçtu. Daha maç başlamamasına ve maçta Olympiakos seyircisinin yer almayacak olmasına rağmen bir çok Panathinaikos taraftarı maç öncesinden polisle çatışmaya başlamıştı bile. Birazcık biber gazı yemiş ve atılan bir kaç meşaleden ufak farklarla kurtulmuş halde bulunduğum tribüne(aile tribünü olarak adlandırılan bölüme) girdim. Vardığım ilk düşünce; büyük stad her zaman daha iyi stad demek değildir; eski 16 bin kişilik, sahanın içindeymişçesine tribüne sahip olan Panathinaikos'un sahasında maça çıkmak tüm dünya üzerindeki takımlarda bir gerginlik yaratacak atmosferi içinde barındırsa da şimdiki 66 bin kişilik klasik sahadan uzak olimpiyat stadı rakip takım futbolcularda olimpiyat oyunları misali amatör ruhta bir seyirci karşısında oynama etkisi yaratıyor. Bu noktada değinmek istediğim, beni etkileyen asıl noktaya gelmek istiyorum; Panathinaikos'un dünyaca meşhur taraftar grubu 'Gate 13'. Karşı kale arkasının alt tribününde müthiş bir atmosfer oluşturan, yaptıkları tribün şovları ve tezahüratları ile Panathinaikos'un bu maçta en büyük kozu kesinlikle Gate 13 idi ve onlar maç boyunca bu görevlerini eksiksiz yerine getirdiler, biraz sonra değineceğim olay da dahil olmak üzere.


İki takım da sahaya çıkıp mücadele başladığında dünya derbisi izlemenin verdiği heyecanla unuttuğum bir gerçeği hatırlamış oldum; sıkıcı ve gerçekten kalitesiz Yunan ligi futbolu. Maç, nerdeyse tamamen orta sahada karşılıklı top kayıpları ile oynandı ve atak bile sayılmayacak fakat bu maç için en heyecan verici pozisyon sonucu Olympiakos golü buldu ve maç bu şekilde 1-0 bitti. O sırada maçtan çok Gate 13'ün şovlarını veya meydana gelen olayları izlemek gerçekten daha heyecan vericiydi. Ekonomik krizden sonra kadrosunu iyice daraltan ve sıradan takım haline bürünen Panathinaikos karşısında bariz kalite üstünlüğü bulunan Olympiakos o gün sahaya aradaki 4 puanı korumak için çıktı fakat maç sonunda daha fazlasını, şampiyonluğu alarak staddan ayrıldı. Maç için bizleri ilgilendiren bir diğer önemli nokta da sahada tanıdık bir simanın olmasıydı; devre arasında Galatasaray'dan Olympiakos'a kiralanan Kazım Kazım maça ilk 11'de çıktı ve oyundan çıktığı 60'lı dakikalara kadar kendisinden görmeye alıştığımız klasik, kafası(sarı saçlı) futbolda olmayan, dağınık bir görüntü çizdi.


Sahada oynanan futbol ancak bunları yazabilecek kadardı, fakat maçın daha sonra gündemden düşmemesinin, haberlere konu olmasının nedeni devre arasında ve maçın 80. dakikasında çıkan olaylar ve sonucunda maçın tatil olmasıydı. Stada girerken çıkan olaylarda yaşadığım, Olympiakos seyircisi yokken neden bu kadar çok olay çıkıyor sorusunun yanıtını da bu olaylar sırasında görmüş oldum. Aslında dünya genelinde yaşanan olaylara bakan insanlar, olayın 1 puan önde olmasına rağmen art arda alınan PAOK VE AEK yenilgileri ile zirvenin 4 puan gerisine düşmenin verdiği kızgınlık olarak görüyorlar. Bu yaklaşım futbol mantığı ile bakılırsa muhtemel bir yaklaşım fakat stadyumda ve o insanların arasında olan birisi olarak bu olayların futbol ile hiçbir alakası olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Eğer bahsi geçen olaylar Panathinaikos'un aldığı kötü futbola bağlı olsaydı, çıkan olaylardan ya da verilen tepkilerden bir nebze de olsa Panathinaikoslu futbolcular da etkilenirdi fakat taraftar tüm maç boyunca sevgi gösterisinden başka bir tepki göstermedi oyunculara, şayet böyle olsa durum 0-0 iken ve devre arasında oyuncular soyunma odasındayken olaylar neden başladı ki?


Buraya geldim geleli ilk kez şahit olduğum bir nedendi olay; polise karşı olan nefret! 2008 yılında polis tarafından öldürülen 15 yaşındaki Alexandros Grigoropoulos'tan sonra başlayan halk-polis nefreti özellikle ekonomik kriz döneminde yaşanan ayaklanmalar ve gösterilerle etkisini giderek arttırıyor ve nerdeyse tüm halk polislerden nefret ediyor. Tüm halk kısmını rahatlıkla söylüyorum çünkü bu olayları izleyen veya yazıyı okuyan futbol severler olayları başlatanların holigan Gate 13 taraftar grubu olduğunu düşünebilir fakat olayları başlatan ve polisle çatışan insanlar bizdeki kapalı tribün bölgesinde oturan ve verdikleri bilete 40 Euro(en pahalı) ödeyen insanlardı. Sorunun nedeni polislerdi diyorum; çünkü ilk yarı boyunca saha kenarında özel güvenlik güçleri bulunmaktaydı ve devre arasında durumu kontrol etmek isteyen polisler saha kenarında göründükleri anda tüm stadyum maç boyunca yapmadığı atmosferde baskı ve küfüre başladılar ve sonunda kapalı tribünden bir grup polislerin bulunduğu bölgeye molotof kokteyli attı. Ve işte kıyametin ilk perdesi de bu zaman açıldı, bütün polisler bir anda o tribüne doğru yönelmeye ve insanları tartaklamaya başladılar; o sırada bulunduğum tribünden bir adam vücut dili ve yaptıkları hareketlerle onları bırakın buraya gelin gibisinden şeyler diyor ve bolca da küfür ediyordu, tüm tribünlerin özeti buydu aslında. Yaşanan bu büyük olaylar sırasında sadece sözlü protestoda bulunan ve maçın iptal edilmesi ya da hükmen mağlup olunmaması için büyük çaba gösteren Gate 13 taraftar grubunun takıma olan sadakatleri en çok yaşanan bu olaylarda ortaya çıkmıştı.


Yaklaşık 50 dakika gecikmeden sonra başlayan ikinci yarı ile itibaren polis tüm taraftarlarla sahanın arasında iki katlı duvar örerek adeta gözdağı vermek istedi fakat beslenen nefret o kadar büyüktü ki karşılaşmanın 81. dakikasında sahaya tekrar ses bombaları ve molotof kokteylleri atılmaya başladı. Zaten oynanan sıkıcı futbol ile bunalmış olan ben ve arkadaşlarım yaşanan olayların bizim tribüne de sıçrayabileceğini ve maçın bittiğinin belli olduğunu anladıktan sonra stadyumdan hızlı adımlarla ayrıldık. Benim için izlemiş olduğum ilk dünya derbisi futboldan çok olaylarla anılan bir deneyim oldu ve halkın polise, sisteme karşı olan tepkisini ilk kez bu kadar açık bir şekilde anlamama yardım etti. Bir futbolsever olarak tekrar futbol konuşmak gerekirse; maç sonu acil toplanan federasyonun kararıyla 3-0 hükmen mağlup ve 2 puanı silinme cezası alan Panathinaikos, şampiyonluğu matematiksel olarak aynı şehrin (Olympiacoslular kendilerini atinalı değil Pire'li olarak belirtirler ve aksi durumdan büyük bir kızgınlık duyarlar) diğer büyük takımı Olympiacos'a kaptırdı ve bu sonuçla Pire temsilcisi son 16 yılda 14. şampiyonluklarını ilan etmiş oldu. Son yıllarda farkın bu kadar açılmış olmasının bir getirisi olarak gün geçtikçe taraftar ve genç nüfusun ilgisini kaybeden Panathinaikoslu taraftarların genel tepkisi ise bizim ülkemizi aratmayacak cinsten : 'Bizim de başkanımız mafya olsa o kadar şampiyonluğu biz de elde ederdik.'



Not: Videoda iki takımın sahaya çıktığı andaki görüntülerini, her maç çalan eğlenceli Panathinaikos müziğini, meşale şovu yapan Gate 13 tribünlerini izleyebilirsiniz. İzlenen videodan sonraki görüntüleri takip ederseniz de 81. dakikada başlayan olaylarıda görebilirsiniz, futbol ne olursa olsun güzel bir oyun olduğu için bu maçın en güzel anlarını koymayı seçtim ben sadece.



Hiç yorum yok: