Şampiyonlar Ligi Finali
için yeni bir El Clasico geliyor havası estirilmişti; iki gece içerisinde İspanya Ligi'nin olası şampiyonunun ve turnuvanın son
finalistinin elenmesiyle durum tamamen değişti. Finale ev sahipliği
yapacak şehrin takımı, Real Madrid'i safdışı bırakan Bayern
Münih, Barcelona'yı eleyen Chelsea'yi ağırlayacak. Her iki
takımın finale kadar nasıl geldiğini anlatmadan evvel, Barcelona
ve Real Madrid'i kısaca masaya yatıralım.
Önce Barcelona
Barcelona sezona, kupa
avcısı teknik direktörü Josep Guardiola'nın takım başında
kalıp kalmayacağı tartışmasıyla başladı diyebiliriz. Takımla
birlikte kazanmadığı kupanın kalmaması ve başka heyecanlara
yelken açma isteği dolayısıyla Guardiola'ya kızmak yersizdi. Öte
yandan, kazanabilen birini elden çıkarmayı dünyada hiçbir kulüp
yöneticisi istemez; isminiz Mourinho değilse teknik direktörü
ikna etmek de o kadar zor gözükmüyor. Guardiola takımdan
ayrılırsa, yerine kimin geleceğini saptamak ise epey zor bana
kalırsa. Roma'ya ısınma turlarına gönderilen Luis Enrique'nin bu
işi yapıp yapamayacağı konusunda soru işaretleri fazlasıyla
mevcut. Bu tartışmanın geçtiğimiz hafta iki büyük kulvarda da
takımın havlu atması sebebiyle tekrar harlayacağı açık.
Guardiola'nın kulübe
büyük katkılarını yadsımadan, özellikle bu sezon kadroya
yerinde müdahalelerde bulunamadığını söylemek isterim. Her
zaman tartışılan Victor Valdes ilelebet payidar kalacak, onu
anladık ve bu politikayı yanlış da bulmuyoruz. Dolayısıyla
kaleyi geçelim. Defans hattında o kadar fazla sorun var ki, bu
konuda neden kadroya 1-2 ekleme yapılmadı merak ediyoruz. Sağ
bekte Daniel Alves'in yedeği yok, göbekte Pique ve Puyol'un yanına
aslen defansif orta saha oyuncusu olan Mascherano 1,5 yıldır monte
edilmiş, sol bekten yıllardır verim alınamıyor. Caceres, Milito,
Chygrynskiy
takımda doğru düzgün forma giymeden yollanan defans oyuncuları...
Halihazırda tam anlamıyla sol bek sayılmayacak Adriano, Abidal'in
hastalığı sebebiyle o mevkide alternatifsiz kalmış durumda.
Bütün bunları masaya yatırınca, Barca'nın Puyol'un yaşlılığını
da hesaba katarak defansını neden takviyesiz bıraktığını uzun
zamandır çözemiyorduk. Üstüne de, Chelsea maçında Pique'nin
sakatlanarak çıkmasıyla, 3'lü defansın Alves, Mascherano ve
Puyol'la nasıl bir ucubeye dönüşebileceğini görmek bizi üzdü.
(Bütün bunlara rağmen 26 golle ligin en az gol yiyen takımı
olmalarını tebrik etmek gerekiyor.)
Transferde
geçmiş yıllarda hep kısa vadede işe yarayan, yaşı biraz geçmiş
futbolcuları bulup çıkaran Barcelona bu geleneğini de unutmuşa
benziyor. Thuram, Davids, Larsson ilk akla gelenler...Bütün
dünyanın hayranlık duyduğu takımın altyapı kültürünü
yıpratmadan, yalnızca bir tane, verimli kullanılabilecek futbolcu
bulmaları mümkün değil miydi? Ayrıca Afellay, Hleb aşıları
tutmamış, Pedro ortadan kaybolmuş, Villa uzun bir sakatlık
geçirmiş, iyi ki Messi var. Yoksa Krkic'in de gönderilmesiyle
iyice boşalan forvet kadrosuna neden takviye yapılmadığını da
anlayamayacaktık. Uzun lafın kısası, bu seneki sendelemenin
sebebi, kadro sıkıntısı... Puyol, Alves, Xavi, Iniesta
yaşlanıyor; yaşlandıkça bu takım bir zamanlar Milan'ın Dida,
Maldini, Cafu, Seedorf'lu haline bürünecek, gözüken o.
Gelecek sene büyük bir
ihtimalle Guardiola takımın başında olmayacak. Takıma
kazandırmak istediği Cuenca, Thiago ve Tello bu şansı yeni teknik
direktör geldiğinde kazanmış sayılacak mı göreceğiz. Onun
haricinde Valdes, Alves, Pique, Busquets, Fabregas, Iniesta, Xavi,
Messi ve Sanchez'in yeri seneye de garanti. Altyapıdan Deulefou ve
Dongou da geliyor. Mesele garanti olmayan iki mevki için yeni
adayların eklenip eklenmeyeceğinde düğümlenecek gibi gözüküyor.
Bu sezon Barcelona için
güzel başlasa da, aksayarak bitiyor.
(Bir sonraki kritik, Real
Madrid, devamı gelecek...)
1 yorum:
gayet güzel bir yazı olmuş, tebrikler
Yorum Gönder