Futbolda İngiltere
ulusal takımını desteklemek, insana yeni bir sevgiliyle gelen
umutları ve her seferinde, bir yerinde, hayal kırıklıklarını
başından kabullenmeye benzer. Herifçioğlunu görür, beğenirsin,
forması fiyakalıdır, zorlarsan biraz Beckham'ı andırır, 11
meziyeti birarada, dünyanın en iyisiyle karşı karşıyasındır.
Üzerinde güneş batmaz bu herifin, girdiği her mücadeleyi
kazanacaktır gözünde. Böyle böyle büyüttüğün beklentilerin
üzerine, saha içindeki performansını her sınamanda beklentiler yerini hayal kırıklığına bırakmaya başlar, tek tek. Meziyetler
arası uyumda problemlerini keşfedersin; herif emperyal hevesler
içerisinde, burnu büyük, sanki biraz karizması
abartılı...Son kaçırdığı penaltıyla stadyumu tek tek terk eder insanlar, bir sonraki
şampiyonaya, bir sonraki sevgili için umut biriktirmeye adalarına
dönerler.
Dört yılda bir
yenilenen umutların belki de İngilizlerin gözünde ilk kez,
illüzyona değil, daha olgun, alınacak sonuçlara daha
hazırlıklı bir formata büründüğünü söyleyebiliriz. Euro
2012, İngiltere ulusal takımının belki de üzerinde stresi daha
az hissedeceği bir turnuva olacak diğerlerine göre. Blogdaki görev
dağılımımız dolayısıyla, bir diğer sıkıcı "komşu"
Yunanistan ile beraber, sıkıcı sevgilim İngiltere'yi de
yazmaya çalışacağım turnuva boyunca. Dolayısıyla epey ahkam
keseceğiz, şimdiden affola.
Bizim memlekette, milli
takımda ne kadar fazla "lejyoner" var ise, o kadar başarı
gelecek sanrısı sözkonusu. Herhalde sebebi Avrupa görmüş
futbolcunun disiplin, strateji, dayanıklılık vesaire zırhlarını
tek tek formasının üzerine geçirdiği düşünülmesi. Futbolun
beşiği deyip durduğumuz İngiltere'nin ise bir zorunlu nedenden
dolayı böyle bir şeye açık olmadığını görüyoruz: Premier
Lig takımları ağır sayılabilecek kısıtlamalara rağmen ağzına
kadar yabancı dolu, lakin yurtdışında hatırı sayılır İngiliz
futbolcu yok! Bu konu üzerinden dallanıp budaklanan bir sürü
meseleye şimdilik girmeyelim. Euro 2000'deki rezalette yalnızca
McManaman yurtdışında (R. Madrid) oynuyordu, 2004'te Hargreaves (B.Münih) ve Beckham (R. Madrid).
Bu turnuvada ise futbol hayatını yurtdışında sürdüren oyuncu
sayısı 0 (sıfır). Dolayısıyla bir başka Avrupa Şampiyonası
daha, kibirli İngilizlerin dünyanın en iyi ligine sahip
olmalarıyla- turnuva başarısı arasındaki bağlantı üzerine
kafa patlatmakla geçebilir. En azından ilk üç maç garanti.
-Bundan sonraki paragraf
tamamen isimlerden oluşuyor, dileyen direkt finale "bay
geçebilir".
Mayıs ayında göreve
gelen Roy Hodgson'un seçtiği kadroya göz ucuyla bakmadan evvel,
İngiltere'nin gündemi, Wayne Rooney'nin ilk iki maçta cezalı
olması sebebiyle meşgul demek gerekiyor öncelikle. Fransa ve İsveç
maçları istenildiği gibi sonuçlanmaz ise, Rooney'i şampiyona
boyunca yalnızca Ukrayna maçında izleyebileceğiz zira. Manchester
United'da iyiden iyiye parlayan Danny Welbeck'in omuzlarında bariz
bir yük gözüküyor. Diğer forvetlerden Andy Carroll oynamasa daha
iyi, Sturridge ise kadrodan çıkarıldı gibi gözüküyor. Diğer
pozisyonlara geçersek, Bursaspor'un file bekçisi Scott Carson,
üçüncü kaleciliği 19'luk Butland'a kaptırdı. Defansın
göbeğinde Chelsea'nin başarılı savunmacıları John Terry ve
Gary Cahill'in sakatlıkları, ikincisinin turnuva kadrosundan
halihazırda çıkarılmasına yol açtı. "Şampiyonlar Ligi
finalinde de yoktular zaten" dediğinizi duyar gibiyim. Rio
Ferdinand buna rağmen kadroya çağrılmamasına epey isyan etti
açıkçası, kendisinden 11 yaş küçük ve yalnızca milli formayı
1 kez giymiş Martin Kelly tercih edilince. Ne diyeyim, duygusalım,
ben de üzüldüm. Orta sahada yine Chelsea'li Lampard sakatlık
dolayısıyla kadroda yok. Benim en çok dikkatimi çeken bu sene
Liverpool'da tam bir hayal kırıklığı yaratan sol açık Stewart
Downing'in ne sebeple turnuva kadrosuna alındığı... Bayım,
Liverpool taraftarı birine bunu söyletebilen birinden bahsediyoruz!
Pes!
Kadrodaki olumsuzlukları
yazdıktan sonra, takımın kaderini tayin etmeye aday isimlerim:
Manchester City'nin eldiveni Joe Hart, şu bizim eski-yeni Scott
Parker, United'lı Young ve Welbeck- Rooney ikilisi. 4-4-2'nin biraz
esnetilmesiyle, Walcott, Chamberlain, Welbeck, Kelly, Butland, Jones
gibi tazeleriyle İngiltere, şampiyonada umuyoruz, "bu da
aynısı çıktı" dedirtmez bu kez biz duygusallara. Yoksa
"göze hoş gelen" birkaç opsiyon var, haberleri olsun.
11 Haziran'daki Fransa
maçıyla, turnuvadaki, sahadaki İngiltere'yi yazmaya başlıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder