Bir maç düşünelim ki ; tribünler çok keyif alsın ve herkesi eğlendirsin , sahada eksik olan hiç bir şey olmasın, pozisyonlar olsun, önce harcansınlar sonra goller aniden "biz geldik" diyerek herkesi kendinden geçirsin. Bu maç bir de Avrupa Şampiyonasında olsun bir de ev sahibinin ilk maçı olsun, hem de turnuvaya ev sahibinin ilk kez katılmasının tam anlamıyla çocuksu heyecanı da katılmış olsun. İşte o zaman ortaya Ukrayna - İsveç maçı çıkmış oldu. Sanırım Ukraynalıların bir çoğu gerek hazırlık maçlarında ki performansı ile, gerek "ev sahibi olduğumuz turnuvada ne kadar gidebiliriz , sadece üç maçla mı kalacak maceramız" düşünceleriyle farklı bir atmosfer içindeydi. Bunun üzerine -olmazsa olmaz- yaptıkları eylemlerle artık bir anda bizim de karşımıza çıkabilirler mi acaba derdirten "Femen" grubunun turnuvayı protesto edeceklerini duyurdukları göz önünde bulundurulunca Ukrayna için çok da iyi gözükmeyen bir yol vardı.
Ama bütün bunlar sadece başlangıç düdüğüne kadar insanların içine yer etmiştir. Çünkü maç başladığı andan itibaren hem sahada hem de tribünlerde insanların hem içi hem de dışı kıpır kıpırdı. Hatta tribünlerin güzelliği sahaya da yansıdığını söylemeden geçmek olmaz. İlk on dakika boyunca sahada çok fazla hücum organizasyonu olmasa da en azından Ukrayna adına şunu söylemeliyiz ki bu dakikalar içinde hem bu turnuvada hem de bu maçta yetmese bile her şeyimizle biz de varız der gibi oyunu kontrol altına almaya çalıştılar. Ve bunu da başardılar. Maçtan önce kime sorulsa herhalde her 10 kişiden 8 i Ukrayna ' dan çok katı bir savunma anlayışıyla çıkmasını beklediğini söylerdi. Ama Ukraynalı futbolcular sahanın içinde Oleh Blokhin' nin emriyle harekete geçmiş - teşbihte hata olmaz - çakal sürüsü gibiydiler. Maçın uzatma dakikalarını saymazsak, avlarını hiç pes etmeden kovaladılar da . Kanatlarda Oleh Gusev inanılmaz bir efor sarf etti desek hatta sarf etmedi neredeyse efor teriminin tanımlamasını yaptı desek yeridir. Nazarenko ve Yarmelenko ikilisi ise orta sahayı kendi mülkiyetlerine geçirmek için dur durak bilmeden çalıştılar. Savunmanın başarısını ise sanırım turnuvanın en uzun takımına karşı hava toplarındaki tam anlamıyla hegemonyasıyla gayet açık bir şekilde gösterebiliriz.
Ve gelelim maçın, gecenin, Ukraynalı taraftarların, bir dönemin çocuklarının kahramanına: Andriy Shevchenko. Yaş otuz beş şiirleri yazılmış zamanında , ama o şiirin bu adam için yazılmadığı kesin. Eğer şiir Shevchenko için için yazılmış olsaydı mısra büyük ihtimalle :
"Yaş otuz beş daha yolun başındayım"
şeklinde olurdu. Tribünden bi anda bir Femen üyesi çıkıp sahaya atlasaydı sanırım İsveçli taraftarlar, oyuncular bu kadar şoka uğratılamazdı. En uzunların arasından iki kafa golüyle gecenin zaten sarı-mavi olan renginin altına Ukrayna' nın mührünü basmış oldu nam-ı diğer "Sheva". Hem turnuva da gol atan ikinci en yaşlı futbolcu oldu, hem kaptanlık pazubandıyla iki gol atanlar arasına girdi, hem Ukrayna' ya ilk turnuvasındaki ilk galibiyetini getirdi. Aslında bu "hem" leri çoğaltmak mümkündü maç ve Sheva için ama şunu dile getirmemiz lazım. Belki de ilkler gecelerinden birisi daha yaşandı ama büyük ihtimalle son turnuvasında oynayan Shevchenko Ukrayna ve tüm dünyaya bir kaç bir şey söyledi gol sevincinde kollarını açıp koşarken :
" Merak etmeyin burası bizim yerimiz.. Ben mi ? Daha yeni başlıyoruz millet "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder