Fabian Stratejisi
Fransa ile İngiltere arasında on dördüncü
ve on beşinci yüzyıllarda yaşanan savaşlar günümüzde “Yüz Yıl Savaşları”
olarak anılıyor. İngiltere Fransa topraklarına girdiğinde “Breton
Şövalyesi” Bertrand du Guesclin, eski
Roma kumandanı Fabius Maximus tarafından
bulunan “Fabian Stratejisi”ni kullanarak savaşların gidişatını Fransa lehine
çevirmiştir. Kısaca, kendinden güçlü bir ordu karşısında geri çekilip onların
yapacakları her hatayı değerlendirmeye dayanan bu strateji savaşlarının kazanılmasında
önemli rol oynamıştır.
“Yüz Yıl Savaşları” kadar uzun
gibi gelen bu akşam ki 90 dakikada ise Fabian Stratejisini uygulayan taraf
değişti. İngiltere tarihinin en beklentisiz turnuvasına Fransa’dan bir puan alarak
başladı. Milner, Young, Walcott, Chamberlain, gibi kanat adamlarına rağmen, bir
türlü uygun forveti bulamayan İngiltere, orta saha kalitesinin düşük olmasının
da etkisiyle, oyunu geride kabul etti. Bu Terry-Lescott ikilisini geniş alanda
yakalanmayarak, rahat bir oyun çıkarmalarına neden oldu. Beklenen hataların
ilkinde Milner yanlış adım atınca Torres vari bir gol kaçırdı. İkinci hatada
ise Lescott tipik İngiliz gollerinden birini ağlara gönderdi. Ancak kadro ve
teknik adam yetersizliğinin yanına Hart’ın kapattığı köşeden yediği gol
eklenince skoru koruyamayarak bir puana razı oldular.
Manş Denizinin öteki tarafı ise
maçın gerçek aktörüydü. Yenilenmiş kadrosu ve şık formasıyla turnuvaya şaşalı bir
giriş yapmak isteyen Fransızlar beklediklerini bulamadılar. Maç boyunca tempoyu
yükseltemediler. Turnuvadaki güçlü takımların takıntısı haline gelmiş Barcelona’nın
“tiki-taka”sını oynama çabasının Fransızları da bozduğunu gördük. Ribery,
Benzema gibi dikine, tempolu oynayan adamlar sahada kayboldu. Görünüşte
İngiltere karşısında alınan bir puan iyi gözükse bile, aradaki kalite farkına
bakarak Fransa için maçın bir hayal kırıklığı olduğunu söyleyebiliriz.
Gerek turnuvanın ilk maçı olması
gerekse rakibin İngiltere olması tempo düşüklüğü için bir sebep olabilir. Ancak
Fransa’nın çok daha ciddi sorunları var. Lloris, Benzema ve Ribery abartıldıkları
kadar mükemmel futbolcular değiller. Her ne kadar ikinci yarı iyi oynasa da Diarra
gibi düz bir oyuncunun bu takımda oynaması garip. Defans dörtlüsünün kalitesi
eski Fransa savunmasını mumla aratır nitelikte, en iyisi Evra bile-günümüz
klişesi-arkası dönük adama faul yapabiliyor. Kanatlar iyi kullanılıyor ama
gelen ortaları değerlendirecek bir adam hala bulunamadı. Bütün bunlardan daha
önemlisi ise takımın hala bir lideri yok; Nasri oyuna ağırlığını koyamıyor;
Ribery’nin ise takımı yönetecek kapasitesi yok. Hala yeni Zidane’larını arıyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder