30 Oca 2012

İlkler Unutulmaz


Dünya futbolunda son zamanlarda yaşanmış önemli iki hadise olan El Clasico ve Henry'nin Arsenal'e dönüşüne kıyısından köşesinden değinen bu yazıyı hep yazmak istemiştir fakat kısmet bugüneymiş. Barcelona'nın belki de şu anda dünyada kendisine en yakın rakibi olan Real Madrid'i bir kez daha elemesi 'Barcelona gelmiş geçmiş en iyi futbol takımı mı?' sorusunu bir kez daha insanların zihnine oturttu. Gerçekten de özellikle bizim yaşımızdaki jenerasyon böylesi bir takım görmemiştir belki de. Evet, o yüzden bazılarının dediği gibi Pele'li Santos veya Puskas'lı Di Stefano'lu Real Madrid daha iyi bir takım mıydı sorularının yanıtını doğal olarak cevaplayamayız.

Bazı şeyler çocukluğumuzun, geçmişimizin buğulu dünyasından dolayı net olarak tamamen bilinmese de daha akılda kalıcı izler bırakabilir insanda, öylesi anılar, bilgiler en saf haliyle ömür boyu yanımızda durur hep ve bilinçaltı dediğimiz parçamızı meydana getirir, ne olursa olsun belli başlı dogmalarımız olur o zamanlardan kalma.Bu gibi durumlar, özellikle aşklar için söylediğimiz bir kalıp vardır: 'ilkler unutulmaz' diye. İşte benim için de dünyanın gelmiş geçmiş en iyi takımı sorusunun yanıtı dogmadır, unutulmaz ilkim bellidir; Ntv'de Murat Kosova'nın 'İşte Premier Lig bu!' sloganıyla ve büyük bir zevkle anlattığı Premier Lig maçlarının arasında, özellikle 2003-04 sezonundaki Arsenal. Belki ilk defa bir ligi, bir takımı bu kadar çok takip ettiğim için bilinçaltıma işledi bu konu ancak bazı nesnel veriler de kendimi haklı çıkarmamda yardımcı oluyor bana. Büyük bir ihtimalle uzunca bir süre daha egale edilemeyecek bir başarıyla şampiyon oldu o yıl; 38 maç boyunca hiç bir yenilgi almadılar(1889 Preston North End'den sonra bunu yapan ikinci takım).

Kimler yoktu ki o takımda; stoperde o zamanlar dünyanın en iyi savunmacıları arasında olan Sol Campbell ve Kolo Toure, solda şimdiki nefretin aksine o zamanlar efsane olan Ashley Cole, orta sahanın ortasında o zamanların güçlü ve daha iyi savunma yapan Xavi'si diyebileceğimiz Vieira, sağda renkli saçlı Ljungberg solda Pires ve takıma devre arasında dahil olup yeteneği Henry ile karşılaştırılabilecek kadar iyi olan Reyes (hatta Aragones’in o dönem Reyes’e “Sen o maymundan daha iyisin” dediği rivayet edilmektedir), önlerinde yaşlılığına rağmen Arsenal’e gelmiş en iyi oyunculardan biri olarak atfedilen 10 numara Bergkamp ve en uçta 33 yaşında 2 aylığına dönmesi bile efsane yaratacak kadar efsane olan Thierry Henry... Lehmann, Wiltord, Parlour, Gilberto Silva ve hatta o yıl 3 maç görev alsa da Fabregas da o efsanevi takımın birer parçalarıydılar.

Zamane Barcelona'sına ve bir çok takıma öncülük eden 4-2-3-1 taktiksel dizilişiyle oynamaları, kazandıkları yenilgisiz şampiyonluk ve de İtalya'da Inter'e bile 5 gol atacak kadar iyi bir takım olmalarını; çocukluğun hatırlattığı heyecan ve Murat Kosova'nın coşkusuyla birleştirdiğimiz zaman benim için dünyada bu zamana kadar gelmiş geçmiş en iyi takım kimdir sorusunun yanıtını tektir ve o da o 2003-04 arsenal takımıdır.işte bu yüzden başlığa da adını veren 'ilkler unutulmaz' ilkesinden yola çıkarak bugünün barcelonası ve bundan sonra gelebilecek herhangi bir takımın arsenal'le kıyaslanmasında galip benim için her zaman bellidir.

Efsane sezonun 12 bölümlük belgeselinin ilk bölümü: (Kalan kısmına Youtube'dan devam edebilirsiniz.)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

aynen katılıyorum...balık hafızalı olduğumuzu düşünüyorum bahsettiğin efsane real takımlarını falan duymamızı bi kenara bırakıyorum ama biz bu Arsenal takımını izledik...anlamadığım bir biçimde Barcelona ve Messi'yi yüceltme çabaları var...ben 'overrated' olduklarını düşünüyorum.Zidane'i ,'gerçek' Ronaldo'yu falan izlemiş pekçok efsaneyi ise izleyemesemde incelemiş biri olarak Leo Messi'nin dünyanın gelmiş geçmiş en iyisi olduğunun iddia edilmesini komik buluyorum...