25 Ara 2011

FUTBOLA GİRİŞ I (FUT101)


Futbol adı verilen olgunun spor mu yoksa oyun mu olduğu tartışmaları henüz cevabını bulabilmiş değildir. Ancak bu tartışmalarda anaakım medyayı dışarıda tutarsak hakim olan görüş, futbolun öncelikle bir oyun olduğu yönündedir. Hakim görüşün sahipleri ise amatör veya profesyonel futbolculardır denilebilir.
Hikayeyi amatör bir oyuncu hikayesi olan kendi hikayemden temellendirerek başlatmak istiyorum.
Yaklaşık olarak dört ya da beş yaşlarında futbol topuyla haşır neşir olmamın yanında hayatı futbol olmuş çok sayıdaki erkek çocuğundan birisi de bendim. Lojmanın arka bahçesi, evin salonu, koridoru, sokak arası, okulun bahçesi gibi çeşitli ama futbol oynamaya kısıtlı alanlarda başladı futbol maceram.
Yaşım büyüdükçe futbol oynayabileceğim alanlar da nicelik olarak azalmaya başladı. İster istemez futbolculuk kariyerim futbol endüstrisinin şehirlerdeki bir numaralı sacayağı olan halı sahalarda devam etmeye başladı.
Ancak çok zaman geçmeden durum anlaşıldı: Futbol için çok da elverişli olmayan mecralar, oyun olarak futbolun en güzel şekilde icra edilebileceği alanlarmış.
Futbol hayatımın en zevkli ve en özgür yılları sokak aralarında geçmiş. Sokak arasında futbol oynamanın sahaya çıkaracağınız kadronun sayısının belli olmaması –herkesi oyuna dahil etme ya da az sayıda oyuncuyla da futbol oynama imkanı- oynanacak oyunun (çift kale, tek kale, tek vuruş vs.) oyuncuların kendi isteğiyle seçilmesi gibi özgürlükleri de vardır.
Futbol emekçilerinin futbol hayatlarının gelişim süreçleri, amatör oyuncuların gelişim süreçlerine benzerlik gösterse de onlardan çok daha fazlasıdır. Ancak bu gelişim sürecinin temel hedefi, sporcunun sahip olduğu amatör ruhu tamamen ortadan kaldırmayı hedefler. Bu yüzden modern futbolda amatör ruh giderek marjinalleşen bir olgu haline gelmiştir.
Futbol endüstrisinin futbolcudan beklediği öncelikli talep futbolculuğun bir meslek olarak algılanıp buna göre hareket edilmesidir. Diğer bir talep ise futbolcunun giderek katılaşan futbol kurallarını sahada harfiyen uygulamasıdır.
1990’ların sonuyla birlikte futbolcuların attıkları gole nasıl sevineceklerine kadar müdahale etmeye başlayan post-modern futbol kuralları sahalardan amatör ruhlu sporcuları silmeye başladı.
Post-modern dönemde- her şeyin metalaşması sürecinde- futbol da giderek bir meta halini almaya başladı. Şimdilik sahanın içindekilerin temel değişim ve gelişim süreçlerinde bahsedeceklerim bunlar. Belki aranızda Sinyor Terim gibi “Ben ders almam, ders veririm” diyenleriniz de vardır. Ancak bu yazının eğlencelik bir deneme olduğunu aklınızdan çıkarmamanızı rica ederim…
“Futbola Giriş II” dersinde görüşmek üzere…

3 yorum:

erk dedi ki...

Felsefi açıdan postmodernizm'den bahsediyorsak söz konusu makalede ele alınan endüstrileşme sürecinin bu post-modernizm ile bir alakası yok - post modernizm objektif gerçekliği inkar eder haliyle alman kale çok post modern bir yaklaşım olabilir kimilerine göre - yok efendim post-modern kavramının sözlük karşılığını kabul ediyorsak - modernin ötesindeki kurallardan bahsetmemiz gerekir ki modern güncel anlamına geldiğine göre - futbol kuralları modern'dir - post modern değil - dahası - modernizm ve takip ettiği yapısalcı önermeler dizisine de uygundur.

Bu durum Yanlıştır-doğruduru tartışmayacağım zira bu bir deneme - genel önermelerine çok da karşı olmadığım bir deneme hem de. Gelin görün ki kavramın doğru kulanıldığı konusunda endişelerim var - post modern ile kastedilen net bir şekilde paylaşılırsa minnettar olurum.

SB dedi ki...

Denemede kullandığım postmodernizm kavramının felsefi açıdan postmodernizmle bir alakası yoktur. Futbolda modern dönemin kapandığına inanıyorum; çünkü futbolcular yeterince modernleşti. Zaten bahsettiğim amatör ruh kaybolduktan sonra bana göre futbolda modernizm görevini tamamladı. Postmodernizm kavramını modernizmden sonraki dönem olarak kullandım. Benim görüşüm bu yönde ancak eleştiriniz için çok teşekkür ederim, umarım tatmin olmuşsunuzdur.

erk dedi ki...

Öncelikle her sporun aynı zamanda bir oyun olduğunu düşündüğümü söyleyeyim. Olimpiyatlar dahi olimpiyat oyunları diye geçer. Yani oyun-spor kavramları arasındaki ilişki kapsayıcıdır.

Demem o ki oyun futboldan endüstri futbola geçişten ziyade oyun futbolun içerdiği enstrümental güç sebebiyle sektörleştirilmesi söz konusudur. Hala futbolcular zaman zaman oyun oynadıkları ilüzyonuna kapılmaktadır ki "amatör"lükler yaparlar. Ama kulüp bağlılığı - aidiyet bilinci gibi kavramlar modern döneme aittir - ekonomik-politik bir modernizm üzerinden konuşuyorsak. Hala bayrak adam gibi kavramlardan bahsediyor hala takım tutuyorsak ( elbette müşterilik parametresi üzerinden futbol tüketen insanlar da vardır ) ortada tam bir post-modern süreç olduğunu iddia etmek yanlış olacaktır. Çok katı gelenekçiler vardır futbolun içinde - elbette ki bu adamlar romantik gelenekçiler değil rantçılardır - lakin bu adamlar vardır ve bazı modern - veyahut orijinal olarak değerlendirilmesi bence daha doğru olan değerler korunmaktadır. Misal NBA güzel bir kıyas malzemesi olacaktır ki orada dahi en temel aidiyet duyguları hala enstrümental değer taşıyor.

Bana sorarsanız bana bu modernizm tanımı ikna edici gelmiyor - zira sürekli olarak bir geçiş halindeyiz ve kant'la başlayan aydınlanma sürecinin paradigmalarından çok da uzaklaşmış değiliz. Haliyle modern'in sözlük anlamına odaklanmak daha verimliymiş gibi geliyor - lakin işaret ettiğiniz politik-ekonomik değer dizgisini kavramla ilgili bir sorunum olsa da anlamış durumdayım -

ve sizden bundan fazlasını rica etmemiştim zaten.

iyi çalışmalar.