26 Ara 2011

Kadının Futbolla İmtihanı - 1

Öncelikle merhabalar, sevgiler, saygılar.
İlk yazıyı kaleme alıyor olmaktan sebep; bu blog’un, futbol sevdalısı küçük bir grup Sbf’li ve bu grubun aldığı malum sevdaları nizami bir şekilde kaleme alma kararının pratiği olduğunu belirtmekte fayda var.
Bendeniz ise, futbol yazıları yazmak üzere bir araya gelmiş yazar kadrosunun (şimdilik) yegane kadını olarak; en azından geri kalan yazılar açısından girizgah niteliğinde olan bu satırları sıralarken, bu tür işlere ilişkin genel “erkek yoğun” kanıya eğilmek istemekteyim. Sonra da doğrulup, gruptaki erkek arkadaşların arasına karışmayı planlıyorum. Kısmet.
...
Futbol kelimesini, beynindeki “erkek” başlığının altına kodlamış; futbol sever bir kadına yaklaşımı “hadi o zaman, ofsayt ne demek söyle ehe mehe” seviyesinde erkek bireyler düşünün. Bir de bu bireylere ve yaklaşımlara sürekli maruz kalan bir kadın... Bu açıdan bakınca ne kadar da mağdur göründü değil mi? Öyleyse elimizdekileri tersine çevirelim bir de; yine futbolu erkek ile özdeşleştiren, üstüne bir de futbolu “22 tane adamın bir topun peşinden koşma absürdlüğü” olarak tanımlayan bir kadın düşünün bu sefer de. Az önceki mağduru biraz antipatik hale getirebildik sanıyorum.
Bir kadın olarak, işe hemcinslerimi eleştirerek başlamak istemezdim fakat; kitleleri peşinden sürükleyen, milyonlarca insanın bünyesinde ekmek yediği, dünyanın en gözde sektörlerinden biri olan, hepsinden geçtim bir insanın içine düşebileceği en büyük aşklardan birini teşkil eden takım sevdasını içinde barındıran futbol olgusunu 22 insan, 1 top seviyesine indirgemek, tüm bu yukarıda saydıklarımdan sebep, takdir edersiniz ki abesle iştigal oluyor. Elbette diğer tüm şeylerde olduğu gibi futbolda da ilgi, sevgi, tutku, heves, merak ve diğer tüm insani eğilimler kişi iradesine bağlıdır. Fakat hiç de azımsanmayacak sayıda insan tarafından baş tacı edilen bu olguyu bir cümlede harcamak da, vicdansızlıkların en büyüğüdür, bunu kabul etmek gerek. Gelgelelim bir kadın, bu durumun can sıkıcılığını idrak etmek için herhangi bir tutkusunun karşı cins tarafından hiçe sayıldığını tahayyül ederse, bu bile tek başına yeterli olacaktır. Zira empati dediğimiz şeyin kapı açma konusundaki maharetine ben değinmiyorum, sizler biliyorsunuzdur. Kadınlardaki bu genelgeçer algı ve bu algıdan temellenen agresiflik ise maalesef hiç de yabancısı olmadığımız bir şeye dayanıyor: Futbolun erkek yoğun bir iş olduğu kanısı. Tıpkı şoförlüğü erkek cinsiyle özdeşleştirmiş kadınların; araba kullanma işini kendisiyle örtüştürememesi, bu işte başarısız olması, kullandığı arabaya dahi yabancılaşması ve şoför mahaline peşinen 1-0 yenik oturması gibi.
Toplumun geneline bizler daha hayata atılmadan çoktan yerleşmiş olan bu tür algıları yıkmak bir hayli zor olmaktadır, bunu zaten inkar etmiyoruz. Fakat, erkek yoğunluğu aşikar olan işlere karşı sen ne anlarsın! anlayışını yıkabilecek tek güç de yine kadınlar olacaktır, bunu da çok iyi biliyoruz. Çok iyi biliyoruz da; peki biz kadınlar, neden kadının ince ince dışlandığı bir olguyla alakalı olarak, bunun üzerine gitmek varken kendi kendimizi çemberin dışına itiyoruz? Kadın-erkek eşitliğinden dem vururken, neden konu futbola geldiğinde futbolla ilgilenen kadınlar çok itici yea! sığlığına nail oluyoruz? Yapmayın hanımlar, yapmayın. Sevmeyebilirsiniz, ilgi duymayabilirsiniz ama yeter ki şu sporla alakalı olarak görmekten ve duymaktan bıktığımız şu22 adam, 1 top bağıntısını kurmayın, hemcinsiniz olarak ve haddim olmayarak rica ediyorum. Lütfen.
Başlangıçtagirizgaholduğunu belirttiğim satırlarımın niteliğini saptırmamak adına lafı fazla uzatmıyor, şu naçizane satırlarımı john boynton priestley'in altına imzamı atabileceğim sözüyle neticelendirmek istiyorum:
"Futbolun 22 adamın topun peşinden koşması olduğunu düşünmenin, kemanın telden ve yaydan, Hamlet’in kağıt ve mürekkepten ibaret olduğunu söylemekten bir farkı yoktur.''
...
"Coming soon" minvalinde dipnot: Bir sonraki yazımda "karşı cins tarafından futbol sevgisi hiçe sayılan kadın"ı ele alıp, şişi de kebabı da kurtaracağım. Görüşmek üzere, esen kalın.

Hiç yorum yok: