Gerçek hayatta süper kahramanlar yok. Ancak Channel 4
kanalının deyimiyle “Muhteşem İnsanlar” var. Onlar bizim yaşamaya bile
üşendiğimiz şu günlerde çalışkanlıkları, azimleri, disiplinleri ve
kararlılıklarıyla varoluşçu felsefenin insan için hayal ettiğinin ötesinde bir
yerdeler. Stephen Hawking’in açılış konuşmasında bahsettiği yıldızlara
bakıyorlar, belki de bizim göremediğimiz bir açıdan.
Şimdi onlardan biriyle; aslında hem onlardan hem içimizden
biriyle bir röportaj gerçekleştireceğiz:
Türkiye Görme Engelli Futbol Takımı
Öncelikle
seni tanıyabilir miyiz?
Adım Mücahit Hüseyin Uslu. 24 Mart 1989 Ankara doğumluyum. 6
yaşında iken göz sinirlerinin yenilenme zamanlarında gözlerimi kaybettim.
İlköğretimimi Görme Engelliler Okulunda, liseyi Çankaya Süper Lisesinde okudum.
Lisans eğitimime A. Ü. Hukuk Fakültesinde devam etmekteyim. Çankaya Belediyesi
Spor Kulübünde Görme Engelliler Futbolu oyuncusuyum ve Türk Milli takımının
formasını giyiyorum.
Görme
Engelliler Futbolunu biraz tanımlayabilir misin?
Bizim oyun 4 görme engelli oyuncu ve 1 kaleciden
oluşmaktadır. Kalecilerimizde görme engelinin bulunmasına gerek yoktur ve
profesyonel bile olabilirler. Fakat oyuncuların tam görme engelli yani “b1”
diye tabir ettiğimiz statüde olma zorunluluğu vardır. En önemli noktalardan
birisi saha içerisinde ve kenarında bizi yönlendiren kişilerin olmasıdır. Saha
20’ye 40 metre halı saha standartlarındadır ve 3 parsele bölünür. Defans
kısmını kaleci, orta sahayı kenardaki antrenörümüz ve hücum kısmını da kale
arkasındaki antrenörlerimiz yönlendirmektedir. Parselleme işleminin sese
duyarlı olduğumuz bu oyunda gürültünün en aza indirgenmesi ve daha az çarpışma
riski açısından önemi büyüktür. Diğer önemli bir kural ise “Voy Kuralı”
dediğimiz kuraldır. Her topsuz oyuncu topa giderken “voy” demek zorundadır
yoksa faul olur ve 3 faul bir penaltıdır.
Son olarak maçlarımız 25’er dakikalık iki devreden oluşur ve topumuz
içerisinde çıngırak bulunan sese duyarlı bir ekipmandır.
Londra'da Paralimpik Olimpiyat Oyunları'nda(Soldaki Mücahit)
Görme
Engelliler Futboluna sen nasıl başladın?
Görme Engelliler Futboluna ilköğretimde başladım. Tabi o
zamanlar çıngıraklı toplar yoktu, toplara poşet geçirip oynardık. 2006 yılında
Ali Sami Yen Stadyumunda Galatasaray-Kayserispor maçının öncesinde gösteri maçı
yapmamızla ulusal bir boyut kazandık. Daha sonra ise ilk kez 2007 yılında
Avrupa Şampiyonasına katılmamızla bu spor dalı ülkemizde uluslararasılaştı. Ben
o takıma davet edilmeme rağmen üniversite sınavlarına hazırlanmamdan dolayı
daveti geri çevirmek zorunda kaldım ve 2009 yılında Fransa’da düzenlenen Avrupa
Şampiyonası ile beraber milli takımda görev almaya başladım.
Paralimpik
Olimpiyatlarına geçelim. Olimpiyatlara katılacağınız ilk ne zaman belli oldu ve
neler hissettiniz?
Olimpiyatlara katılacağımızı mart ayında öğrendik ve bizim
için büyük bir sürpriz oldu. Çünkü geçen yıl Avrupa Şampiyonasında 4. olmuştuk
ve ilk 3 olimpiyat vizesi alıyordu. Ancak ekonomik kriz sebebiyle Afrika
kıtasından hiçbir ülke katılamayınca özel bir davet mektubuyla biz dahil
olduk.
Tabi ki haberi alınca çok mutlu olduk çünkü Paralimpik
Olimpiyatları tarihinde ilk kez futbol branşında Türkiye’yi temsil etme şansı
yakalamıştık. O ortamı ve atmosferi düşünmek daha gitmeden bizi heyecanlandırdı
ve havaya soktu.
Şimdi
de biraz Oyunlardan bahseder misin?
Açılış seremonisi 29 Ağustos tarihinde yapıldı. Çok görkemli
ve harika bir geçiş töreniydi. Stadyuma çıktığımda yaşadıklarım ve
hissettiklerim tarif edilemezdi. Kapanış törenindeki konserler de gerçekten çok
iyiydi. Karşılaşmalar ise bizi oldukça
zorladı. Gruplarda Asya Şampiyonu ve son Olimpiyat ikincisi Çin, son 3 Olimpiyatın
şampiyonu Brezilya ve son 2 Avrupa Şampiyonasının şampiyonu Fransa ile
karşılaştık. İyi mücadele etmemize karşın yenilmekten kurtulamadık. Özellikle
Fransa maçında hakemin haksız yere verdiği penaltı ile 1-0 yenilmemiz bizi
gerçekten çok üzdü. Klasman maçlarında da istediğimiz sonuçları alamayınca
turnuvayı 8. Olarak bitirdik.
Türkiye Görme Engelli Futsal Takımı Londra'da
Organizasyon
ve seyircileri nasıl buldun?
Organizasyon bugüne kadar katıldıklarımın içinde belki de en
iyisiydi. Kusursuzdu. Hiçbir aksilik ve zorlukla karşılaşmadık. Daha önce görmediğim
bir profesyonellik vardı. Tabi organizasyondan daha harika olan şey ise
seyircilerdi. Her maçımızı tıklım tıklım tribünler önünde oynadık. Bu bizi
inanılmaz heyecanlandırdı ve zevk verdi.
Süreç
boyunca yetkililerden yeterli desteği gördünüz mü?
Gördük desem yalan olur açıkçası. Başta Olimpiyatlar olmak
üzere popüler organizasyonlara gösterilen ilgi gösterilmedi. Ama Olimpiyat
kafilesi 114 kişiyle 5 madalya alırken biz 67 kişiyle 10 madalya aldık.
Kafilemizin eksikliklerini organizatörler kapattı. Yani belki orada sorun
yaşamadık ama bunun nedeni organizasyonun mükemmelliğiydi.
Çok
teşekkür ederim. Söylemek istediğin bir şeyler var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder