10 Eyl 2012

Anadolu futbolunun arafta kalan takımı: Diyarbakırspor

Futbolun gerçek anlamda geniş tabanlara yayılmaya başladığı 60'lı yıllarda her ilde bir şehir kulübü kuruluyor, bu takım vilayetin en güçlü birkaç takımının güçlerini birleştirmesi sonucu oluşuyordu. Diyarbakırspor'un 1968 yılındaki kuruluşu da Diclespor ve Yıldızspor gibi Diyarbakır Amatör Ligi'nin iki güçlü takımının birleşmesi ile gerçekleşmişti.



Türkiye'de 80'li yıllar devletin stadyuma çıktığı topa dokunduğu yıllardır. Şimdilerde seçim mitinglerinde boyunlara takılan şehir atkıları Özal'ın şovlarının yanında solda sıfırdı; şehir mitinglerinde gezilerde halka kulüplerinin bir üst lige yükseltileceği sözü veriliyor sonra da bu sözler türlü hukuksuzluk ile gerçekleştiriliyordu.


Amerikalıların siyahi azınlıklarına hayatın içindeki dışlanmışlıklarını unutmaları için her türlü spora teşvik politikasının bir benzeri 90'lı yıllardan başlayarak Türk Devleti tarafından Kürtlere uygulanıyordu. Yerel halk spor yapmaya teşvik ediliyor ve hatta acil işler için köylere gidemeyen helikopterlerin yüksek köylerden stadyumlara sporcu getirdiği oluyordu. Her fırsatta Türkiye 1.Futbol Ligi'nde doğu illerinden daha fazla takım olması gerekliliği zikrediliyor ve bu amaç doğrultusunda çalışmalar yapılıyordu. 70'li yıllarda Ali Kahraman başkanlığında Şeyhmus Karacadağ yönetiminde özüyle başarılı bir dönem geçiren 90'lı yıllara gelindiğinde ise öz kimliğini kaybetme noktasına gelen Diyarbakırspor yine de o dönem o yörenin çocuğu olarak takım kaptanlığı yapan Şeyhmus sayesinde biraz olsun teselli buluyordu. Olan bitenlerin arasında devlet her seferinde nefesini Diyarbakırspor'un ensesinde hissettiriyor, kongrelere müdahale edip kulüp üye ve yöneticilerini polislerden oluşturuyordu.

Ocak 2001'de suikast sonucu hayatını kaybeden Gaffar Okkan devletin Diyarbakırspor'a olan ilgisini emniyet müdürü olarak somutlaştırma görevini üstlenmişti, kulüp ile yakından ilgilenen Okkan'ın vefatı sonrası devlet o sene Yükselme Grubu'nda mücadele ederek 1.Lig'e çıkma mücadelesi verecek olan Diyarbakırspor ile yakından ilgilenerek(?) Okkan'dan sonra kulübü yörüngesinde tutmak istedi. 13 Mayıs 2001 günü hiçbir basın mensubunun sokulmadığı TRT'den naklen yayınlanmayan maçta Diyarbakırspor Altay'ı yenerek bir üst lige çıktı. Diyarbakırspor o seneki güçlü kadrosu ile belki hiçbir yardıma ihtiyaç duymadan bu maçı kazanacaktı; ama bu maçla hem kulübün tarihine açık bir leke hem de devletin şike hanesine kocaman bir maç yazıldı.

Diyarbakırspor şu an Ankaragücü'nün yaşadığı benzer maddi sıkıntıları 90'lı ve 2000'li yıllarda sürekli yaşadı, eski oyunculara ödenmeyen paralar ile FIFA'da biriken davalar ve sonrasında getirilen transfer yasakları hep gündemi meşgul etti; ama son ödeme günlerinde hep bir görünmeyen el çıkıp borçları ödedi ve kulüp puan silme cezasına mahkum edilmedi.

2009-2010 sezonunda hükümetin o dönem yürüttüğü açılım politikalarının gittiği her deplasmanda kusulan nefret ile bedelini ödeyen Diyarbakırspor en ağır ithamlara göçmenliği dolayısıyla milliyetçiliği daha kabarık olan Bursa'da maruz kalmıştı. Bunun rövanşında Diyarbakır'da 6 Mart 2010'da olaylar nedeniyle yarıda kalan maç, öncesi ve sonrası ile bir hayli birikmiş olan öfkenin yansımasıydı. Türkiye'de milliyetçi bir prosedür olarak uygulanan maç öncesi İstiklal Marşı uygulaması gerçekleşirken halk 'herne peş' ile cevap geliyordu. Halk devlet elinde oyuncak edilen kulüplerinin, her deplasmanda çekilen çilenin acısını Türkiye'nin gözleri önünde büyük bir öfke ile çıkarıyordu.

Bu şehir takımı geçmişten bugüne bir Barcelona bir Athletic Bilbao örneğine yaklaşabilecek hatta yakalayabilecek potansiyelde iken devletin güdümü altında yeri geldiğinde iki senede iki üst lige çıkabilecek yeri geldiğinde iki senede iki alt lige düşebilecek tam anlamıyla 'ehliyeti olmayan' bir yapıya büründü.

Diyarbakırspor tarihi boyunca yöre halkı ile devlet arasında gidip geldi. Fakat devlet eliyle yaşatılan güzel günlerin bitişinde hep halktan aman diledi. Diyarbakır hala yapılacak güzel işlerle bir futbol şehrine dönüşebilir; ama kirli bir Diyarbakırspor ile değil. En azından bir isim değişikliği ile kendilerine yeni bir sayfa açmalılar. Eğer öz bir yapılanma ile doğu takımları üst seviyeye ulaşırsa çok esnek olduğunu bildiğimiz(?) lig statüsüne yeni bir şekil verilerek ligin konferans biçiminde bölgelere bölünerek oynatılması denenebilir. Ama her şeyden önemlisi Diyarbakır'ın özünü yansıtan bir spor kulübü, yöre halkının da kendini ifade edebileceği tribünler olmalı. Çok şey istemiyorum bence.

Hiç yorum yok: