5 Tem 2012

Kale


Yasal Uyarı: Bu yazı sığdır, sığdırılmıştır. İroni yapmaya çalışıp becerememenin nüvelerini de içinde barındırır.

Akşam üzeri telefon acı acı çaldı, Sherlock dizisinin introsu ne kadar acıtabilirse artık. Alışmamışım, bu devirde beni arayan mı kaldı minvalinde düşünceler aklımda seyahat etti birkaç saniye boyunca. Ayıp olmasın diye elimdeki gitarı halıya bıraktım, telefona uzandım. (Merak etmeyin gitar patlamayacak hikayenin sonunda.)

Kardeşimdi:

-Abi geceye maç ayarladım, kalecimizsin ona göre.
-Lan en olmadık zamanda bağlayacaksın illa değil mi?
-Arkadaşlarınla içmeye zaman ayırıyorsun ama ikide bir, kardeşin bir şey isteyince yapma sen. Hem zaten evde malak gibi yattığını bilmesek...
-Tamam lan tamam uzatma, yaz tahtaya beni de.

Telefonu kapattım, kendim pek düşünmesem de, ev ahalisi "üç gün sonra sınav var nereye gidiyorsun, yine sakatlanacaksın." vesaire cümleler edecek biliyordum. Neyse, bunlar mühim gözükmedi o an. Ama kollarımda mecal yoktu, iki aydır ayağıma top değmemişti, sigara desen günde minimum bir-bir buçuk paket...Sırf kardeşime ayıp olmasın diye tamam deyivermiştim işte, dertleri bir kenarda bekletmek yerinde gözüktü. Avrupa Şampiyonası finaline çıkacak Buffon misali, gittim yok yere traş oldum. Saygısı batsın, milyonlarca siyah lastik parçalı saha, kalesi standardın çok gerisinde, tanımadığım bir rakibe karşı oynayacağım, sakalımı futbol ilahlarına kurban ediyorum. Sahanın ismi Olimpiyat, belki de o gaza getirmiştir. Böyle saplantılı hareketlerde üzerime kimseyi tanımam, mastürbasyon sonrası pişmanlığı da beraberinde gelir.

Gece saat on bir, kaleciyiz diye, uzun bir eşofman altıyla daha maç başlamadan terlemiş vaziyetteydim. Rakip ve bizim çocuklar sahaya adım atma şerefine nail oldular, tek tek. Ulan o kadar Fransa'da bir Cezayirli, Senegalli, yok efendime söyleyeyim New York'ta bir İngiliz, legal ve illegal alien, ezilen hakkında yardırıyoruz sürekli, burada işler biraz değişik. Teori-pratik ilişkisiyle ilgili tevatürleri haklı çıkarırcasına bir durum içerisindeyiz yine. Komşusuna yaptırdığı dövmeleri vücudunda, yalnızca şortu çekip gelen, saniyesinde terden sırılsıklam ve tenden esmer bizim arka mahalleli... En sevdiği topçu Cristiano Ronaldo ki, onun fıstık yeşili ayakkabılarından almış bir çift. Beyaz adam gibiyiz kardeşim ve ben, böyle ortalarında Brezilyasız Brezil Kaka gibiyiz. Lakin iki tarafın da bakışlarında hiçbir zaman keskinlik, yabancılık olmamış. Küfürlerimiz değişik biraz... Gol atınca parmaklarımızı havaya kaldırıp tanrıyı filan işaret etmiyoruz, beni tatmin edebilecek bir şeyler ille bulunur. Kimse birbirine hava atacak değil, neyimiz var ki?

Maça başlamadan son sigaramızı tüttürüyoruz, bizimkilerden biri "abi fotoğraf koymuş şey" dedi, "ney" dedim, "şey işte" diye cevapladı. Orada anladım da, "sallamıyorum" dedim. Siz anlamadınız, şey işte...Boşverin. Benim için zaten yük gibi gözüken maç, daha başlamadan bitti. Hasbelkader, kalede korkuluk vaziyetinde durmak suretiyle oyuna dahil oldum. "Duhul ettim" deseydim daha bir arabik gözükecekti cümle lan sanki. Hem böyle bir "maçı becerdim" tandanslı...

Çocuklar allah vergisi, yanlarında ciğer taşımıyorlardı muhtemelen. Gerçi onu da anlamam ya, "ciğersiz" kelimesi yerine "ciğeri beş para eder" dahi uygun o yorulmayan bünyeyi tanımlamaya... Gözüm top harici her yere kayıyor, mahallenin ortasına halı saha koymuşsun, balkonunda çay içeninden, sahaya bağırana iyice 90'larda çocuk olmak havası için bundan güzeli var mı? Yok tabi, goller geldi bir, iki, beş, sekiz...Nüfus 12 sabit, yediğim goller geometrik artıyor.

Haydi moral bozmak yok, devam. Rakibin bir sonraki atağında, benim solumdan bir ışık hüzmesinin vücuduma yaklaştığını hissettim. Saniyesinde beynimde homofobi ile suçlanmamanın baskısı, "ananıavradınıoneydilanöylelöaaahlanşeyimgitti" geçse de, dışarıya "top penisime isabet etti." ıslığı çıkarabildim. Kimse duymadı. Bir kalecinin dramı yalnızca kendisine ne zaman yansır diye düşünüyorum da, hatalı gol yesen değil, kendi kalene gol atsan hiç değil. Yalnızca bu anda çocuk. Hani tıbbi bilgilerim yeterli olsa, içten yanmayı bilimsel kılıfa sokup anlatacağım. O da yok. İllüstrasyon da koymayayım buraya tadımız kaçmasın, Urethral Opening ile Penis Glans arası bölgeye top çarpması dolayısıyla ne kalecilerin canı yanmıştır, kim bilir? Tarih de yazmaz ki. Böyle erkek egemen filandı ya bu işlerde de, erkeğin kendisini iktidar belletmeye toz konduracak bilgiler devlet arşivlerimizde yer almaz tabi.

(Ben de yukarıda "kimse duymadı" yazdım fark ettiniz mi? İşte o cümleyi yazma gereğini beynim neden duydu, niye anında parmaklarıma gönderdi, az da olsa neyi düzelteceğim düşünüldü, bunlar tuhaf şeyler...)

Tribün kılıklı taraftan 2-3 yaşlarındayken penisine üzüm koruğu sokma deneyiyle bizi büyüleyen İsmet, bütün bunların üzerine gelip bana "abi ne oldu bu gece rezaletsin" demez mi? Uzun eşofman, ter, yenilen goller, dramatik final...Çok ağır geldi çok...

"Sanane lan hıyar?!?!" diye bağırdım maçın bitmesine yakın, sigara elimde...

"Abi Allah belanı versin senin yüzünden yenildik." dedi kardeşim, ben bir yazı mı yazsam acaba diye düşünmeye başlamışım o sıra, eve yollandık. 

(Yanmalar mideme yükselmiş, Alzheimer yaptığına ilişkin söylentilerin gırla gittiği çiğneme tabletinden iki tane emivermiş, unutmadan aktarayım bari deyip bu yazıya başlamışım.)

Hiç yorum yok: