Yasal Uyarı: Bu
yazı sığdır, sığdırılmıştır. İroni yapmaya çalışıp
becerememenin nüvelerini de içinde barındırır.
Akşam üzeri telefon acı
acı çaldı, Sherlock dizisinin introsu ne kadar acıtabilirse
artık. Alışmamışım, bu devirde beni arayan mı kaldı
minvalinde düşünceler aklımda seyahat etti birkaç saniye
boyunca. Ayıp olmasın diye elimdeki gitarı halıya bıraktım,
telefona uzandım. (Merak etmeyin gitar patlamayacak hikayenin sonunda.)
Kardeşimdi:
-Abi geceye maç
ayarladım, kalecimizsin ona göre.
-Lan en olmadık zamanda
bağlayacaksın illa değil mi?
-Arkadaşlarınla içmeye
zaman ayırıyorsun ama ikide bir, kardeşin bir şey isteyince yapma
sen. Hem zaten evde malak gibi yattığını bilmesek...
-Tamam lan tamam uzatma,
yaz tahtaya beni de.
Telefonu kapattım,
kendim pek düşünmesem de, ev ahalisi "üç gün sonra sınav
var nereye gidiyorsun, yine sakatlanacaksın." vesaire cümleler
edecek biliyordum. Neyse, bunlar mühim gözükmedi o an. Ama
kollarımda mecal yoktu, iki aydır ayağıma top değmemişti,
sigara desen günde minimum bir-bir buçuk paket...Sırf kardeşime
ayıp olmasın diye tamam deyivermiştim işte, dertleri bir kenarda
bekletmek yerinde gözüktü. Avrupa Şampiyonası finaline çıkacak
Buffon misali, gittim yok yere traş oldum. Saygısı batsın,
milyonlarca siyah lastik parçalı saha, kalesi standardın çok
gerisinde, tanımadığım bir rakibe karşı oynayacağım, sakalımı
futbol ilahlarına kurban ediyorum. Sahanın ismi Olimpiyat, belki de
o gaza getirmiştir. Böyle saplantılı hareketlerde üzerime
kimseyi tanımam, mastürbasyon sonrası pişmanlığı da
beraberinde gelir.
Gece saat on bir,
kaleciyiz diye, uzun bir eşofman altıyla daha maç başlamadan
terlemiş vaziyetteydim. Rakip ve bizim çocuklar sahaya adım atma
şerefine nail oldular, tek tek. Ulan o kadar Fransa'da bir
Cezayirli, Senegalli, yok efendime söyleyeyim New York'ta bir
İngiliz, legal ve illegal alien, ezilen hakkında yardırıyoruz
sürekli, burada işler biraz değişik. Teori-pratik ilişkisiyle
ilgili tevatürleri haklı çıkarırcasına bir durum içerisindeyiz
yine. Komşusuna yaptırdığı dövmeleri vücudunda, yalnızca
şortu çekip gelen, saniyesinde terden sırılsıklam ve tenden
esmer bizim arka mahalleli... En sevdiği topçu Cristiano Ronaldo
ki, onun fıstık yeşili ayakkabılarından almış bir çift. Beyaz
adam gibiyiz kardeşim ve ben, böyle ortalarında Brezilyasız
Brezil Kaka gibiyiz. Lakin iki tarafın da bakışlarında hiçbir
zaman keskinlik, yabancılık olmamış. Küfürlerimiz değişik
biraz... Gol atınca parmaklarımızı havaya kaldırıp tanrıyı
filan işaret etmiyoruz, beni tatmin edebilecek bir şeyler ille
bulunur. Kimse birbirine hava atacak değil, neyimiz var ki?
Maça başlamadan son
sigaramızı tüttürüyoruz, bizimkilerden biri "abi fotoğraf
koymuş şey" dedi, "ney" dedim, "şey işte"
diye cevapladı. Orada anladım da, "sallamıyorum" dedim.
Siz anlamadınız, şey işte...Boşverin. Benim için zaten yük
gibi gözüken maç, daha başlamadan bitti. Hasbelkader, kalede
korkuluk vaziyetinde durmak suretiyle oyuna dahil oldum. "Duhul
ettim" deseydim daha bir arabik gözükecekti cümle lan sanki.
Hem böyle bir "maçı becerdim" tandanslı...
Çocuklar allah vergisi, yanlarında ciğer taşımıyorlardı muhtemelen. Gerçi onu da
anlamam ya, "ciğersiz" kelimesi yerine "ciğeri beş
para eder" dahi uygun o yorulmayan bünyeyi tanımlamaya...
Gözüm top harici her yere kayıyor, mahallenin ortasına halı saha
koymuşsun, balkonunda çay içeninden, sahaya bağırana iyice
90'larda çocuk olmak havası için bundan güzeli var mı? Yok tabi,
goller geldi bir, iki, beş, sekiz...Nüfus 12 sabit, yediğim goller
geometrik artıyor.
Haydi moral bozmak yok, devam. Rakibin bir sonraki atağında, benim solumdan bir ışık hüzmesinin vücuduma yaklaştığını hissettim. Saniyesinde beynimde homofobi ile suçlanmamanın baskısı, "ananıavradınıoneydilanöylelöaaahlanşeyimgitti" geçse de, dışarıya "top penisime isabet etti." ıslığı çıkarabildim. Kimse duymadı. Bir kalecinin dramı yalnızca kendisine ne zaman yansır diye düşünüyorum da, hatalı gol yesen değil, kendi kalene gol atsan hiç değil. Yalnızca bu anda çocuk. Hani tıbbi bilgilerim yeterli olsa, içten yanmayı bilimsel kılıfa sokup anlatacağım. O da yok. İllüstrasyon da koymayayım buraya tadımız kaçmasın, Urethral Opening ile Penis Glans arası bölgeye top çarpması dolayısıyla ne kalecilerin canı yanmıştır, kim bilir? Tarih de yazmaz ki. Böyle erkek egemen filandı ya bu işlerde de, erkeğin kendisini iktidar belletmeye toz konduracak bilgiler devlet arşivlerimizde yer almaz tabi.
(Ben de yukarıda "kimse
duymadı" yazdım fark ettiniz mi? İşte o cümleyi yazma
gereğini beynim neden duydu, niye anında parmaklarıma gönderdi,
az da olsa neyi düzelteceğim düşünüldü, bunlar tuhaf
şeyler...)
Tribün kılıklı
taraftan 2-3 yaşlarındayken penisine üzüm koruğu sokma deneyiyle
bizi büyüleyen İsmet, bütün bunların üzerine gelip bana "abi
ne oldu bu gece rezaletsin" demez mi? Uzun eşofman, ter,
yenilen goller, dramatik final...Çok ağır geldi çok...
"Sanane lan
hıyar?!?!" diye bağırdım maçın bitmesine yakın, sigara
elimde...
"Abi Allah belanı
versin senin yüzünden yenildik." dedi kardeşim, ben bir yazı mı yazsam acaba diye
düşünmeye başlamışım o sıra, eve yollandık.
(Yanmalar mideme yükselmiş, Alzheimer yaptığına ilişkin söylentilerin gırla gittiği çiğneme tabletinden iki tane emivermiş, unutmadan aktarayım bari deyip bu yazıya başlamışım.)
(Yanmalar mideme yükselmiş, Alzheimer yaptığına ilişkin söylentilerin gırla gittiği çiğneme tabletinden iki tane emivermiş, unutmadan aktarayım bari deyip bu yazıya başlamışım.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder