Yaz Olimpiyatları'nın otuzuncusu İngiltere'nin başkenti Londra'da gerçekleşecek. Meşaleyi yakacak isim hala sır gibi saklanıyor. Türkiye ise rekor katılımla oyunlarda yerini alacak. Türkiyeli kadın sporcuların başarısı ise takdire şayan...
Konumuza dönersek; futbol seyircisinin ilgisini olimpiyat oyunları bugüne kadar yeterince çekemedi. Kimi kesim bu durumdan çok hoşnut. Çünkü, "Türkiye'deki futbol seyircisi" denilince akıllarda oluşan genel görüntü rekabet, şiddet, güç gibi unsurlardan beslenen; çoğu zaman sidik yarışında olan bir kitleden ibaret oluyor. Bütün genellemeler gibi bu genellemenin de çok sayıda istisnası mevcut.
Ülke siyasetindeki görüntü ister istemez futbola da yansıyor. Zaten hali hazırda siyaset ve futbol Türkiye'de yeterince sarmaş dolaş olmuş durumda. Türkiye'deki "sadece futbol sever bünyeler" merkez partileri yansıtırken; "sporun hemen her dalına ilgi duyanlar" yüzde birlik dilimde kendisine yer bulabilen sol partilerle özdeşleşiyor.
Naif insanların çok fazla futbola bulaşmadıkları bir ülkede ister istemez olimpiyat oyunlarını entel sporu diye niteleyen bir kitlenin de varlığı kaçınılmaz oluyor. Bunun en büyük sorumlularıysa televizyon ekranında entelektüel bir görünüme sahip olup içi boş yorumlarla hayatımızda yer eden ve her bir şeyden anladığını sanan yorumculardır. En nihayetinde medyanın kamuoyu belirlemedeki başarısı spor dünyasına da yansımış durumda. Bu akımın en büyük temsilcilerinden birisi de hiç kuşkusuz Hıncal Uluç. Yıllardır insanlara tepeden inme tavırlarıyla futbol haricinde diğer sporları sevemezsiniz siz diyenler de aynı kabileden.
Türkiye özelinde futbolun bu kadar çok popüler olup herkesin de futboldan bu kadar çok anladığını sanmasının sebebi yine aynı zihniyet. Hayatını hem stadyumda hem televizyonda hem de sokak aralarında futbol izleyerek geçirmiş olan ben bile futbolun dünyadaki en eğlenceli spor olduğu kanısında değilim henüz. Ancak ne hikmetse hayatında futboldan başka azıcık basketbol ve çok çok az voleybol seyretmiş şahıslar futbolu dünyadaki tek gerçek spor olarak adlandırabiliyorlar. Tıpkı hayatında Sünni İslam'dan başka bir din görmeyenlerin diğer dinleri inanç sistemi haricinde kültür olarak küçümsüyor olmaları gibi. Sorsanız herkes basketbolu sever ancak Türkiye milli takımı ve İstanbul takımlarının Avrupa ve ligdeki play-off final turu haricinde basketbol izleyen insan sayısı çok azdır.
Bir de Olimpik sporları sadece güreşten ibaret gören bir kitle var ki onlar bana "sadece futbol sevici" kitleden çok daha samimi geliyor. En azından kültürel bir yakınlık; diğer sporlardan anlamadığını bir kabulleniş söz konusu bu kitlede.
Ne diyorduk?
2012 Yaz Olimpiyatları'nda erkek futbolu branşında on altı ülke takımı dört grupta mücadele edecek. Maçlar 26 Temmuz itibariyle başlayacak.
A grubunda ev sahibi Birleşik Krallık, Güney Amerika'nın son şampiyonu Uruguay, Senegal ve Birleşik Arap Emirlikleri yer alıyor.
B grubunda Dünya Kupalarının gediklisi Meksika, Güney Kore, Gabon ve Dünya'nın merkez bankası İsviçre yer alıyor.
C grubunda Dünya'nın en başarılı futbol ülkesi Brezilya, Zambiya'nın şampiyonluğuna kadar Afrika Uluslar Kupası'na ambargo koyup üç kez üst üste kazanan Mısır, Sovyetler Birliği'nin üç numarası Belarus ve Okyanusya'nın tek temsilcisi Yeni Zelanda yer alyor.
D grubunda son Dünya ve Avrupa şampiyonu İspanya, teknoloji devi Japonya, Honduras ve en güzel aşk filmine ev sahipliği yapma şerefine nail olmuş Fas yer alıyor.
İngiltere'nin 1966 Dünya Kupası'nı kaldırması haricinde uluslararası turnuvalarda hiçbir başarısı olmayan Britanya Adası'na mensup ülkeler ilk defa güçlerini birleştirerek bir turnuvaya katılıyor. Bugüne kadar cumhuriyet için yürekten oynamadıklarını düşündüğüm Prömiyer Lig'in saygıdeğer futbolcuları bakalım monarşi için ne kadar istekli ve yürekten oynayacaklar.
Yenilenen kadrosuyla Brezilya turnuvanın en avantajlı takımı. Çünkü yeni kadronun çoğunluğu 23 yaş altı oyunculardan oluşuyor ve turnuvada 23 yaş altı turnuvası maiyetinde. Neymar'ı merak eden futbol severler için de olimpiyat oyunları ayrı bir fırsat olacak.
Ayağının tozuyla Avrupa kupasıyla turnuvaya gelen İspanya ise son yıllardaki başarısına bir de olimpiyat şampiyonluğu ekleme peşinde.
Uruguay ise turnuvaya inanarak gelen takımlardan birisi. Edinson Cavani'nin: "Napoli beni turnuvaya yollamazsa sonunu kendisi düşünür" tadındaki tehditlerini göz önünde bulundurduğumuzda olimpiyat oyunlarını ne kadar ciddiye aldıklarını görmemiz mümkün.
Afrika takımları ise her zaman sürpriz yapma potansiyeline sahipler.
Asya'dan hiçbir beklentim yok desem yeridir.
Belarus ve İsviçre'nin bu turnuvada ne işi olduğunu çözene kadar çoktan elenmiş olurlar zaten.
Yeni Zelanda ise 2010'daki sürprize bir yenisini daha ekleyebilecek potansiyele sahip. Daha fazlasına değil...
Honduras ve Meksika turnuvada Latin futbolunun temsilcileri olarak oyunlara renk katmaktan öteye gidemezler.
Herkese iyi seyirler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder