27 Haz 2014

Amerika'nın Yükselişi Avrupa'nın Düşüşü

Her futbolseverin büyük heyecanla beklediği, kupaların kupası Dünya Kupası’nda grup maçları tamamlandı. Bol gollü ve güzel maçlar izlediğimiz turnuva, 2010 Güney Afrika’dan çok daha kaliteli bir futbolla ve sürprizle geçiyor. Bizi futbola doyuran turnuvada sadece grup maçlarında 2010’un toplam gol sayısına yaklaşılmış oldu. 48 maçta tam 136 golle maç başına 2,8 gol atıldı. 2010 Dünya Kupası’nda ise toplam 145 gol atılmıştı. Belki de böyle güzel geçmesi futbol denince akla gelen ülke de oynanmasındandır.

Turnuvaya başlarken herkes ev sahibi olmasının avantajı ve yepyeni jenerasyonuyla Brezilya’yı en büyük favorilerden biri gösteriyordu.  Bu favorinin karşısına hemen ister Dünya Kupası olsun ister Avrupa Şampiyonası olsun her zaman kupanın favorisi olan Almanya yazılıyordu. Almanya’da kendini büyük oranda yenilemesine rağmen yine o disiplinli Alman futbolu ekolünden taviz vermemiş ve bu yeni jenerasyona da aşılamıştı. Dünya Kupası’nın her zaman gizli finalistlerinden olan Arjantin ve Hollanda da gruplardan rahat çıkarak sürpriz yapmadılar. Arjantin her ne kadar kaliteli kadrosuna rağmen takım oyunun uzak bir görüntü çizerek alarm verse de süper yıldızı Messi Arjantin’i sırtlamayı başardı. Hollanda ise yine kaliteli oyuncuları ve derli toplu oyunuyla çok rahat bir grup aşaması sürdürdü.Samir Nasri ve Franck Ribery’den yoksun başarı beklenmeyen Fransa ise Didier Deschamps’ın çabasıyla güzel bir futbolla Kupa’ya aday olarak ‘bende varım’ dedi. Belçika ise ne kadar iyi bir kadrosu olsa da ciddi bir başarı için ilerleyeceği yolun olduğunu göstermesine rağmen rahatca gruptan çıktı.


Bu turnuva bize çok büyük bir sürprizler yaşattı hemen daha grup maçlarında. Avrupa’nın önde gelen ülkeleri birer birer elendi. Önce son şampiyon İspanya 2010’da yenip kupayı aldığı Hollanda’dan ağır bir hezimet yaşadı. Kupa’nın 2.gününde Van Persie’nin  hattrick yaptığı maçta 5-1 yenildiler ardından ikinci maçta ise 2010 Dünya Kupası’nın o kısır maçlarında pozitif ve zevkli futbol oynayan birkaç takımından olan Şili’ye yenilip gruptan çıkamadı. Asıl sürpriz ise kesinlikle D grubunda yaşandı. Turnuva’nın ölüm grubu olan D grubunda İtalya, İngiltere, Uruguay ve Kosta Rika vardı. Kime sorsanız herkes önce bu gruptan İtalya, İngiltere çıkar der sonra Uruguay’da son yarı finalistlerden olduğu için muhtemelen İngilizlerinde son yıllarda kupalarda hiçbir başarıları olmadığını düşünürsek İngiltere yerine Uruguay çıkabilir derdi ama kimse Kosta Rika lider çıkar demezdi. Kupa’nın en çok konuşulan konularından biriyse bu grupta yaşanan  Kosta Rika’nın sürpriz namağlup liderliğiyle İngiltere ve İtalya'nın beraber elenmesi oldu. Diğer taraftan Almanya’nın grubunda Portekiz de gruptan çıkamazken 2018 Dünya Kupası’nın ev sahibi ve Kupa’nın en pahalı teknik direktörü Fabio Capello’ya sahip Rusya’da gruptan çıkamadı. Tartışmasız Dünya’nın en iyi forvetlerinden olan Didier Drogba ve arkadaşlarının Fildişi Sahili ise 2006 ve 2010’da hep ölüm gruplarına düşüp çıkamazken bu sefer nispeten rahat bir grupta olmasına rağmen yine turnuvaya devam edemediler. Yine bir başka sürpriz ise bu grupta savunma yaparak 2004’te Avrupa Şampiyonu olan Yunanistan’ın 2 golle gruptan çıkması oldu.


2014 Dünya Kupası’na şöyle bir bakarsak Avrupa futbolunun ağır bir kayıp yaşadığını görüyoruz. Bu kupa Avrupa'nın düşüşü Amerika'nın yükselişi oldu. Avrupa'nın devleri birer birer elenirken kalan 16 takım içinde sadece 6 Avrupa ülkesi kaldı. Öte yandan Dünya Kupalarına her zaman renk atan Afrika futbolu ise son 16’da 2 ülkeyle devam ediyor. Bu küçük bir başarı gibi görünse de Dünya Kupası tarihinde ilk kez iki Afrika ülkesi birden 2. Tura yükselmiş oldu. Asya ülkelerinden hiç biri ise 2.tura kalamayarak çok başarısız bu turnuva yaşadılar.Bu kupanın parlayanları ise kuşkusuz ev sahibi kıta olan Amerika ülkeleri. 16 takımın yarısını Amerika ülkeleri oluşturuyor. Ayrıca şu anda bütün Amerika ülkeleri ise gerçekten zevk veren kaliteli oyunlarıyla buraya geldiler. Karşılaştıkları takımların karşısında favori ve çekinilen takım konumundalar. Son 16 karşılaşmaları ise; Brezilya – Şili, Hollanda-Meksika, Fransa – Nijerya, Arjantin – İsviçre, Kolombiya – Uruguay, Kosta Rika – Yunanistan, Almanya – Cezayir, Belçika – ABD.


Şu anda Kupa’nın en parlayan yıldızı olmayı Neymar başardı. Kupa başlarken Brezilya’ya Neymar ve arkadaşları denilebilir mi diye tartışılırken Neymar bu sorunun cevabını daha ilk maçtan  vererek ve turnuvanın gol krallığını Messi’yle paylaşarak şu anda  Brezilya’nın ve kupanın yıldızı oldu. Diğer bir parlayanı ise Liverpool’da muhteşem bir sezon yaşayan Luis Suarez oldu. Suarez o muhteşem futbolunu sürdürerek Uruguay'ı sırtlamasıyla değil Chiellini'yi ısırmasıyla gündeme oturdu. FIFA’nın Suarez’e verdiği 9 milli maç ve 4 ay futboldan men cezasıyla Suarez’in Dünya kupası macerası sona erdi. Bir taraftan Ronaldo’lu Portekiz evinin yolunu tutarken bir taraftan Messi ise Arjantin’i sırtlayacak gibi görünüyor.




Kupa’da son 16 maçları başlarken her şeyin olabileceği telafisi olmayan döneme girildi. Artık her maçta her şey olabilir. 8 takımla Kupa’ya şimdilik en çok sarılan Amerika iken belki kupa 2006 ve 2010’da gittiği Avrupa’da kalabilir. Belki güzel bir sürprizle hiç gitmediği kıta Cezayir ya da Nijerya’nın elinde Afrika’ya gidebilir. 2018’e kadar süremeyeceğimiz bu keyif için Kupaların Kupasını izlemeye devam edip Brezilya’da Altın Kupanın kimin elinde yükseleceğini görelim. 

Hiç yorum yok: