Her futbolseverin büyük heyecanla beklediği, kupaların
kupası Dünya Kupası’nda grup maçları tamamlandı. Bol gollü ve güzel maçlar
izlediğimiz turnuva, 2010 Güney Afrika’dan çok daha kaliteli bir futbolla ve
sürprizle geçiyor. Bizi futbola doyuran turnuvada sadece grup maçlarında
2010’un toplam gol sayısına yaklaşılmış oldu. 48 maçta tam 136 golle maç başına
2,8 gol atıldı. 2010 Dünya Kupası’nda ise toplam 145 gol atılmıştı. Belki de
böyle güzel geçmesi futbol denince akla gelen ülke de oynanmasındandır.
Turnuvaya başlarken herkes ev sahibi olmasının avantajı ve
yepyeni jenerasyonuyla Brezilya’yı en büyük favorilerden biri
gösteriyordu. Bu favorinin karşısına
hemen ister Dünya Kupası olsun ister Avrupa Şampiyonası olsun her zaman kupanın
favorisi olan Almanya yazılıyordu. Almanya’da kendini büyük oranda yenilemesine
rağmen yine o disiplinli Alman futbolu ekolünden taviz vermemiş ve bu yeni
jenerasyona da aşılamıştı. Dünya Kupası’nın her zaman gizli finalistlerinden olan
Arjantin ve Hollanda da gruplardan rahat çıkarak sürpriz yapmadılar. Arjantin
her ne kadar kaliteli kadrosuna rağmen takım oyunun uzak bir görüntü çizerek
alarm verse de süper yıldızı Messi Arjantin’i sırtlamayı başardı. Hollanda ise yine kaliteli oyuncuları ve
derli toplu oyunuyla çok rahat bir grup aşaması sürdürdü.Samir Nasri ve Franck Ribery’den yoksun başarı
beklenmeyen Fransa ise Didier Deschamps’ın çabasıyla güzel bir futbolla Kupa’ya
aday olarak ‘bende varım’ dedi. Belçika ise ne kadar iyi bir kadrosu olsa
da ciddi bir başarı için ilerleyeceği yolun olduğunu göstermesine rağmen rahatca
gruptan çıktı.
Bu turnuva bize çok büyük bir sürprizler yaşattı hemen daha
grup maçlarında. Avrupa’nın önde gelen ülkeleri birer birer elendi. Önce son şampiyon İspanya 2010’da yenip kupayı aldığı Hollanda’dan ağır bir hezimet yaşadı.
Kupa’nın 2.gününde Van Persie’nin hattrick
yaptığı maçta 5-1 yenildiler ardından ikinci maçta ise 2010 Dünya Kupası’nın o
kısır maçlarında pozitif ve zevkli futbol oynayan birkaç takımından olan Şili’ye
yenilip gruptan çıkamadı. Asıl sürpriz ise kesinlikle D grubunda yaşandı.
Turnuva’nın ölüm grubu olan D grubunda İtalya, İngiltere, Uruguay ve Kosta Rika
vardı. Kime sorsanız herkes önce bu gruptan İtalya, İngiltere çıkar der sonra Uruguay’da
son yarı finalistlerden olduğu için muhtemelen İngilizlerinde son yıllarda
kupalarda hiçbir başarıları olmadığını düşünürsek İngiltere yerine Uruguay çıkabilir
derdi ama kimse Kosta Rika lider çıkar demezdi. Kupa’nın en çok konuşulan
konularından biriyse bu grupta yaşanan
Kosta Rika’nın sürpriz namağlup liderliğiyle İngiltere ve İtalya'nın
beraber elenmesi oldu. Diğer taraftan Almanya’nın grubunda Portekiz de gruptan
çıkamazken 2018 Dünya Kupası’nın ev sahibi ve Kupa’nın en pahalı teknik
direktörü Fabio Capello’ya sahip Rusya’da gruptan çıkamadı. Tartışmasız
Dünya’nın en iyi forvetlerinden olan Didier Drogba ve arkadaşlarının Fildişi
Sahili ise 2006 ve 2010’da hep ölüm gruplarına düşüp çıkamazken bu sefer
nispeten rahat bir grupta olmasına rağmen yine turnuvaya devam edemediler. Yine
bir başka sürpriz ise bu grupta savunma yaparak 2004’te Avrupa Şampiyonu olan
Yunanistan’ın 2 golle gruptan çıkması oldu.
2014 Dünya Kupası’na şöyle bir bakarsak Avrupa futbolunun
ağır bir kayıp yaşadığını görüyoruz. Bu kupa Avrupa'nın düşüşü Amerika'nın
yükselişi oldu. Avrupa'nın devleri birer birer elenirken kalan 16 takım içinde
sadece 6 Avrupa ülkesi kaldı. Öte yandan Dünya Kupalarına her zaman renk atan
Afrika futbolu ise son 16’da 2 ülkeyle devam ediyor. Bu küçük bir başarı gibi
görünse de Dünya Kupası tarihinde ilk kez iki Afrika ülkesi birden 2. Tura
yükselmiş oldu. Asya ülkelerinden hiç biri ise 2.tura kalamayarak çok başarısız bu turnuva yaşadılar.Bu kupanın parlayanları ise kuşkusuz ev sahibi kıta olan
Amerika ülkeleri. 16 takımın yarısını Amerika ülkeleri oluşturuyor. Ayrıca şu
anda bütün Amerika ülkeleri ise gerçekten zevk veren kaliteli oyunlarıyla
buraya geldiler. Karşılaştıkları takımların karşısında favori ve çekinilen
takım konumundalar. Son 16 karşılaşmaları ise; Brezilya – Şili,
Hollanda-Meksika, Fransa – Nijerya, Arjantin – İsviçre, Kolombiya – Uruguay,
Kosta Rika – Yunanistan, Almanya – Cezayir, Belçika – ABD.
Şu anda Kupa’nın en parlayan yıldızı olmayı Neymar başardı.
Kupa başlarken Brezilya’ya Neymar ve arkadaşları denilebilir mi diye tartışılırken Neymar bu sorunun cevabını daha
ilk maçtan vererek ve turnuvanın gol
krallığını Messi’yle paylaşarak şu anda
Brezilya’nın ve kupanın yıldızı oldu. Diğer bir parlayanı ise
Liverpool’da muhteşem bir sezon yaşayan Luis Suarez oldu. Suarez o muhteşem futbolunu sürdürerek Uruguay'ı sırtlamasıyla değil Chiellini'yi ısırmasıyla gündeme oturdu. FIFA’nın Suarez’e verdiği 9 milli maç ve 4 ay futboldan men cezasıyla Suarez’in
Dünya kupası macerası sona erdi. Bir taraftan Ronaldo’lu Portekiz evinin yolunu
tutarken bir taraftan Messi ise Arjantin’i sırtlayacak gibi görünüyor.
Kupa’da son 16 maçları başlarken her şeyin olabileceği
telafisi olmayan döneme girildi. Artık her maçta her şey olabilir. 8 takımla
Kupa’ya şimdilik en çok sarılan Amerika iken belki kupa 2006 ve 2010’da gittiği
Avrupa’da kalabilir. Belki güzel bir sürprizle hiç gitmediği kıta Cezayir ya da
Nijerya’nın elinde Afrika’ya gidebilir. 2018’e kadar süremeyeceğimiz bu keyif
için Kupaların Kupasını izlemeye devam edip Brezilya’da Altın Kupanın kimin
elinde yükseleceğini görelim.