13 Eki 2013

Kurumsallığın Kaldıramadığı Adanalı


    Sene 74. Sahadaki hırsı, her şeyi kontrol etme isteği ve yeteneğiyle dikkat çeken genç Adana Demirli Fatih o zaman için ülke içerisinde rekor sayılabilecek bir ücretle Galatasaray'a transfer olur. Galatasaray'da oynadığı 11 sezon boyunca şampiyonluk yaşayamaması onun saha içi efsaneliğine az da olsa gölge düşürür. O 11 yıllık dönem içerisinde hem takımının hem milli takımının kaptanlığını yapar. Dedim ya her şeyi kontrol etme isteği diye; Galatasaray 84-86 sezonları arası Fatih Terim'in ürettiği Fatih markalı formalarla çıktı sahaya.


    Sahaya helikopterle indiği, sunuculuğunu Beşiktaş'ın sözü geçen isimlerinden Cenk Koray'ın yaptığı ve sıkı bir Fenerbahçeli olan İbrahim Tatlıses'in konser verdiği bir jübileyle saha içi kariyerini noktaladı. 96 yılına kadar olan kısmı atlıyorum ki bir yazımda 93 yılında Akdeniz Oyunları şampiyonu olan takımın hocası olduğundan bahsetmiştim.
    1996 yazında tarihimizde ilk defa A milli takımlar bazında büyük bir turnuvada oynadık. Her ne kadar puan alamasak da elemelerin kura çekimine 5.torbadan katılıp gruptan çıkarak turnuvaya katılmak büyük bir başarıydı. O yazın bitiminde Terim Galatasaray ile anlaştı. Yıllardır kurtulamadığımız bazı çok bilir yazarlar köşelerinden Fatih Terim'i 11 yıl şampiyon olamayan takımın kaptanı olarak uğursuzlukla suçladı. Ki o sezon başında Fenerbahçe'ye karşı alınan 4-0'lık mağlubiyetten sonra Terim'in istifa ettiği ancak Süren'in kabul etmediği de söylenir. Afyon'dan, Zonguldak'tan, Sinop'tan, Ankara'dan, Diyarbakır'dan gelen birkaç Türk + birkaç sezondur beraber oynayan iskelet + Hagi-Popescu ve diğer Romenlerle oluşturulan bir kadro kuran Terim ilk sezonunu şampiyonlukla kapattığında herkesten çok kendine kanıtlamıştı ki uğursuz değildi. 4 sene boyunca oturttuğu omurga, başarısız transferleri tamamen unutturmuştu. Sık sık girdiği polemikler, saha içindeki duruşu ve aslında köylü olması bu yazının kaynağı olan 'Derin Galatasaray'ı rahatsız ediyordu. Başarı; sorunların altına süpürülebileceği en geniş halıdır. 4 yıl boyunca kazanılan 4 şampiyonluk, yurt içindeki diğer kupalar ve nihayetinde gelen UEFA kupası bütün olumsuzluk ve uyumsuzlukları halının altına süpürmüş gibiydi.


    Yazının bu kısmı biraz daha duygusal olacak çünkü içimi dökmem gerekiyor. 2010-2011 sezonu dediğim anda bütün Galatasaray taraftarı yüzünü buruşturur. Saçma sapan formalar, sahadaki kalitesiz ve ruhsuz takım, saha içi kavgalar, saha dışı kavgalar, sürekli alınan mağlubiyetler, 3 defa hoca değişimi, 14.lüğün görülmesi ve koskoca 106 yıllık 17 şampiyonluğu bulunan 'sporun beşiği' Galatasaray ligi 8.bitirmesi. Mağlubiyet sayısı galibiyet sayısından çoktu. Ali Sami Yen Stadı'na veda edilmişti. Adnan Sezgin ve Adnan Polat'tan taraftar bıkmıştı. Satırlarca daha yazabilirim çünkü o kadar vahim bir durumdan bizi çıkaran adamı 19 gün önce takımdan kapı dışarı ettiler. 2.dönemi çok parlak olmasa da o enkazı kaldırabilecek adam Fatih Terim'di. Her ne kadar Ünal Aysal'ın antrenör adayı Gerets olsa da hatta Bülent Tulun anlaştı dense de Galatasaray'ın ara bulucusu Ali Dürüst yönetimi Fatih Terim'in gelmesi konusunda ikna etti.
    2011-2012 ve 2012-2013 sezonunda alınan şampiyonluklar, 2012-2013 sezonunda gelen şampiyonlar ligi çeyrek finalinden sonra tablo toz pembe görünüyordu. Ancak yıllardır yanlış söylenilegelen 'Galatasaray'da transfer bitmez' klişesi aslında 'Galatasaray'da kriz bitmez'dir. Hoca bas bas sol bek ve stoper alın diye bağırırken Drogba ve Sneijder getirildi 12-13 sezonun devre arasında. Şikayet etmedi aksine o oyunculara göre oyun planını değiştirdi. Hakemlerin ve medyanın sürekli üzerine oynaması ve gazlamasıyla Mersin maçında bir şeyler koptu, hoca ceza aldı ve söylenene göre Aysal Terim'i gönderme kararı aldı. Sorulması gereken soru: Ne zaman çalışmak istedi ki o zaman aldı bu kararı? 'Elit Galatasaraylılar' ve 'Derin Galatasaray'. Bu iki söylemden de nefret ediyorum. Galatasaray'ın her zaman elitliğinden ve aristokratlığından söz edilir. Elitlik eğer takımı hatta ülkeyi tek başına muasır medeniyetler seviyesine çıkaran adamı kapı dışarı etmekse olmaz olsun öyle elitlik. Aysal belirli bir proje ürünü olarak kulübün başına geldi. 'Liseliler'in adamı olarak gelen Aysal yaptığı transfer hamleleri ve sermaye artırımıyla -ben dahil- çoğu Galatasaraylı'nın gözünü boyadı. Evet yaptığı göz boyamasıydı. Allah aşkına eski 'elemanı'nın itibarını sarsmak için ROK'u kullanan bir adamın hangi hareketinin samimiyetinden söz edebiliriz?
    Fatih Terim'in gönderilme sebebi Galatasaray bench'inde bu 'elitlerin' bir Avrupalı görme isteğidir. Sürekli ayakta durmayan, takım elbisesinin ütüsü bozulmasın diye otururken istifini bozmayan biri gelmeliydi. Neden? Çünkü Galatasaray frankofondur. Çünkü Galatasaray Avrupai bir takımdır. Çünkü Fatih Terim Adana'dan çıkan tırnaklarıyla bir yere gelen ancak takımı sahadayken en az onlar kadar kan-ter içinde kalan, oyuncularının kirasını, araba taksidini ödeyen 'eleman'dır. Eleman dediğin böyle olmaz. Şirket örneği veriliyor hep. Ünal Aysal'ın attığı sms'e Terim cevap vermemiş. Ünal Aysal şirket patronu olsa Terim de eleman olsa kovulma durumu haklıymış. 1-Futbol camiaları şirket değil asla olamaz. 2-Fatih Terim Türk futbolunun gidişatını belirleyen adam olarak bırakın Aysal'ı Türk futbolundan bile üstündür benim nazarımda. 3-Hangi şirket 2 sezon boyunca yapması gerekeni harfiyen yapmış ve yeni seneye de fena olmayan bir şekilde giren şirketin en önemli 'elemanı'nı patrona cevap vermediği için kovar? Aslında gönderilme mevzusundaki samimiyetsizliği anlamanın birçok yolu var. Bunlardan biri GS TV denen garabetin hocanın daha gönderilişi duyurulmadan 'Fatih Terim Yıldırım Demirören'le 3+1 yıllık gizli sözleşme yapmış' diye son dakika girmesi. Eyvallah Bahri Havadır'ın kalitesini hepimiz biliriz de kulüp kanalının daha görevinin başında olan hocası hakkında böyle yanlış bir duyumu son dakika diye girmesi nedir? Kulüp resmi twitter hesabının Fatih Terim'e uyguladığı sansür nedir? Kulübün Rize maçından önce Terim pankartlarını toplatması nedir? Siz kimi kimden koruyorsunuz kimi kimden sakınıyorsunuz? Madem bu kadar korkuyordunuz Fatih Terim'den neden kendiniz gitmediniz?
    24 Eylül 2013 akşamı bir adama yapılan haksızlık milyonlarca insanı hayattan soğuttu. Milyonlarca insan hayattan, spordan, tek tutkusu olan futboldan tat alamaz oldu. Benim de bulunduğum bu güruh siz bu kulüpten defolduğunuzda hatta öldüğünüzde gidip mezarınıza tükürecek. Hiçbirinizin gözümde zerre-i miskal değeri yok. Çakma kurumsallığınız batsın. İnsanların 'baba' dediği, hayatlarındaki çoğu mutluluğun mimarı olan adamı göndermek için aylarca arkasından kuyu kazdınız, fırsat kolladınız. Fatih Terim her zaman bu kulübün kapısından girer. Belki bundan sonraki girişi kulüp başkanı olarak olur bilinmez. Ama sizin Galatasaray tarihinde onun binde biri kadar değeriniz olmayacak. Alın kurumsallığınızı başınıza çalın. Bir de böyle dediğimizde 'ama Fatih Terim de ''Aslolan Galatasaray'dır'' demişti bir adama bağlı kalıyorsunuz :((' diyenler var. 'Aslolan Galatasaray' düsturuyla hareket edip Galatasaray tarihinin en başarılı adamını tek kalemde silip yeni gelen hocaya methiyeler düzmek de ayrı maharet. Onları da Allah'a havale ediyorum. 1-2 transferle başkanlı komikli capsler paylaşacak olan, takım mağlup olduğunda 70.dakikada stadı terk eden, instagramda formalı fotoğraflar paylaşıp yenilince söven gruplar oluştu Galatasaray'da. Aysal ve arkasındakilerin istediği şekildeki taraftar formatı da bu. Ama unutmasınlar gitmelerini bekleyen vefalı grup bu yeni nesil tiki Galatasaraylılar'dan çok daha fazla. Son söz olarak inşallah Terim'in milli takımı Brezilya biletini alır. Tekrardan milli takımın takip edilmesini sağlamak bile Abdullah Avcı'dan sonra büyük başarı. Ve elbette Terim'in yönettiği takımın oynadığı maçlarda tarafımız her zaman belli.

http://inciswf.com/fatihterimtaraftar.swf

Çok özledik be hocam.

Hiç yorum yok: